Sabah mı traducir español
13,823 traducción paralela
Sabah sabah mı?
¿ A primera hora de la mañana?
Ben de inanamadım ama sonra geceden sabah 3'e kadar 9 kremalı dondurma yedim hiçbir kıyafetim üzerime olmadı ve sonra bir de doktorla ve ultrasonla geçen kısım var...
Tampoco me lo creía, pero luego me comí nueve helados entre mediodía y las tres de la tarde, y no me cabe ninguna de mis ropas, y luego estaba toda la parte con el doctor y el ultrasonido, así que...
Her zaman mı bilmiyorum ama, ama bu sabah bir tane yakalamış
No sé cómo de normal es, pero ha habido uno esta mañana.
- Her neyse, düşünüyordum da madem sabahımız boş, aklımda şuradaki boya tentesini kaldırmak vardı.
- De todas formas, estaba pensando, como tenemos la mañana libre, iba a levantar esa lona de allí.
Ondan her sabah post-it alarak, her öğleden sonra çikolatayı paylaşarak mutlu bir hayatım olabilirdi.
Pude haber vivido una vida plena y feliz con sus notas de cada mañana, compartiendo un chocolate cada tarde.
Bu sabah saat 6'da siyah bir gözle emekleyerek geldi.
Ella vino arrastrándose esta mañana a 06 a.m. con un ojo negro.
Booth'a bu sabah en komik şakayı yaptım.
Saqué la broma más divertida en el stand de esta mañana.
sabah 7 : 01.
7 : 01 A.M.
Bu sabah birkaç tane işidli'nin saldırısına uğradım.
Fui atacado por gente del ISIS esta mañana.
Tamam, anladım ama bu sabah Malaya ile bir değişiklik yapmıştık.
Sí, lo entiendo, pero yo cambié con Malaya esta mañana.
Kahvaltımı etmek için günde 15 dakika alıyorum. ve bu sabah bunu almadım.
Tengo 15 minutos al día para desayunar y esta mañana no lo he hecho.
Bu sabah konuştuklarımızı Weller'a söylemedin, değil mi?
No le has dicho a Weller lo que hemos hablado esta mañana, ¿ verdad?
Bu sabah o kahveciye gittim, Young Molly'e ve sanırım bir şey buldum.
Fui a esa cafetería esta mañana, Young Molly's, y... Creo que hallé algo.
Chosa, umarım yarın sabah, söylediğin gibi metroya nasıI binileceğini bana öğretirsin.
Chosa, esperaba que mañana por la mañana me enseñaras a usar el metro, como me dijiste.
Bu sabah çarşafımı karmakarışık eden adam değil misin sen?
¿ No eres ese tío que estaba envuelto entre mis sábanas esta mañana?
Sabah hazırladığım plan gerçekleştirmesi imkansız bir plandı.
Establecí un plan esta mañana que era imposible llevar a cabo.
Hadi bunu sabah konuşalım.
Hablemos de eso en la mañana.
Akşama en sevdiğin yemeği yapacaktım. Sonra ayrılığın verdiği kaygıyla kavga edecektik. Yarın sabah da sen temelli gitmeden önce barışacaktık.
Iba a hacerte tu comida favorita para la cena, y después íbamos a pelearnos por la ansiedad de la separación, y después mañana por la mañana, haríamos las paces antes de que te fueras.
Şimdiye Lily'nin futbol maçına gitmiş olursunuz sanmıştım. Ben de bu sabah evde epey duygusal anlar yaşadım.
Escucha, pensé que vosotros ya estaríais en el partido de fútbol de Lily y las cosas han sido muy emotivas en mi casa esta mañana.
Hatta her sabah 6 : 15'te beni uyandırıyorlar ideal vücut çalışmamı yapayım diye.
Incluso me dan un 6 : 15 despertador llamar cada mañana, Así que puedo hacer a mi entrenamiento de cuerpo ideal.
Sabah Ottawa'yla Miguel hakkında bir telefon görüşmesi yaptım.
Estoy en una llamada con Ottawa en la mañana sobre Miguel.
Sabah işe erken kalkmam lazım.
¿ Entendido? Tengo que ir a trabajar mañana.
Aklıma gelmişken sabah arabayı dönüşümlü mü kullanalım yoksa sabahları sen akşamları ben mi kullansam?
Lo que me recuerda... mañana, ¿ deberías compartir el auto? ¿ O es del tipo de cosas dónde usas la primera mitad del día... y yo la segunda mitad?
Yarın sabah yapsam olmaz mı?
¿ Puedo hacerla en la mañana?
Sabahın sekizinde banyoda tek başına ne izliyorsun bakayım?
¿ Qué estás viendo... solo en el baño a las ocho de la mañana?
Bunu haftada iki sabah yap tamam mı?
