Heyecan mı traducir español
1,442 traducción paralela
- Ne? Heyecan mı?
- ¿ La excitación?
Henüz yaşamadım ama heyecan verici olacaklar!
Ninguna aún, pero serán muy emocionantes.
Yoksa hayal ettiğin şey, görkem, heyecan ve... macera dolu bir hayat mı?
¿ O sueñas con glamour, éxito... una vida de aventuras?
B.B. saçmalamaya bayılır. Benim bir zavallı olduğum... sokaktaki heyecanı kaçırdığım palavra. O da, ben de kimin başarılı olduğunu biliyoruz.
B.B. me critica diciendo que yo soy el que pierdo... que no vivo lo que pasa en las calles... pero los dos sabemos quién gana.
New York'a neden dünyanın en heyecan verici şehri demelerini şimdi anladım.
Ahora veo por qué llaman a New York la ciudad más excitante del mundo.
Heyecanımı mazur görün lütfen, bayanlar ve baylar.
Por favor, discúlpenme mi entusiasmo.
Tanrıya heyecan verici sosyal hayatım için teşekkür ederim.
Doy gracias a Dios por mi emocionante vida social.
Charlie Chaplin, Mary Pickford ve Fatty Arbuckle gibi... ünlü Mutual artistleri arasında yerini alan... Pancho Villa ile yaptığımız bir anlaşma sayesinde... seyirciler ilk kez... sinema kamerasının merceğinden yansıyan gerçek savaş alanının... heyecanını ve ürpertisini hissedecekler.
Gracias a un trato exclusivo con el general Pancho Villa... que se ha unido a artistas de la talla... de Charlie Chaplin, Mary Pickford y Fatty Arbuckle... el público podrá, por primera vez... contemplar el estremecimiento y el miedo de un campo de batalla real... tal como los registra el lente de la cámara de cine.
"Sevgili Wayne, hayatımın ürkütücü... " ama aynı zamanda heyecan verici bir dönüm noktasındayım. "
"Querido Wayne, te escribo en una aterradora... a la par que interesante encrucijada de mi vida..."
Bu akşam, heyecanımı bağışlayın birbirine yapışık iki dingil : Bob ve Walt Tenor.
Esta noche, y perdón por sonar muy entusiasta en este momento Bob y Walt Tenor, dos estúpidos pegados.
"Umarım içimdeki kurye olma heyecanını size yansıtabilmişimdir."
Espero probarles asi que puedo ser un cartero merecedor de su salario ".
Çok heyecan verici bir planım var.
Y tengo planeado algo muy emocionante.
Onunla tanışmak heyecan verici olacak. Bu konudaki ünü nedeniyle yazıştığımız ve tanıştığımız birisi.
Un hombre al que contactamos sólo por su reputación, y con quién hemos concordado.
Geri sayım zirveye yaklaştıkça heyecan çoğalıyor.
Aumenta la excitación mientras la cuenta atrás se aproxima a su final.
Bütün bu gemi kazasının ve başımıza gelenler heyecanından sanırım noel'i unuttum.
Con la emoción del naufragio y todo creo que me olvidé de la Navidad.
Bir dahaki sefer, bir geziye gitmek yerine kütüphaneciler kongresi gibi daha az heyecan verici bir yerlere gitmeyi bana hatırlatır mısın?
La próxima vez que vayamos de viaje... recuérdame elegir un lugar un poco menos divertido... como una convención de bibliotecarios.
onur duyuyoruz First U.S.A ile çalışmaktan heyecan duyuyoruz... ve böylece First U.S.A'ya medyada iyi bir tanıtım yapıyoruz ve onları haberlerimize dahil ediyoruz ve bu sayede onlara yapabileceğimiz kadar reklam yapıyoruz.
Es un orgullo que First USA nos patrocine... Le dimos un buen nombre en los medios a First USA y los incluimos en las noticias y obtienen toda la publicidad que podemos darles.
Heyecanın yüzünden başımız beladan kurtulmuyor.
Tu entusiasmo lo único que hace es crear problemas.
- Heyecan var mı?
- ¿ Nervioso?
Umarım bu akşam heyecan açısından sende hayal kırıklığı yaramaz.
Espero que esta noche no te aburras sin tanta actividad.
Don, bu adam heyecan için insan öldürüyor, tamam mı? - Bana kanıt getir.
No, Don sabes que a este tipo le emociona asesinar, ¿ Cierto?
Bütün heyecanı kaçırdım demek.
Me perdí toda la emoción, ¿ no?
Ben yardım edemem, bu sadece çok heyecan verici.
No puedo evitarlo, es muy emocionante.
Biraz sabah heyecanı istersen başım falan ağrımıyor yani.
Pero no tengo jaqueca por si quieres acción tempranito.
