Gerçeği mi traducir español
1,866 traducción paralela
Gerçeği mi söylüyorsun, Buddy?
¿ Me estás diciendo la verdad, amigo?
- Gerçeği mi istiyorsun?
- ¿ Quieres que sea honesta contigo?
Gerçeği mi söylüyorlarmış?
¿ Estaban diciendo la verdad?
yoksa gerçeği mi?
¿ O le digo la verdad?
Kesinlikle gerçeği mi istiyorsun?
Verdad absoluta?
Gerçeği mi istiyorsun?
¿ Quieres la verdad?
Gerçeği mi istiyorsun Kenneth, Gerçeği mi istiyorsun?
¿ Quieres la verdad, Kenneth? ¿ Quieres la verdad?
Gerçeği mi söyleyeyim?
¿ Decir la verdad?
Yanılmış olduğun gerçeği mi mantıklı değil yoksa haklı olduğuna inanmış olmam mı mantıklı değil?
¿ Lo que no tiene sentido es que te hayas equivocado o que yo haya creído que tenías razón?
- Gerçeği mi istiyorsun?
- ¿ La verdad?
Gerçeği mi duymak istiyorsunuz?
¿ Quiere que le diga la verdad?
Gerçeği mi istiyorsun?
¿ Quieres que sea auténtica?
Gerçeği mi bilmek istiyorsun, zenci?
¿ Quieres la verdad, negro?
Bize gerçeği mi söylüyorsun?
¿ Nos estás diciendo la verdad?
- Gerçeği mi istiyorsun?
¿ Quieres la verdad?
Özellikle de, büyük ölçüde benim ifade dayanarak Amerikan hükümetinin büyük şirketlerden sabit fiyatlandırma için bir milyar dolar ceza tahsil ettiği gerçeği göz önüne alınırsa.
Sobre todo porque debido mayormente a mi testimonio el gobierno de EE. UU. Ha podido cobrar más de mil millones de dólares en multas por fijar precios.
Ben de gerçeği öğrenemeden mezara gireceğim.
Acabaré en mi tumba sin saber.
Benden hep gerçeği duyarsın. İyi de olsa kötü de.
Siempre vas a escuchar franqueza de mi, digo, lo bueno y lo malo.
Bana gerçeği söyle Jill, O'na baktığında bir erkek mi görüyorsun?
Dime la verdad, Jill, ¿ cuando lo miras ves a un hombre?
Gerçeği öğrendim, babanın ve ilk eşini öldürüşünün, ve 46 numaradaki çiftin nasıl bir bebek katili 3'lüsü oldukları arkasındaki gerçeği öğrendim.
oí la verdad, la verdad sobre mi padre, cómo mató a su Primera mujer y como él y la pareja del n ° 46 eran un trio de asesinos de bebés.
- Gerçeği mi?
¿ Verdad?
Ve onları kaybetme noktasına da gelsem, onlara gerçeği söyledim, sen de kesinlikle öylesin
He dormido con un total de cuatro hombres en mi vida y cada vez he tenido que hacer frente a la posibilidad de perderlos y contigo no es una posibilidad, es una certeza absoluta.
İşin gerçeği, benim de randevu profilim tamamen doğru değildi.
La verdad es que yo tampoco fui totalmente honesta en mi perfil.
Bana gerçeği söyle. Şaşırdın, değil mi?
ok, sé honesto. ¿ Estás sorprendido, no?
Sana yemin ediyorum ki gerçeği söylüyorum.
Por mi corazón o mejor que me muera.
Babam gerçeği öğrenecek kadar güçlü olduğumu düşünmüyorsa bu krallığı nasıl yönetebilirim?
Si mi padre no me creía lo suficientemente fuerte como para oír la verdad, ¿ cómo puedo liderar este reino?
Dostum, gerçekliğin dünyasında tek bir gerçeği olan adam kraldır.
En la tierra de la verdad, mi amigo el hombre con un solo hecho cierto es el rey.
