Para yanında mı traducir español
1,537 traducción paralela
Para yanında mı?
Porque esa es una maleta pequeña...
Onu korumak için yanında olamadım.
No estuve ahí para protegerla.
Yanında hiç kokain var mı?
¿ Tienes algo de polvo para fiesta?
Geçti.Bak, o kadar yıl senin yanında olmadığımı biliyorum evlat ama artık her şey değişecek.
Mira, sé que no estuve ahí para ti, hombre, durante todos esos años.
Küçükken birçok insanın yanında çıraklık yaptım.
Hice de aprendiz para mucha gente cuando era más joven.
Sanırım neye karar verirsen ver yanında olacağım.
Creo que lo que sea que decidas estaré aquí para ti.
Her zaman yanında olacağım... Ne olursa olsun.
Siempre estaré aquí para ti sin importar qué.
Hep yanında olacağım.
Siempre estaré aquí para ti.
Her zaman yanında olacağım.
Siempre estaré aquí para ti.
Kendini sıkma, Katya, ben karşıya geçeyim, evin yanında buluşalım.
Katya, será mas fácil para ti si caminamos en diferentes lados de la calle y nos encontramos en tu casa. No, No me hace falta.
İşte olmadığım ya da onunla ilgilendiğim vakitler yaptığım tek şey yanında oturmaktan ibaretti.
Cuando no estaba trabajando para pagar sus cuidados, estaba con ella.
Çünkü ben onun yanında olmalıydım.
Porque yo... Yo debería haber estado allí para él.
Bunu atlatman için yanında olacağım.
Estoy aquí para ti. Para ayudarte a pasar por esto.
Derslerine yardım et, oyunlar oyna beyzbolda yanında ol.
para los deberes y los juegos y juegos de softball
Gemi füzeleri Amerikan gemileri tarafından ateşlendi Ve hedefe atılan bombalar uçakların yanına düştü Bağdatın hedef bölgelerine atıldı Tıpkı Amerikalı görevlilerin tanımladığı gibi oldu Savaş başlamadan önce Irak'ın başı kesildi Yarım milyon Amerikalı ve İngiliz birliklerinin Irak Kuveyt sınırında bastırıldığı söyleniyor Iraklı askerlerin savunma için hazır olduklarını iddia ediyor Amerika'da, Amerikan savunma sekreteri Donald Rumsfeld ateş kes anlaşmalarının reddedildiğini rapor ediyor Asıl tartışma konusu Saddam Hüseyin olduğunu ve savunmaya uygun olmadığını söylüyor.
... misiles de crucero disparados por barcos de EE UU y bombas guía lanzadas por aviones espía alcanzaron objetivos en el centro de Bagdad en lo que los oficiales estadounidenses describen como un intento de decapitar el liderazgo iraquí antes de que empiece la guerra. Mientras tanto, 250000 soldados estadounidenses y británicos están concentrados en la frontera entre Irak y Kuwait entre rumores de que muchos soldados iraquíes están listos para desertar. En EE UU, el Secretario de Defensa, Donald Rumsfeld, ha negado las informaciones de que se está negociando un alto el fuego.
Çünkü seninle ilgilenmek için hep yanında olacağım.
Porque siempre estaré allí para cuidarte.
Angela, karıcığım, bilmeni istiyorum ki, hayatımız boyunca kültürel farklıIık gözetmeksizin sana her daim yıIbaşı neşesi sunmak için yanında olacağım.
Angela, mi prometida, quiero que sepas, que durante el resto de nuestras vidas, sin importar el entorno cultural, siempre estaré aquí para traerte algo de alegría navideña.
Sanırım onları yanında biri daha var.
Demasiado pequeño para Keller. Supongo que alguien más está con ellos.
Arkadaşlarına üzülmelerinin, ve hedef tahtası olarak kullanılmalarının yanında, ters davranışlarından anladığım kadarıyla, patronlarının soruşturmaya FBI'ı dahil etmelerinden memnun değiller.
¿ Hay algún problema? Ya sabes, aparte de la obvia tristeza por los compañeros caídos y su miedo a ser usados como blanco de tiro tengo la fuerte impresión que su comportamiento malhumorado se debe a que no están muy complacidos de que su jefe haya encargado esta investigación al FBI, así estén preparados para chocar contra una resistente pared azul.
O kadının yanında mı?
- ¿ Para esa mujer?
Eğer havaalanında yanımda olsaydın James'e ihtiyacım olmayacaktı.
Yo nunca hubiese necesitado un James si no me hubieses dejado tirada en el aeropuerto, para empezar.
Yanında para var mı?
¿ Tienes algo de plata?
Bu sabah söylediğim gibi daima yanında olacağım.
Como dije esta mañana, siempre, siempre estaré ahí para ti.
Her daim senin yanında olacağım.
Estoy aquí para ti para siempre.
