English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Ingiliz mi

Ingiliz mi traducir español

774 traducción paralela
İngiliz Binbaşısı arkasdaşımla her şeyi ayarladık. Milano'ya gideceksin. Güzel bayan Barkley'e.
Lo arreglaré todo con mi amigo, el comandante inglés para que vayas a Milán, junto a la hermosa señorita Barkley.
Bir kere siz kimsiniz? Ben bir İngiliz subayıyım ve bize neden bu şekilde alçakça muamele ettiğinizi bilmek istiyorum?
Soy un oficial británico, y exigo saber en nombre de mi país con qué derecho se nos trata de este modo.
Çabuk Bob'a söyle. Fırçamı alıp hemen... İngiliz Konsolosluğu'na ya da Gibson'a götürün.
Rápido, dile a Bob... la brocha de afeitar en mi habitación... llevásela al Cónsul Británico... o a...
Tam ortağım Kaptan Blood vazgeçmek ve demir atmak üzereydim ki bu güzel İngiliz ödülü limanıma yaklaştı ve dedi ki :
Justo cuando estoy a punto de darme por vencido y esperar a mi compañero... este lindo premio ingles aparece y me dice...
- İngiliz mi?
- ¿ Británico?
Benim İngiliz hayranlığımı boş ver, ama gel de şu ışığa bakalım.
No te preocupes por mi anglomanía. Ven a verla... Bien.
- Ne olduğumu biliyor değilim. Evlilik sebebiyle İngiliz tebaasındaydım.
Era súbdita británica por mi matrimonio.
İngiliz muhabirine, Zola'nın suçsuz bulunması halinde Paris sokaklarının binlerce cesetle dolacağını söylemedi mi?
¿ Dijo a un periodista inglés, que si absolvían a Zola las calles de París se verían llenas de cadáveres?
- Sevgili kaptan İngiltere kıyılarından 450 km açıkta, 45. enlemde bir İngiliz uçağında Alman destroyeri tarafından vurulduğunuzda akabinde yarı batmış bir kanat üzerinde diğer sıkıntılı insanlarla saatler boyu boğulmayı bekleyince gazeteci olduğunu söylemeyi unutması gayet normal oluyor.
- Mi querido Capitán cuando un destructor alemán derriba a un avión británico a 500 km de Inglaterra, latitud 45 y uno lleva horas asido a un ala medio hundida esperando morir ahogado junto a otras personas es probable que uno se olvide de que es periodista.
Islıkla çaldığınız şarkı İngiliz melodisi değil mi efendim?
- La melodía que silbaba, Sr. - Es inglesa, ¿ verdad?
Babam İngiliz tarihi öğretmeniydi.
Mi padre enseñaba historia inglesa.
Heyecanlı bir makale var İngiliz kriketinin sorunları üzerine. Ah, eee, evet, şey... Kız kardeşim Beatrice ile kocası Giles Lacy kendilerini öğle yemeğine davet ettirdiler.
Sí mi hermana Beatrice y su esposo, Giles Lacy se autoinvitaron a almorzar.
Ingiliz, degil mi?
Inglesa, ¿ verdad?
- Bu, İngiliz gemisi, değil mi?
Este barco es británico, ¿ verdad?
Bugün yolumun üzerindeki bir mağaza vitrininde hakiki İngiliz nakışı bir yaka gördüm.
En mi camino al trabajo hoy, pasé por un escaparate y vi un cuello con auténtico bordado Inglés.
Beyler, anladığım kadarıyla İngiliz Parlamentosu'nda Afrika'daki müttefik kuvvetlerine başkomutanlık için kime görev verilmesi gerektiği sorusu sorulunca bazı üyeler benim adımı önermişler.
Señores, creo que recuerdan la última discusión en el Parlamento sobre el mando supremo de las fuerzas aliadas en África. Algunos sugirieron mi nombre.
İngiliz de dahil olmak üzere, değil mi?
Incluido el Inglés, ¿ verdad?
Atlar karda iz bırakıyorlar, değil mi İngiliz?
Los caballos dejan huellas en la nieve, ¿ eh, Inglés?
- İngiliz olduğunuz için mi işinizi kaybettiğinizi düşünüyorsunuz? - Evet.
¿ Ha perdido su empleo por ser inglesa?
Karım İngiliz'di.
Mi mujer era inglesa.
Anlayacağınız üzere, bu özel klinikte eşimle ve daha sonra en iyi arkadaşım olacak bir İngiliz ile tanıştım.
Verá, en esa clínica yo conocí a mi mujer y a un inglés que se convirtió en mi mejor amigo.
