English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Izın

Izın traducir español

1,455 traducción paralela
Boruya kaç tane iz bıraktın?
¿ Cuantas huellas habéis puesto vosotros en la tubería?
- Porter'ın derisinde, gömleğinde ve pantolonunda iz yok.
- El examen de pólvora es negativo...
Ya bu adamlar sana ganimetten pay vermeyerek seni sattılar ya da sen iz bırakmayacak kadar zeki bir adamsın.
O estos muchachos no te incluyen en su botín lo cual debería enfadarte o... tú eres el único suficientemente listo para no dejar una huella.
Hiç bir iz yok, tıpkı Millerların evi gibi.
Ninguna señal, lo mismo que en casa de los Miller.
Duncan Kane'e ait hiç bir iz yoktu ama bina yöneticisi genç, tatlı bir sarışının oraya geldiğini söyledi.
No había rastro de Duncan Kane por ningún sitio. Pero el casero del apartamento le mostró un piso piloto a una chica rubia y guapa.
Locke silahları saklamak için gittiğinde seni ambarda bıraktığını söyledi ve ikimiz de iz sürmekten bir şey anlamadığını biliyoruz.
Locke dice que te dejó en la escotilla cuando fue a esconder las armas y los dos sabemos que no sabes seguir un rastro.
Her şeyden önemlisi de hiçbir iz bırakmayın.
Y sobre todo, no dejéis marcas.
Sen ve arkadaşların bu tepelerde iz sürerek onları öldürüyor veya eve gönderiyorsun.
Déjame poner esto en claro. ¿ Tú y tus amigos, vigilan estas colinas, los rodean y los regresan a casa?
İz üstünde miyiz?
� Llegamos a alg � n lado con eso?
Ayrıca sis bombalarını takip edeceğimiz bir iz yok.
Y nada para rastrear en las bombas de humo.
Kurbanın tişörtündeki iz katran ve New York Şehri kiri.
La huella que había en la camiseta contenía restos, De polvo de New York.
Ölen falcının olayı hakkında bir iz var mı?
¿ Hay pistas en el caso de la vidente?
Gördüğünüz gibi, kartın alt köşesindeki iz, bayana ait.
Las huellas del borde de la tarjeta son de la víctima.
Gördün mü, yaprakların bıraktığı iz de tıpkı parmak izi gibidir.
Las hojas son como las huellas.
Bir kadını ormanda taşıyıp iz bırakmayan birini arıyoruz.
Buscamos a alguien que cargó a una mujer por el bosque sin dejar huellas.
Kadın arkasında iz bırakıyor.
Diablos, ella está dejando una pista.
Kurbanın ceket cebindeki iz, aslında bir talk pudrası.
El rastro en el bolsillo de la chaqueta de la víctima era principalmente talco.
Tetiği çekmeye zorlandığını ya da öldüğünde kendinde olmadığını gösteren bir morluk ya da iz yok.
No hay rasguños o marcas que indiquen que fue obligada a disparar o que estaba inconsciente cuando murió.
Hiçbir iz yok ve hâlâ kafanın kimliğini bulmaya çalışıyoruz.
Aún intentan identificar la cabeza.
Duck, o kızın aldığı eğitime göre iz kalmaz zaten.
Duck, con la capacitación que tiene ella, no habría señales.
Burda saldırının kaynağına geriye doğru iz sürecek olan "gerisaçılım" denen bir teknik var.
Esta técnica denominada "backscatter". La cual rastrea la fuente del ataque.
Bu iz kafatasının içinden geliyor olamaz.
Esta marca no puede ser del daño que sufrió dentro del cráneo.
Yerden öylece aldığın şeylerde bu iz olmaz, James.
Éso no ocurre sólo por cogerla, James.
Kurt öz savunma okullarını sıradan, iz bırakmayacak biri için araştırdı.
Kurt pasó por escuelas, buscando a alguien al azar, imposible de encontrar.
- Bu açıkça, basit bir iz sürme.
Esto es segregaci � n, simple y sencilla.
Boğuşma veya odada bir başkasının varlığına dair iz de yok.
No.
Yara çevresinde, cinayet silahını belirlemeye ya da ihtimalleri azaltmaya yarayacak belirgin bir iz var mı?