Bir grup ayak takımı arkadaşının Peyton'ın gelinliğini mahvetmesine izin verdiğin için 1 hafta ve bunun üstüne, yanında kaldığın bakıcı ailenin yüksek kesime hitap eden butiğinde, reşit olmayan kişilere verdiğin her şeyin serbest olduğu bir parti için de 1 hafta ekliyoruz.
Una semana por permitir que unos desarreglados arruinen el vestido de Peyton. Y vamos a agregar otra semana por hacer una fiesta para menores. En el local de lujo de tu madre adoptiva.
Yani her zaman Bart'ın yanında olmamalıyım.
No siempre estaré presente para Bart.
Zengin akrabamızın yanında çalışacak, canlarım, bize yeni bir at almak için para biriktirecek, öyle değil mi, Tess?
Va a trabajar para nuestros parientes ricos, para conseguir dinero para un nuevo caballo, ¿ verdad Tess?
Öyle biri varsa bile, sana yardım etmek için yanında duran o değil.
Y aunque existiera, no está aquí para ayudarte.
Stan git ve onların yanında dur ben de seni kameraya alayım.
Stan, ve y párate junto a ellos para que entres en la toma.
Onun yanında çalıştım.
Trabajé para él, ¿ está bien?
Bir zamanlar Bayan Clennam'ın yanında terzi olarak çalıştığımı söylemekten utanç duymuyorum.
No me avergüenza decirle que en un tiempo, trabajé de costurera para Mrs. Clennam.
Kıçlar, salata barda kızarmış ekmeklerin yanında mı olacak? İğneleyici olmaya hiç gerek yok Marty.
Y qué, el popó también puedes usarlo para enriquecer tu alimentación.
Sana yardım etmesi için eziğin birini de yanında getirmişsin.
¿ Incluso metiste a un perdedor para ayudarte?
Yarın. Cenaze merasimi için Lucy'nin yanında olmalıyım.
Mañana debo quedarme aquí, con Lucy, para el funeral.
Fakat ne oraya gelirim ne de annenin yanında kalırım.
Pero no me voy a ir para allá, ni me voy a quedar aquí...
Dinle, Molly, yanında olamadım biliyorum.
Escucha, Molly, sé que no he estado ahí para ti.
Bir ailenin yanında çalıştım.
Trabajé para una compañía que diseñó un proyecto masivo de viviendas oficiales.
Onun yanında olmak için her şeyi yaptım. Onun yerine iki tane kanat takıp, farklı bir bakış açısı kazandırdılar.
Hice todo lo que pude para reunirme con ella y en vez de conseguir verla, obtuve un par de alas y un poco de perspectiva.
Eminim ki yanında bir bardak süt istersiniz ama eve gidip kitap tanıtım partisi için hazırlanmam lazım.
Estoy segura que le gustaría un vaso de leche con eso, pero debo ir a casa a cambiarme para el lanzamiento de mi libro.
Her zaman yanında olacağım.
Yo estaré para ti siempre.
Elsie, başkaları kadar heyecanlı görünmesem de her zaman yanında olacağım.
Elsie, quizá no soy tan apasionante como los otros pero siempre estaré ahí para ti.
" sanırım bir tanrı kadar şanslı adam yanında oturuyor, duyarak, onun için, fısıltılı küçük konuşmaları ve aşk gülüşlerini ;
" ¡ Como la suerte de un dios, creo que el hombre sentado a tu lado, escuchando, todo para él, tus susurros y tu risa de amor ;
Ben en azından bir ara yanında çalıştım.
Trabajé para él una vez.
Yanında olmak istiyorum ve oraya gelip yanında olacağım.
Quiero estar contigo. Voy para allá.
Onu bulmam da bir mucize gibi oldu. Claudia'nın aile şirketinde çalıştığını biliyordum. Norma yanımıza taşındığında, şansıma inanamadım.
Cuando la encontré... fue como un milagro, sabía que Claudia trabajaba para la empresa de la familia, y no creí mi suerte cuando Norma se mudó también.
Çalınmış bonolar hakkında istihbarat aldık. - AI Qaeda'nın eline geçtiği... - Seri numaraları yanında mı?
Señor, oímos rumores acerca de unos bonos de débito que fueron robados y tenemos razones para creer que agentes de Al Qaeda- ¿ Tiene números de serie?
Her zaman senin yanında olacağım.
Siempre estaré ahí para tí.
Sanki yanında olmaya bayılıyordum da, bir de bulaşıcı hastalığına rağmen yanında çalışacaktım!
No me gustaba tanto su compañía como para demorarme ahí.
- Yanında çikolatayla iyi olmaz mı? - Evet.
- ¿ Tienes chocolate para esto?
Hayatım boyunca bu sapık patronun yanında çalışmaya devam edemem.
Tengo que conseguir este trabajo. Yo no voy a atrapada trabajando para este jefe pervertido por el resto de mi vida.
Öyle. Her neyse, evin borcunu kapatmam için babamın yanında araba satmak zorundayım.
El caso es que para poder pagar las cuotas, tuve que volver a vender autos, con mi papá.