Gı traducir español
1,191,900 traducción paralela
Bağlılığınıza ne kadar saygı duyduğumu bilmenizi istedim.
Quería que supieras cuánto respeto tu dedicación.
Sana, olduğum kişiye kızgınım... Bana ve kendini yaptığın her şeye rağmen sana yardım etmek istediğim gerçeğine de.
Estoy furiosa contigo, con lo que soy, con el hecho de que quiero ayudarte a pesar de todo lo que te has hecho a ti mismo y a mí.
Ayrıca yaşlılığın bir tür önyargısızlık getirdiğini düşündüm.
Creo que tiene que ver con la edad, una especie de desapego.
Bu sır Reddington benden sakladığı şey... Bence biliyorum...
Este secreto... lo que Reddington me está ocultando... creo que sé...
Hapishane olasılığını hiç düşünmedim mi sanıyorsun?
que no anticipé la posibilidad de ir a la cárcel?
İkimizde neden burada olduğunu biliyoruz aylar önce yapamadığın şeyi bitirmek için kafama bir kurşun sıkmak.
Ambos sabemos por qué estás aquí... para terminar lo que empezaste hace meses, para meterme una bala en la cabeza.
Öldür beni ve bunu yaptığında, adamlarım uyarılacak ve Elizabeth'e Tansi çiftliklerindeki sırrımız verilecektir.
Mátame, y cuando lo hagas, alertarán a mi confidente, y le darán a Elizabeth nuestro secreto de las granjas Tansi.
Bu evlilikteki yerini anladığından emin olmak istiyorum.
También quiero asegurarme de que entiendas cuál es tu lugar en este matrimonio.
Montreal'deki gizli görevde akşam yemeğindeydik ve kendim hakkında bildiğimi sandığım her şeyin yalan olduğunu söyledi.
Estábamos cenando en una misión encubierta en Montreal y me dijo que todo lo que creía saber de mí era una mentira.
Umarım aradığın cevabı alırsın.
Espero que tengas la respuesta que estás buscando.
Tanıştığımız gün, yaramın nasıl olduğunu sordun.
Cuando nos conocimos, me preguntaste cómo había obtenido mi cicatriz.
FAAP'da öğrenim görmeye başladığımda onun hatırlıyorum. Orada pek çok homoseksüel vardı ve bu oldukça iddialıydı.
Recuerdo que... cuando empecé a estudiar en la FAAP, había muchos gais, era una cosa de artistas.
Ve baktığımda, hepsi arkadaşlarımdı.
Y al mirar, resulta que eran mis amigos.
Bu yüzden sanırım gerçekten cinsiyet sorunlarını benim gördüğüm gibi ya da bugün anlaşıldığı gibi anlamıyor.
Creo que no entiende mucho la manera en que yo veo, o cómo se ve la cuestión del género.
Ona neden diye sordum ve bir kadın olma fikrine en çok yaklaştığı anın bu olduğunu söyledi.
Le pregunté por qué y me dijo que fue cuando se sintió más próxima a la idea de ser mujer.
Tırnak işareti kullanmadığı doğal ve normal bir yolu olduğunu anlıyor.
Ella entiende que hay un modo normal y natural. En el que no tiene que usar comillas.
Eskiden, plaja gittiğimde nehrin denize ulaştığı yerde kumları kazmasını severdim.
Me gustaba... Cuando iba a la playa, el río... Cuando llega al mar, excava la arena.
İnsanların karmaşa görmek için ya da sıradan olmadığını düşündükleri için evime gelmesinden hoşlanmıyorum.
No me gusta que venga gente a casa porque ven que esto es un caos, no es una casa normal.
Ama ölümün bize bıraktığı budur değil mi?
Pero ¿ qué nos deja la muerte realmente?
2004'te yaptığım şeyleri tamamen değiştirmeye karar verdim.
Decidí radicalizar las cosas que hacía en 2004.
Ama orada, ağda yapmış biçimde uzanırken bir parçamın açığa çıktığını gördüm.
Cuando estaba en la camilla y me estaban depilando, veía partes de mí apareciendo.
Çığlık attığını göreceksin.
Vas a ver cómo grita.
- Çığlık attığını görmek ister misin?
- ¿ Quieres ver cómo grita?