Ellie ve ben gerçeği biliyoruz. Değil mi, Ellie?
Ellie y yo sabemos la verdad.
Bana gerçeği söyleyebileceğini biliyorsun değil mi?
Sabes que puedes decirme la verdad, ¿ cierto?
Demek annemle ilgili gerçeği öğrendin.
Descubriste lo de mi mamá.
Ancak, gerçeği söylemek gerekirse televizyonda çalışmak beni yeterince tatmin etmiyor.
Yo no estoy lleno mi trabajo en la televisión.
DNA'mı alırsan, gerçeği öğrenirsin.
Tome mi ADN, y, averiguará la verdad.
Bunu bende biliyorum... Ailemi korumak için gerçeği saklamaya çalıştım.
Yo también lo hice, intenté ocultar la verdad para proteger a mi familia.
Gerçeği öğrenene kadar insanların peşine düşmek benim işim.
Mi trabajo es perseguir gente hasta conseguir la verdad.
Benim işim gerçeği ortaya çıkarmak.
Mi trabajo es descubrir la verdad.
Clare Strachan'ın pezevengi olduğu gerçeği gibi mi?
¿ Como el hecho de que era el proxeneta de Clare Strachan?
Peki, herşey olduktan sonra, Kocama gerçeği söylemesi gerektiğini söyledim.
Bueno, después de lo que pasó, le dije a mi esposo que dijera la verdad.
Bilmem. Yeni kitabının 9 hafta önce bitmiş olması gerçeği olabilir mi?
Quizás porque debías entregar el nuevo libro hace casi dos meses.
Ona gerçeği söyleyelim mi?
Vamos a decirle la verdad.
Hayır, gerçeği söylemek gerekirse, burada kalmaktan çok mutluyum. Evet, Gri Ev'in insanları kendisine çekme özelliği var, değil mi?
¿ Cómo es que puedo ver toda clase de cosas antes de que ocurran...
Gerçeği söylemek gerekirse, çocuğumun hastane masraflarını ödeyememek bana eksik bir adam gibi hissettiriyor.
Debo decirte que no ser capaz de pagar la cuenta del hospital de mi hija me hace sentir menos hombre.
Lois'e gerçeği söyledikten sonra bir an için her şeyin yolunda gideceğini sanmıştım.
Aunque hubo un momento, justo después de que le dijese a Lois la verdad sobre mi, que pensé que todo iría bien.
Ona gerçeği söylemek mi yoksa korumak mı istiyorsun?
¿ Quieres decirle la verdad o quieres protegerlo?
İşin gerçeği, benim de randevu profilim tamamen doğru değildi.
Y la verdad es, que tampoco fui 100 % sincera en mi perfil de citas.
Bir sefer gerçeği öğrendim mi, Teşkilat bana güvenmeyecektir.
La agencia supo que una vez averiguara la verdad sobre ellos, no podrían confiar en mí
Eğer onlara gerçeği söyleseydim...
Si les hubiese dicho quien era mi verdadero ladrón, No estaríamos compartiendo esto ahora mismo.
Öyleyse burada dikilip size gerçeği söylememem ikiyüzlülük olur, değil mi?
Entonces sería hipócrita si me parara aquí y no les dijera la verdad, ¿ no?
Iowa'da oturması ve lisede çıktığım çocukları bana ayarlamaya çalışması gerçeği bir yana hayatımdan kaçtığımı fark ettim.
Aparte de las razones obvias, como que ella vive en Iowa y que me reúne con los perdedores con los que salía en la preparatoria me di cuenta de que estaba huyendo de mi vida.
Ama işin gerçeği, doktorla konuşmadım, teklifimi değiştireceğim.
Pero en vista de que no hablé con el doctor enmendaré mi oferta.
Annem gerçeği öğrendiğinde dağılacak.
Mi mamá se derrumbará cuando descubra esto.
Ama hayalle gerçeği ayıramaz hâle geldim. Ama sorun olmaz, değil mi?
Ya no sé qué es real, pero eso no es malo, ¿ no?