Hay algo... Distintivo en la herida que nos ayude a identificar un arma?
Duman gibi, iz bırakmaksızın.
Como esfumadas. Sin ningun rastro.
Toph haklıydı. Appa'nın bıraktığı iz sayesinde kolayca bizi buluyorlardı.
Toph tenia razón, Appa estaba dejando un rastro que las dirigía justo a nosotros.
Appa'nın dökülen tüyleriyle sahte bir iz yaparak tankı şaşırtıp farklı bir yöne gitmelerini sağlayacağım.
Usaré el pelo restante de Appa para hacer un rastro falso y sacar de curso al tanque.
Eh, iz sürdüğünde daha kaliteli bir kadın bulma şansın yükseliyor.
Bueno, tiendes a encontrar mujeres con más clase que las del hipódromo.
Onu asla bulamayacaklarını söyledim, ama şimdi iz üstündeler, sonuçta- -
Que nunca lo encontrarían, pero están en la pista, así que...
Cerrahların kafasında bıraktığı bir iz olabilir.
Es a causa de excavar con cada cirugía su cabeza.
Sadece insanların değil, başka yaratıkların, dağların, nehirlerin konuştuğu çocuk romanlarından kalma bir iz.
Un vestigio de cuentos de la infancia en las que no sólo hablaban los seres humanos sino otras criaturas también. Montañas y arroyos.
Zor durumdan kurtulmasını bilen iyi birer iz sürücüymüşsünüz.
Grandes rastreadores, buenos en situaciones ajustadas.
Bankaradan ayrıldıktan sonra detektifi aradım, dava üzerinde çalışıyormuş, Orson'ı suçlayacak tek bir neden bile bulamadıklarını söyledi çünkü kadından tek bir iz bile yokmuş.
Así que dejé el banco llamé al detective que trabajaba en el caso y me dijo que la única razón por la que Orson nunca fue inculpado fue porque nunca encontraron el cuerpo.
İz sürmede gördüğüm problem şu ki ; anlamına göre her zaman avınızın arkasında olacaksınız.
El problema que encuentro en seguir un rastro es que, por definición, uno siempre estará detrás de su presa.
Bunların hiçbirinde fiziksel temasa dair bir iz yoktu.
Todas ellas sin ningún signo de violencia física.
- Bulunmasını kolaylaştıracak herhangi bir nesne, renk belirgin iz?
Cualquier cosa, color, marcas distintivas, que lo hagan fácil de encontrar.
İz, bir süre orada kaldığını gösteriyor.
El patrón indica que así la tuvo por un tiempo.
Bana şu "İz Çubuğunu" uzatır mısın?
Dame esa vara de trayectoria.
Tesisin tamamını ve dış bölgeleri aradık. Kaçtığına dair bir iz yok ve bulduklarımız şiddet olduğunu göstermiyor.
Hemos registrado todo el área de las instalaciones, no hay signos de escape, y nada de lo que encontramos muestra violencia.
Bir iz bile bulamadın, değil mi?
¿ No tienes idea, verdad?
İnsanın dokunduğu herhangi bir şey sık sık iz bırakır.
Todo lo que una persona toca con frecuencia puede dejar detrás :
Shep'ten bir iz yok, ama bakın içeride ne buldum.
Ninguna señal de Shep... pero mira que encontré dentro.
Koruma odasının ihlaline dair bir iz yoktu.
No había signos de que se hubiera violado la contención.
Yani iz süren hayranların kişiliklerine baktığın zaman, Böyle düşüncesizce, delice şeyler yaparlar
Quiero decir, cuando miras a los admiradores de personalidades, en ocasiones hacen cosas locas, impulsivas como esto.
Yaşlı bir kadın, genellikle 40 ya da 50'lerinde, bekâr ve daha genç bir erkek için iz peşinde.
Una mujer de edad generalmente entre 40 o 50, soltera y a la búsqueda de un hombre más joven.
- Neredeyse tamamının izi. - Ölümcül bir iz.
Casi una impresión exacta... una mortal...
Üstteki iz kurbanın.
La huella superior es de la víctima...
Vücudu koltuk kaplamasının yüzeyinde iz bırakmış olmalıydı.
Un cuerpo habría dejado marcas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]