Bir kabuğu kırdım, bir kapıyı açtım. Bu da beni daha önce hiç yapmadığım şeylere götürdü.
Abrí una compuerta, abrí una puerta, que me llevaba a cosas que nunca había hecho.
İnandığımdan çok daha hayati bir şey yaptığımı hissettim.
Siento, más que solo pensarlo, que estoy haciendo algo muy vital.
Karakterlerim için ayırdığım bir düştü.
Era una fantasía que reservaba para uso de mis personajes.
Bu dönüşüme başladığımda üreme organlarımı değiştirerek yeniden doğarak bir kadına dönüşmeyeceğimi biliyordum.
Cuando empecé esta transición, sabía que no me convertiría en mujer en el sentido de cambiar los genitales y volver a nacer.
Belki sahip olduğum kimlik yeterince işe yaradığı için böyledir.
Puede que la identidad que tengo ahora ya me valga.
- Evet, vardığım nokta bu.
- Siempre los tuve.
İnsan çıplaklığının anlamı buydu.
Era el significado de la desnudez humana.
O tanımaktan keyif aldığım bir yanım.
Hay un lado de mí que me gusta conocer.
Bunu, bu yıl yaşadığım ve kendilerini çoğaltan
Lo comparé con unos momentos que tuve
Şey... Giderek kötüleşen bir kafa karışıklığı.
Bueno, es una confusión cada vez peor.
- İhtiyacım olmadığını biliyorum.
- No los necesito.
Bu, başkalarından kaynaklandığı için rahatsız edici bir soru.
Esta pregunta me perturba porque es respecto a lo que ven los otros.
Birinin yararlılığı hakkında bir şeyler ortaya koyuyor.
Aquello revela algo de la disponibilidad de la persona.
Bundan sonra, kabile yaşamı boyunca Kızılderililer için o yara, bağlılığın kanıtıdır.
Después de eso, en la vida de la tribu, de los indios, la cicatriz era una prueba de compromiso.
İstediğimi, ihtiyacım olmadığını ve yapabileceğimi biliyorum.
Sé que quiero. Sé que no lo necesito. Sé que puedo.
Bu yüzden insanlar bana cesurca bir şey yaptığımı söylediğinde buna katılmıyorum.
"Lo que has hecho es muy valiente", yo no lo creo.
Yapmamın 60 yıl aldığı bir şey yaptığımı düşünüyorum.
Pienso que he hecho algo que he tardado 60 años en hacer.
Çünkü bunun mümkün olduğunu anladığımda benim için gerekli olduğunu da anladım.
Porque cuando comprendí que eso era posible, también comprendí que era necesario para mí.
Metro girişine ulaştığımda düşündüm.
Cuando llegué al metro, pensé :
Ne yaptığıma göre değişir.
Depende de lo que haga.
Örneğin karikatür yaptığımda orası her şeyin olabileceği bir evrendir tüm hikayelerin mümkün olduğu bir yerdir.
Si hago una tira cómica, por ejemplo, es un universo donde puede ocurrir cualquier cosa, cualquier historia tiene cabida.
Üzerine eğileceğim hiçbir fikrim olmadığında neyin karşılık vereceğini görmek için nesnelerle oynuyorum.
Cuando no sé qué es lo que me hace vibrar, juego con cosas para ver cómo responden.
Yani bu seride kullandığım karakterler büstler.
Los personajes, los que uso en esta serie, son bustos.
Düşüncemin maruz kaldığı fikir birinin sürekli olarak dinleyen insanlar için nutuk atmasıydı.
La idea de que mi opinión va a... estar expuesta ahí como quien habla en un púlpito para los que lo escuchan.
Yaptığım son karikatür bantlarına bakıyorum ve hepsi belli bir fikre uygunlar.
Fíjate en las tiras que hacía, están todas en la línea de una determinada idea.
Yaşadığımız bu zamanlar oyun zamanı değil.
Los momentos que vivimos no son momentos para bromas.
Bunun benliğimin ve işimin merkezi bir bölümünü kapsadığı çok açık.
Es evidente que eso ocupa una parte central de lo que soy y de mi trabajo.
Bazen yerimizde saydığımızı düşünüyorum.
A veces creo que estamos dando vueltas.