Benim zamanımda İngiliz beyefendileriyle birlikte olunurdu.
En mi epoca eran hombres ingleses.
- Sen İngiliz değilsin, değil mi?
- Usted no es inglesa, ¿ verdad?
İngiliz malı değil galiba, öyle mi?
No es inglesa, ¿ verdad?
- İngiliz kamyonetleri geldi. - Sahi mi?
- Han llegado camiones ingleses.
İngiliz askerlerinin koruduğunu bir İngiliz hapishanesindeyim ve yatağıma zincirlenmişim.
Estoy en una prisión inglesa custodiada por soldados ingleses y encadenada a mi cama.
İngiliz ordusu, izin verirseniz.
- ¡ Las fuerzas inglesas, mi señor!
- İngiliz malı, değil mi?
- Es inglesa, ¿ verdad?
- İngiliz mi?
¿ Es inglesa?
Doğuştan İngiliz değilsin, değil mi?
Usted no es inglés de nacimiento.
O ingiliz'in ömür boyu saltanat sürmesine izin mi vereceğiz?
¿ Y dejar que reine el inglés por el resto de su vida?
Eşim, Nyanga felaketinde boğulan merhum eşim İngiliz hükümetinin en önemli şahsiyetlerinden biriydi.
Mi amado esposo, que se ahogó en el desastre del "Nyanga", era una de las personalidades más importantes del gobierno británico.
Aslına bakarsanız benim İngiliz tarihi sınıfımdaydı.
Como prueba de hecho, estuvo en mi clase de Historia Inglesa.
İngiliz mi?
No, no, es una marca italiana.
Dükler, kontlar, lordlar, beyler, hepinizle. Aklıma hiçbir İngiliz yurttaşı gelmiyor ki onunla bir alıp veremeyeceğim olsun. Tıpkı yeni doğmuş bir bebekle sorunum olmadığı gibi.
Duques, condes, lores, caballeros, a todos, de veras, no conozco inglés vivo con quien tenga mi alma más discordia que por el niño que nazca esta noche.
Kraliçe şerefine üç kere kadeh kaldırdık ve işverenim barmene İngiliz Pub'ları gelişirken Amerikan meyhanelerinin nasıl bayatladığını anlatı.
Brindamos tres veces por la Reina, y mi patrón estaba explicándole al cantinero por qué los bares de los EE.UU. eran inferiores a los ingleses, cuando alguien entró al hotel.
- Babam lisede İngiliz tarihi öğretmeni.
Mi padre enseñaba historia.
Kendi sarayımda boynuzlanıp, İngiliz öğretmenden emirler mi alacağım?
¿ Voy a tener cuernos en mi palacio y a recibir órdenes de una maestra?
Hayır, Madam Smithson, yardımcı pilotumu... adamlarımı, ve 2 İngiliz teknisyenimi de getirdim.
No, madame Smithson, traje a mi copiloto... a mis empleados y a dos mecánicos ingleses.
Fikriniz ne olursa olsun, İngiliz yasalarına göre kocanızın aleyhinde ifade vermeye zorlanamayacağınızı biliyorsunuzdur, değil mi?
Sea cual sea su estrategia ¿ usted sabe que bajo nuestra ley no se la puede citar a dar testimonio que dañe a su esposo?
- Bu da İngiliz kanunu, öyle değil mi?
Eso dice nuestra ley, ¿ no?
Şu Bay Tunstall, bir İngiliz mi?
Ese señor Tunstall, ¿ es inglés?
İngiliz mi?
- ¿ Un inglés?
O zaman babamın dönüşüne kadeh kaldır ; ingiliz adam :
Pues bebe por el regreso de mi padre, inglés.
Sen hiçbirşey demiyorsun, Pommier. Bunlar İngiliz mi, değil mi?
No dices nada, Pommier, ¿ son o no son ingleses?
İngiliz adaletine olan güvenimden dolayı böyle söyledim. İyi günler.
Una manera muy burda de expresar mi confianza en la justicia británica.
Tanrım, kardeşimin bir İngiliz evinin ucunda ölmesine izin verme.
Dios, no dejes que mi hermano muera con una soga británica al cuello.
Yumurtalı İngiliz yemeği mi?
¿ Huevos escalfados?
İngiliz sigarası verirsin, değil mi?
Me darás un cigarrillo inglés, ¿ verdad?
- Aziz arkadaşım bu çeki bizzat İngiliz hükumeti çıkarmıştır.
Mi querido amigo, este cheque está avalado por el mismísimo Gobierno Británico.
Filoya, İngiliz askerlerinin yanına götürmemizi mi?
¿ A una escuadra de buques de guerra ingleses?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]