Lar mı traducir español
48,773 traducción paralela
Seni almadılar mı?
¿ No te llevaron?
Hiç o kadar iyi oynadılar mı ki?
¿ Alguna vez fueron buenos?
Onu orada bıraktılar mı?
¿ Lo dejaron ahí?
Sence Matt'i kaçırdılar mı?
¿ Creen que se llevaron a Matt?
Moteldeki patlayıcılar mı?
¿ El material del motel?
O küçük olayı aştılar mı?
¿ Han terminado con ese pequeño episodio?
Henüz başlamadım. Yeni bir şey yolladılar.
Todavía no, uh, solo tengo una nueva y fresca presentación.
Tüm büyük yatırımcılarım orada olacak.
Todos mis principales inversionistas estarán allí.
Ve fiziksel acılar için kendime ilaç yazdım.
Me puse muy enferma.
Birkaç yıl önce sizin bağışçılarınızdan biriyle çalışmıştım.
Trabajé con una donante de ustedes hace unos años.
Sanatçı bağışçılarımızdan biri.
La artista fue una de las donantes.
Kendimi bırakırım, ölürüm sandılar fakat ölmedim, hayatta kaldım.
Pensaron que me había rendido, muerto, pero no, viví.
Oradaki postanenin kaldırımını yapmaya başladılar.
Sacaron el pavimento fuera de la oficina postal donde vive.
"Unutamadığımız acılar uykumuzda damla damla kalbimize dökülür..."
" MIENTRAS DORMIMOS EL DOLOR QUE NO PUEDE OLVIDARSE... CAE GOTA A GOTA EN EL CORAZÓN...
Bütün önemli şeyleri ve küçük anıları o kitabın içine yazmıştım.
Todo lo importante que pasó o tú sabes, pequeños recuerdos, escribía todo allí.
Sanırım bazılarımızı kullanarak, diğer insanların yerini buluyorlardı.
Creo que marcaban a algunos de nosotros para encontrar al resto de nosotros.
.. bacılarımıza gülüyorlar.
De nuestras hermanas.
Korkarım şu ana kadarki anılarınızın bazıları da zarar görmüş olabilir.
Me temo que algunos recuerdos que habéis conservado hasta ahora podrían verse también corrompidos.
Bazılarınız birbirini tanıyor, bazılarınız tanımıyor.
Algunos os conocéis y otros no.
Küçük toplantılarından birini daha mı yaptın?
¿ Así que ha celebrado otra de sus reuniones?
Bazılarımız, en iyilerimiz diyelim... en büyük...
A algunos de nosotros, los mejores... nos seleccionan para el...
Ayrıca ağrı alıcılarım, sindirim sistemim ve beraberindeki tüm ıvır zıvırlarım var.
También tengo receptores del dolor y un sistema digestivo... y todas las cosas que lo acompañan.
Radyoda çıkan tüm şarkıların sözlerini bilen nehir zambağım.
Mi hermoso lirio sabía todas las letras de las canciones de la radio.
Alıcılarımız bataryaların gezegen yüzeyinin altında olduğunu tespit etti.
Los sensores detectan que las baterías están bajo la superficie del planeta.
Yapılarımız farklı, iş ahlakımız farklı.
Tenemos otra manera de ser y otra ética de negocios.
Özel bir küçük hanım için özel bir kuşak. Eminim bu süper domuzun yetiştirilmesinde kendine özgü katkıları olmuştur.
Una banda especial para una damita especial, que ayudó a criar esta supercerda de una manera especial.
Bunun için tadımcılarımız var.
Para eso tenemos degustadores.
Başarılarımızla gurur duyuyoruz.
Estamos orgullosos de nuestros logros.
Buraya da vaftiz babama saygılarımı sunmaya ve oldukça hızlı ve acısız olacağını umduğum tedavisi için iyi dileklerimi iletmeye geldim.
Vine a presentar mis respetos a mi padrino. Y extender mis mejores deseos para su recuperación, que espero sea rápida e indolora.
Bu taraflardan geçiyordum ve saygılarımı sunmak istedim.
Y estaba en el área, y quería presentar mis respetos.
Bu güzeller güzeli Twin Peaks şehrinde bir delikanlıyken geçirdiğim tasasız günlere dair mutlu anılarımın yanına koydum.
Al lado de los recuerdos alegres. De los días sin preocupaciones que pasé cuando era joven. Aquí en su hermosa ciudad de Twin Peaks.
Sana tüm hikâyeyi anlatacağım. Bütün ayrıntılarıyla. Anlatacaktım da zaten.
Te contaré toda la historia, todos sus giros y vueltas, e iba a hacerlo.
Ayakkabılarını mı?
¿ Tus zapatos?
Ayrıca kocaman pazılarım ve baklava kaslarım var.
También tengo pectorales impresionantes y nueve abdominales que lo flipas.
Ama başıboş bir yetişkin adamın Cadılar Bayramı kostümü giyen zavallı insanları karateyle dövmesine ihtiyacımız yok.
Pero no necesitamos que un adulto machaque a infelices por su cuenta con un disfraz de Halloween.
Şimdi demin yaptıklarımızın aynılarını geri yap.
Ahora haz lo mismo que acabamos de hacer, pero al revés.
Affedersin. Ayakkabılarım pantolonumla bütün.
Las botas forman parte de mis pantalones.
Ayakkabılarım çok büyük.
Los zapatos son muy grandes.
Altı ay boyunca tüm masraflarını karşılarım.
¿ Si cubro tus gastos los próximos seis meses?
Anılarımın hepsi güzel değil.
No todos los recuerdos son buenos.
Rıhtımını aldılar.
Tomaron su muelle.
Bakuto ve yardakçılarıyla birlikte yerleşkeyi patlatmamıza yardım eder.
Puede ayudarnos a volar el complejo con Bakuto adentro.
Seni burada mı bıraktılar?
¿ La dejaron aquí?
Yağmacıları yakaladınız mı?
¿ Capturó a esos asaltantes?
Polis memurlarımız otobanda önlerini kesip onları tutukladılar.
Nuestros policías los interceptaron en la carretera.
Beyaz takım, hasır şapka, timsah derisi ayakkabılar giyiyor.
Traje blanco, sombrero panamá, zapatos de cocodrilo.
Bağlantılarım var, imkânlarım var.
Tengo conexiones, acceso.
Bu ilişkiler icraatlarımızda, kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalarda ve politik bağlarımızda bize görünmezlik sağlıyor.
Estas relaciones nos otorgan invisibilidad en nuestras operaciones nuestros acuerdos secretos, nuestras afiliaciones políticas.
Anılar hiç canımı yakmaz.
Los recuerdos nunca me hacen daño.
Bunu anlayışla karşılarım.
Lo entenderé.
and their private accounts,... ve gizli ikinci hesapları ve hatta kimsenin, hatta asistanlarının ya da karılarının bile varolduğundan haberdar olmadığı çok gizli şifreli hesapları da dahil olmak üzere herşeyin meşru hale getirilmesinde yardım etti.
E incluso sus cuentas secretas de código súper secreto, que nadie, ni siquiera sus asistentes o esposas sabían que existía.