Ejecute estos dos mañanas a la semana, ¿ de acuerdo?
Sabah Sam Garper davasında bir şeyler çıkarsa diye hazır olmalıyım.
Tengo que estar listo para entrar, por si algo se rompe en el caso de Sam Garper.
Sabah telefonda konuşurken kulak misafiri oldum, tamam mı?
Bueno, la he escuchado hablar por teléfono esta mañana ¿ vale?
"Doktordan yeşil ışık alırsam yarın sabah başlayalım."
"Si mañana el médico me da luz verde, lo intentamos."
İngiliz GP'sinin sabahına dek yanlış bir adım atmamıştı.
No dio un paso en falso hasta la mañana del Gran Premio británico.
Agatha, bunu yarın sabah konuşalım.
Agatha, vamos a hablar de esto mañana.
Bu yüzden bodyguardlarım Mike ile Ike haplarımı vermek için her sabah gelmeye başladı ki bu da metro yolculuklarımın her seferinde ilginç bir hal almasını sağladı.
Así que Mike e Ike, mis guardaespaldas, comenzaron a venir todas las mañanas para darme mis pastillas... Lo que siempre se traduce en un viaje en metro muy interesante.
O sabah 10.30'a kadar NZT almadım. Yani çalışmak için biraz vaktim vardı.
No tomé el NZT hasta las 10 : 30 esa mañana, así que tuve tiempo para trabajar.
Araştırma görevimi boşverip tüm sabah boyunca Paul Wilkerman'ın varislerini araştırdım.
Ignoré mi asignación de investigación y pasé toda la mañana investigando a los herederos de Wilkerman.
Bırakalım burada kalsın böylece sabah da kardeşini ziyaret edebilir.
No, te digo lo que, ¿ por qué no lo hacemos sólo dejarlo aquí para que pueda visitar a su hermano en la mañana.
Ben de kampus sohbet odalarında uyarı yaptım ve bu sabah onunla ilgili aradılar.
Así que, puse una alerta en las salas de chat de los campus y esta mañana recibí una llamada sobre ella.
Sabah erken kız kardeşimle buluşacağım.
He quedado con mi hermana super-temprano.
Her sabah, bütün vaktini adı Batılı Biraderler olan bir berber dörtlüsüyle geçiren bir adamla hayatımı ziyan ediyor muyum acaba diye endişelenip, soğuk terler dökerek uyanıyorum.
Me despierto cada mañana con sudores fríos, con miedo a estar desperdiciando mi vida con un hombre que pasa el tiempo metido en un cuarteto de barbería llamado Los West Coleguinas.
Kızımla bu sabah uçağımız vardı.
Esta mañana tuve una discusión con my hija. Yo no voy a morir, no?
- Bu sabah bir ismi daha çıkardım.
Comprobé otro nombre esta mañana.
Bir buluşma noktamız var Yarın sabah 9'da Astoria Park'da
Tenemos un punto de encuentro... mañana a las 9 : 00 A.M. en un banco del parque Astoria.
Bu sabah kalktım ve az kalsın burnum bir futbol topuyla kırılıyordu.
Bueno, esta mañana me he despertado y casi tengo la nariz rota por un balón de fútbol.
Yeşil ceketim, kendi senaryosuna gülen adamdan daha çok "ben buradayım" diyordu hani? Sabah gelmiştim.
Estuve ahí temprano, con la chaqueta verde
3 hafta oldu..... ama her sabah kendime onun gittiğini kral olduğumu hâlâ hatırlatmak zorundayım.
Han pasado tres semanas, pero aún tengo que recordarme a mí mismo cada mañana que él se ha ido y que yo soy rey.
Bunun, bu sabah gördüğüm madalyayla bir ilgisi var mı?
Esto tiene algo que ver con la medalla que vi esta mañana?
Sabah başsavcılığı arayacağım.
Llamaré al fiscal por la mañana.
- Tamam, eğer frekansı ayarlarsan bu sabah yaptığımız gibi yerini tespit edebilirsin.
Está bien, si ajusta sus frecuencias, puede escanear la firma de rayos gamma del avión, y usted puede localizar como lo hicimos esta mañana.
Bir polis amirinin alabileceği en kötü telefonu bu sabah aldım.
La peor llamada que un Capitán de la Policía puede hacer es la que tuve que hacer esta mañana.
Hala noel sabahı birlikte uyanacağım bir adam yok.
Sigo sin tener un tío con el que despertarme la mañana de Navidad.
- Bundan kurtulacaklar mı yani? - Sabah ilk iş yerel polisi arayacağım ve ne yapabildiğime bakacağım.
- Mira, voy a llamar al distrito local por la mañana y ver si puedo ayudar.
Sabah neredeye gideceksiniz bakalım?
Entonces... ¿ adónde se dirigirán en la mañana?