English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Işte alın

Işte alın traducir español

1,729 traducción paralela
- Evet işte alınıyor.
- Sí, está allí.
Nautilus'u bu derinlikte dalmak üzere dizayn etmem 30 yılımı aldı. Ve işte buradasınız!
Me tomo 30 años para diseñar al Nothlas para que resita esta profundidad.
- Geldiğinde para iste, gelip yumurtalarını al.
Cuando aparezca, me traes el dinero y recuperas tus huevos.
Aslında büyük yansıtıcılar değil mi? Radyo dalgaları Dünya'nın heryerine düşüyor. İşte bu radyo dalgalarının bir kısmı da bu antenlerin üstüne düşecek.
Son reflectores inmensos así que las ondas de radio que bajan y caen al suelo en toda la Tierra algunas de ellas caerán en estas antenas.
Asansörde kalınca Morgan'ın ödü patlamıştı, işte o zaman bende jeton düştü.
Se me ocurrió cuando Morgan entró en pánico al atorarse nuestro ascensor.
İşte bu inşaat alanının içinde bizim güneş sistemimiz ve çok daha fazlası yer alıyor.
En mitad de esta zona de obras está nuestro pequeño sistema solar y muchas más cosas.
İşte karşınızda eşsiz ve benzersiz - Jonny Mchale. - Pekala.
- Les presento al único e irrepetible Jonny McHale.
İşte, al bunu diğer annelerin kartlarının üstüne koy.
Toma, pon a esta mami en la pila.
İşte al. Bunun için çalıştın.
Ahí, toma, te lo has ganado.
İşte, mutlak anlamda bilgi bolluğunun pek çoğumuz için gündelik bir olgu haline geldiği böylesi bir dünyada yaşıyoruz ve bu bağlamda, bilginin alınır satılır bir mal olduğu düşüncesine karşı belirli bir tavrımız var.
Vivimos en un mundo en el que la abundancia de informaci n es un hecho para la mayor a de nosotros, y esto significa que tenemos una cierta actitud acerca de la informaci n como propiedad.
İşte bu da dosyalarımı karıştırıp kasanın kombinasyonunu bularak kaseti çalan kişi.
Esta es la persona que debió revisar los archivos, para acceder al casete.
General Taheri'den kızını benim için iste.
Quiero que le pidas al general Taheri la mano de su hija.
Peki, tamam, tamam Alın işte oldu mu?
Bien, de acuerdo, aquí, así está.
Böyle büyük, parlak gümüşi topların bir oyun alanında böyle yuvarlanışını görünce belli bir tatmin alabilirim, herkesi hafızalardan silip atacak bir sayı yapmak beni tatmin ediyor. Genellikle de bu işte çok iyiyimdir.
Y ver grandes bolas plateadas y brillosas rodando en un juego como éste me llena de satisfacción al lograr un puntaje que hará que todos los demás caigan en el olvido, lo cual hago seguido.
Ona doğru gel. Ve babadan kızını iste.
Te vienes andando hacia él y le pides al padre la mano de su hija en matrimonio.
İşte mahkûmların alıştırma için çıktıkları bahçe.
Allí está el patio donde los prisioneros se ejercitan.
O amcığı tasmalı tutmak iste yoksa sapını yer.
- Vete al diablo - Quieres verlo
Çünkü yeterince çalıştın mı, tek düşüneceğin şey maaşının ne zaman artacağı, tatil gününün ne kadar olduğu ve sağlık sigortanın, nasıl bok bir işte çalışıyorsan çalış, kalbinin atmasını sağlayacak kolesterol ilaçlarını ödeyip ödemeyeceği olur.
Al cabo de un tiempo lo único que te interesa es cuándo te subirán el sueldo, cuántas vacaciones tienes y si tu seguro paga la medicina para el colesterol que hace que tu corazón siga latiendo sin importar las mierdas que comas.
Bazen araba kullanırken bi bardak kahve aliyim diyorum. Kucağımda, böyle bi sıcaklık oluyor, bilirsin.. taşaklarımın orda, tam olarak, umm bilirsin işte...
A veces, mientras conduzco, me coloco la taza de café... en las piernas, y algo tiene el vapor caliente que siento... acariciar mis bolas y que verdaderamente, tú sabes... que hace despertar al pajarito.
Pekala, İşte 20 dolar şimdi ve sonraki ödemeyi de haftaya Perşembe alırsın.
Bien, aquí tiene 20 ahora y el siguiente pago le llegará el próximo jueves.
Biz Güney Londralılar böyle yaparız işte! Şuraya alın.
Así lo hacemos los londinenses del sur.
İşte, alın.
Toma, aqui tienes.
İşte buradasın!
¡ Al fin!
Bu esnada, Belçika'nın en büyük otuzbircisini dinleyeceğiz, Fransa'da hit olacağını sanan bir otuzbirci bu, işte Aldo!
Mientras, escucharemos al cabrón más grande en toda Bélgica, el estúpido que piensa que va a ser un hit en Francia,
İşte alın.
