Kıskançlık mı traducir español
435 traducción paralela
Yoksa kıskançlık mı?
¿ O celos?
- Kıskançlık mı?
- ¿ Celoso?
Delilik mi, kıskançlık mı, intikam mı?
¿ Locura? ¿ Celos?
Kıskançlık mı, siyaset mi? Hangisi?
¿ Celos o política?
Kıskançlık mış, huh, huh.
¿ No sabe pronunciar?
Kıskançlık mı yoksa?
- ¿ Celos? - No, no.
- Kıskançlık mı? Siz mi Bay Bond?
¿ De usted, señor Bond?
- Aşırı kıskançlık mı?
- ¿ Los celos?
Choi Yune'nin damadım olacağını öğrendiklerinde kıskançlıklarından çatlayacaklar.
Se morirán de envidia... si les digo que Choi Yune va a ser mi yerno "
Birazdan kıskançlığa kapılacağım.
Debería ponerme celosa.
Eğer genç bir erkek olsaydım, kıskançlıktan deliye dönerdim.
Si yo fuera mas joven, seguramente estaria celoso.
Burada kalacağım, bu pis kıskançlığına rağmen.
Ahora me quedaré, a pesar de tus celos.
O kadar gurur duyuyorum ki bazen kıskançlıktan çatladığımı düşünüyorum.
Lo estoy tanto, que a veces creo que voy a estallar.
Onu Lola'nın başkasıyla olduğuna inandırdım böylece kıskançlık krizine girecekti, sonra onun nerede olduğunu söyleyecektim.
Le dije que ella salía con otro para darle celos y luego le dije dónde vivía.
Benim kıskançlığımdı beni bu hale getiren böyle acımasız ve aksi yapan ve sanırım beni terketmekte haklıydın.
Fueron mis celos que me hicieron como era... duro y cruel... hasta que supongo que tuviste que dejarme.
"Brignon'un açıkça onunla ilgilenmesinden rahatsız olmuştum ama kıskançlığımın haklı olup olmadığını söylemeyi reddediyorum."
"Yo estaba molesto por el exceso... " de atenciones hacia ella que mostraba Brignon, " pero ignoro si mis celos estaban justificados...
kıskançlığım tutmuştu.
Estaba celoso.
Bu kıskançlık meselesi... Onu tanımıyorsun.
No... no lo sé, aún está celoso... tu no lo conoces.
Çocukça kıskançlıklarınıza yardım etme niyetinde değilim.
No tengo intención de contribuir a sus celos infantiles.
Haydi bana şu kıskançlığından bahset bakalım.
Vamos, no te pongas celoso.
Tüm yapman gereken kıskançlığımın tek nedenini ona söylemen.
Todo lo que tienes que hacer es darle motivos reales de celos conmigo.
Biri benim nişanlımla fazla ilgilenseydi, kıskançlıktan çıldırırdım.
¿ Qué diferencia hace eso? Bien, conocí a personas que eran muy celosas si alguien le prestaba mucha atención a su chica.
Bu düşünce yüzünden kıskançlığım nefrete dönüştü.
Y con ese pensamiento, mis celos se volvieron odio.
Sonra onu kaybettim ve bu durum kıskançlığımı daha da alevlendirdi.
¡ Tenía tanto miedo de perderlo! Y cuando lo perdí...
Sen kıskançlık ve garezle dolusun, yaptığım işin tümüyle akıl işi olduğunu bildiğin halde benim konsantre olmamı engelliyorsun.
Me tiene envidia y rabia porque trabajo con la mente. Por eso intenta impedir que me concentre.
Kıskançlık mı bu?
¿ Serán celos?
Başka bir şey yoksa gidip Rosalie Teyzemi kıskançlıktan çatlatacağım.
Pescado los martes, jueves y sábados. Huevos los lunes, miércoles y viernes.
- Aranizda kıskançlık var mı,? - Hayır, efendim.
- ¿ Hay celos entre vosotros?
Kıskançlık, kravatında güzel durmuyor, hayatım.
Los celos no hacen juego con tu corbata, cariño.
Kıskançlıktan çatlayacağım.
Me das una envidia...
- Kıskançlık mı?
¿ Envidia? ¿ Dinero?
İlk defa, bir kadının kıskançlığı hayatımı kurtardı.
Por 1ª vez los celos de una mujer me salvan la vida...
Kıskançlığından bıktım.
Estoy harta de sus celos.
İnsanlarla olan tüm ilişkilerimde kullanacağım. Buna kıskançlık da dahil.
La usaré para relacionarme con la gente, incluyendo los celos.
Kıskançlıktan çatladım.
- ¡ Seguro!
Bu saçma kıskançlığa bir son verip şu topu alır mısın?
¿ Puedes olvidarte de los celos e ir por la pelota?
# # Kıskançlıktan mı öleyim?
¿ Quieres que de envidia muera?
"Kıskançlığa kapalıyım ama bir dosta her zaman açığım," diyor.
Dice, "Estoy cerrado a la envidia pero siempre abierto a un amigo."
Daima kıskançlıktı çünkü bu yarışları kazanmak için itibarımı alırım!
Siempre ha estado celoso... porque yo recibí todo el crédito por ganar esas carreras.
Kıskançlık yüzünden kendini Klingonlara mı sattı?
¿ Y se vendió a los klingon por celos?
Kızgınlık ya da kıskançlık duymadığımı bilmeni isterim.
Quiero que sepas que no estoy celosa ni enojada.
Ama hayır, adını ağzıma aldığım anda kıskançlığınla ruhumu paramparça ediyorsun.
Pero me partes el alma cuando sientes celos sólo de mencionar su nombre.
Aptal kıskançlığın yüzünden başımı derde... sokabilirdin, farkında mısın?
¡ Tus celos estúpidos sólo ocasionan problemas!
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
Todavía me queda un resto de consideración por usted como propietario del álbum de sellos, pero su envidioso arrebato me vuelve en su contra.
Artık ne kıskançlığım kaldı, ne de gururum.
Ya no tengo celos ni orgullo.
Yani, pipi kıskançlığının, hiçbir geçerliliğinin olmadığını mı söylemek istiyorsunuz?
¿ Quiere decir que no tiene validez alguna la expresión... "deseo de hacer pipí"?
Kıskançlık yüzünden yaralandım. ve onu öldürdüm.
Me lastimé los celos, y la maté.
Deedee, senin bu kıskançlık ve kırgınlıklarından bıktım!
- Estoy más que harta de tu envidia.
Tanrım, şu kıskançlık bir zehir aslında.
Vaya, menudos celos. Son veneno puro.
Kıskançlıktan mı?
¿ Fueron los celos?
Kıskançlıktan ortadan ikiye çatlayacak sandım.
Creí que iba a explotar