Chiana ve diğerleriyle ne kadar çok zaman geçirirsen inanılmaz bir heyecan ve rahatlamayla aslında pek de farklı - olmadığımızı o kadar iyi anlıyorsun.
Cuanto más tiempo pasas con Chiana... y los otros mas te das cuenta, con gran alegría y alivio, que no somos tan distintos
Tanrım, bu çok heyecan verici!
Ay, Dios, ¡ qué emocionante!
Heyecan katmak mı istiyorsun?
¿ Quieres avivar el fuego?
Sadece bazen, tüm heyecanımı kaybediyormuşum gibi geliyor.
Es solo que algunas veces, siento como si me estuviera perdiendo todo lo excitante.
Bazen iş için duyduğum heyecanın duygularımı aşmasına izin veriyorum.
A veces mi entusiasmo supera mi sentido común.
Çünkü, hazır değilseniz... Kahretsin, kendi kendime heyecan yaptım. Hayır, hayır.
Porque si no están preparados, Rayos, me emocioné por nada.
- Bir gündür yeterince heyecan yaşadım.
- No estoy tan contento de ir arriba. - Por supuesto, pero...
Kapanışta sadece şunu dememe izin verin : Sabah Havası Operasyonu olarak çok heyecan verici bir projede asla başımı derde sokmadım. Biz...
Dejenme decir, para ir redondeando, nunca estuve involucrado en un proyecto tan interesante como la operación "Aire Mañanero", nosotros...
- Şu titanyum şey gibi heyecan verici olmayabilirim... - Süper şarjırım! Onu gördün mü?
no puedo esperar, bebe se que no es tan emocionante como esa cosa de titanio mi supercargador de titanio?
Kırsal çevreler ve acil servisin başındaki bir bela mı yoksa güvenli ve heyecan verici bir hobi mi?
¿ una pesadilla peligrosa para el campo y para los servicios de emergencia o un pasatiempo seguro y emocionante?
Böylece ilk heyecan ve taşkınlık durulduktan sonra bile ben daima Marksizm'in temek ilkelerine inandım.
Y cuando las primeras luces de la pasión no florecieron. Siempre creí en el principio del Marxismo.
"Gel bana, Senin parlak heyecan verici ışığına ihtiyacım var."
"pero estará lleno si te tiene a ti."
- Bu gece bu kadar heyecan yetti bana. - Ben gidip biraz rahatlıyım en iyisi.
Pero tengo una fiesta en Betha Phi, saben como es eso.
Yataktan, hastalıktan ve aileden kaçarak keşfettiğim. ... vahşi hayatın heyecanını bir daha asla bulamadım.
Nunca perdí el entusiasmo de rodearme de la naturaleza, para evadir la convalecencia, la enfermedad y la familia.
Bütün heyecanımıza rağmen içimden bir ses olacak diyordu.
Los mismos problemas de todos, algo en mi estaba contento por eso.
Bu, hayatım boyunca yaptığım en heyecan verici şey Harry.
Esto es lo más emocionante que he hecho en mi vida Harry.
Çünkü o bakışta hiç tanımadığım bir heyecan da gördüm. Ben de heyecanlandım.
oscilando entre el miedo y el placer... ha reconocido el extraño momento que se prueba, cuando se es visto contra nuestra voluntad.
Ama bugünlerde BBC World'de duyduklarımız çok heyecan verici.
Pero aún así es extraordinario lo que uno ve en la BBC en estos días.
Ama kendi bakış açımdan hayatım heyecan doluydu.
Pero mi vida, desde mi propio punto de vista, ha estado llena de drama, ¿ sí?
Yaşadığım en heyecan verici şeylerden biri biriyle tanışmak, o bağı kurmaktı.
Una de las cosas más emocionantes que me han pasado es conocer a alguien, conectarme.
- Bu heyecan bulaşıcı falan mı?
- ¿ No es contagioso?
Lütfen onun gençlik heyecanını bağışlayın, kralım.
Por favor disculpe su impetuosa juventud, mi señor.
Bu hem heyecan verici hem de üzücü, çünkü bu sene bir tek senden hediye aldım.
Es emocionante y triste, porque es mi único regalo.
Tüm heyecanı kaçırmışım!
¡ Me perdí toda la excitación!
Aşırı heyecan yapma, tamam mı?
No te pongas muy nerviosa, ¿ vale?
Storyboard'lar bunu sağlayamaz. Adım adım yaptıkça filmin heyecanını da gözden kaçırmamalıydık.
Los guiones gráficos no registran el ritmo que necesitaba.
Bana göre Mısırlılar sayıların ve geometrinin gücünü ortaya çıkarmış ve heyecan verici yeni matematiksel buluşların gelmesinde ilk adımı atmışlardır.
Para mí, revelaron el poder de la geometría y los números y dieron los primeros pasos hacia algunos de los descubrimientos matemáticos más excitantes que habrían de llegar.