Aquí tiene.
İşte böyle. Al bakalım şu altın parayı.
Toma esta moneda de oro.
Adam demiş işte, başarısızlıkla tartışamazsın.
Déjame susurrarte al oído. Como dice el hombre, no se puede discutir con el fracaso.
İşte, adam çekirgeye der ki : "Hey,... senin adını taşıyan bir içki var?"
Así que le dice al saltamontes : "Hey, sabes que hay una bebida que se llama como tú?"
Çıldırmaya başladığını düşünüyorsun, ama sonra, bir yerlere getirip seyirciyi iyice coşturduğunda, öyle ki nefeslerinin kesildiğini duyabiliyorsun, işte o zaman numara için kabul edilebilir son gelmiş demektir.
Es algo que te aloca pero una vez que escuchas al público. Te levanta el espíritu. Ese es un truco aceptable.
İşte alın.
Aquí está.
Yüzbaşı Wentworth en yakın dostunu ziyaret edecekmiş, adı neydi, Yüzbaşı... işte herneyse.
El capitán Wentworth quiere visitar a su mejor amigo. Al capitán... no sé qué.
- İşte bunu alırsınız.
- Bueno... - Esto es lo que obtendrán.
- İşte alın.
- Aquí tiene.
11 Eylül saldırıları gösterdi ki, El Kaide ile mücadele artık bir savaş haline dönüştü ve bana kalırsa, politik amaçlarla kurulmuş bir oluşum 3,000 Amerikalının ölümüne, milyarlarca dolar zarara neden olabiliyorsa ve A.B.D'nin liderlerini saf dışı bırakmayı amaçlıyorsa işte o zaman bu birçok insana suç değil, savaş gibi gelir.
Y creo que cuando una entidad extranjera, con objetivos políticos... mata a 3.000 estadounidenses, causando miles de millones... de dólares en daños y trata de eliminar al gobierno estadounidense... a la mayoría de la gente ya le parece una guerra, no un crimen.
Al işte! Koça Tanrı gibi davrandığınızda neler olduğunu gördünüz mu?
¿ Habéis visto lo que pasa cuando dejáis que el entrenador se crea Dios?
İşte bu yüzden oltacının doğru adamı bulması gerekir.
Por eso es que el enlazador debe encontrar al hombre justo.
Eyvah. Sadece Rock'n Roll işte.
Cuando terminemos, ¿ podrías al menos dejarme trapear?
"İşte o an, yeminin sözleri kafamın içinde yankılandı."
En aquel momento mi mente regresó al día en el que hicimos nuestro juramento de sangre.
İşte bu yüzden sizin biyopsi yapmadığınız sinirlere bakmamız gerekiyor
Por lo que necesitamos mirar el nervio al que no le hicieron la biopsia.
Merak ettiğim tek şey... cenaze levazımatçısı mı doku bankasını dolandırıyor, yoksa bu işte beraberler mi?
Sólo tengo una duda. ¿ El funebrero engaña al del banco de tejidos o trabajan juntos?
Senin arkadaşlarının peşinde bir hayalet var ya da şu geceyarısı çemberine herneyse işte
Hay un fantasma pegado a tus amigos, o al círculo de medianoche, lo que sea que es.
İşte buradayım, anne, güzel Samara'nın merkezi,... sana eve dönüş hediyesi alıyorum.
Acá estoy mamá en el centro de Samarra para comprarte un regalo.
İşte böyle, Yere uzanın.
No muevan las manos. Así es. Al piso.
Yapamazsın işte, bir tanesini alıp gideceksin, hepsi bu.
No puedes, tienes que pedir una sola cosa. Eso es todo.
İşte buradasın. Sana 15 dakika önce Bay Gilmore'a kızıyla torununun arabalarını park ettiğini söyle demiştim.
Te dije que le dijeras al Sr. Gilmore que su hija y su nieta estaban en el camino de entrada hace 15 minutos.
İşte tam da bu yüzden o gezegene geri gideceksiniz, Yarbay Sheppard'ın kristale dokunduğu yere. Ne?
Exactamente por eso, volverás al planeta donde el Coronel Sheppard tocó el cristal.
Al işte şu lanet olasını telefonu!
- ¡ Sólo tome el maldito teléfono!
Bilirsin işte ; kurşunların önüne atlamak, yangından insanları kurtarmak.
Tu sabes, subiendo al frente de las balas. Y sacar gente de edificios en llamas.
Al, Lloyd. İşte çağrı cihazın.
Ahí tienes, Lloyd este es tu busca...
Ortaokuldayken. Orada öğrendim işte Doğal Seleksiyon'u, Büyük Patlama teorisini, Karbon 14 metodunu ve dünyanın 4 milyon yıllık olduğunu...
Al empezar la educación secundaria, ya sabía de la selección natural, el Big Bang la datación por Carbono 14, la edad de la Tierra
Oh, Tanrı aşkına.İşte. İşte alın.
Allá vamos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]