Sessizlik traducir español
5,020 traducción paralela
# Sessizlik çok gürültülü geliyor #
Escucha el silencio tan fuertemente
# Bu korkunç sessizlik durduruyor beni #
Este terrible silencio me detiene
- Evet. Sessizlik.
Cállate.
Tabii ki masayı sessizlik kapladı. Kız adama baktı ve "ne dedin?" dedi.
Y por supuesto, todos estaban callados y la chica levanta la mirada y dice :
Sessizlik!
¡ Orden!
- İstifa! İstifa! - Sessizlik!
¿ Renuncia ¡ Renuncia!
Millet, sessizlik...
Gente, silencio.
- Sessizlik!
- ¡ Silencio!
Sessizlik!
¡ Silencio! ¡ Silencio!
"Sessizlik, razı olma anlamına gelir." Öyle değil mi?
"Quien calla, otorga." ¿ No?
Sessizlik!
Silencio.
- Sessizlik dedim!
- ¡ Silencio, he dicho!
Her zamanki gibi sessizlik.
Siempre en silencio.
Bu kafayı yemeden önce yaşadığın fırtına öncesi sessizlik mi?
¿ Acaso es una especie de calma antes de la tormenta? ¿ Antes de que enloquezcas?
Şimdi bu bir sessizlik terapisi mi? Yoksa her zamankinden biraz daha fazla mı sessizsin?
¿ Esto es un tratamiento de silencio o es solo que estás más callada de lo habitual?
- Sessizlik, kadın!
, ¡ silencio, mujer!
- Sessizlik beni rahatsız eder.
Los silencios me hacen sentir incómodo.
- Sessizlik beni öldürüyor.
- El silencio me mata.
Sessizlik. Sessizlik.
Thulani.
Sessizlik!
¡ Silencio!
Pekala, sessizlik Herkes sessiz olsun.
Okay, silencio. Todo el mundo quieto.
- Sessizlik yemini etmiş vaziyette. Yani tüm gece dua adip uykunuzu kaçıracak diye endişelenmenize gerek yok. Anlıyorum.
Hizo un voto de silencio, así que no se preocupen por ella no los mantendrá despiertos con sus oraciones.
Sessizlik yemini ettin sanıyordum.
Creí que había hecho un voto de silencio.
Gökyüzü soluk maviye dönmüştü,... ve ortalıkta büyük bir sessizlik hakimdi.
El cielo se torna azul ácido y solo queda este inmenso silencio.
Sessizlik anları boyunca, Vic sık sık hareket eden objelerin parçacıklarını görebildiğini hissediyordu.
Durante momentos de calma, a menudo Vic sentía, que podía ver cómo las párticulas de las que estaba hecho un objeto, comenzaban a moverse.
Birden bana sessizlik ambargosu uyguladı.
Se fue y me aplicó la ley del hielo.
Sessizlik ambargosu!
¡ Se marcha con la ley del hielo!
Sana notlarımı veremeden sessizlik ambargosu uyguladığın için üzgünüm.
Y lamento que te hayas ido antes de que te pudiera darte mis observaciones.
Sessizlik.
Silencio en el tribunal.
Bir önceki sahipleri, iffet yoksulluk, ve sessizlik üzerine yemin etmişlerdi.
El anterior ocupante era una orden monástica que había hecho voto de castidad pobreza y silencio.
Mutlak sessizlik var...
Hay un absoluto silencio.
Fırtına öncesi sessizlik.
Es la tranquilidad antes de la muerte, chica.
Düdüğümü öttürünce mutlak sessizlik isterim.
Cuando toque el silbato, el silencio será absoluto.
- Sette sessizlik!
Prepárense todos.
Tamam, sessizlik millet.
Bien, silencio todos.
Sessizlik iyidir tamam mı?
Silencia a tu Oprah interior, ¿ vale?
Sessizlik istiyordu.. Sadece sessizlik!
Requiere silencio. ¡ Puro silencio!
Tam bir sessizlik olacak, pantomim kadar.
El silencio total, como... como un mimo.
Salonda sessizlik!
¡ Silencio en el tribunal!
Beyler, sessizlik!
Caballeros, ¡ silencio en el tribunal!
Beyler, sessizlik!
Caballeros, ¡ silencio!
Bu gece ay yok karanlık ve sessizlik hüküm sürüyor...
Es una noche sin luna. La oscuridad y el silencio reinan.
Ve gerisi sessizlik. Bravo!
Y el resto... es silencio. ¡ Brava!
Sessizlik, senin yaşında bir bayanın sahip olması gereken bir erdemdir.
El silencio es una virtud... que una chica de tu edad ya debería poseer.
Fakültemizin bayanlar ve bayları, öğrenciler, sessizlik, lütfen.
Damas y caballeros de la facultad, estudiantes, silencio, por favor.
Nahoş bir sessizlik.
No hay señal.
Yıllar öylece geçiyor ve 50 yıllık sessizlik, iki basit kelimeyle merhaba anneyle çatlıyor.
Los años pasaron volando hasta que se rompió un silencio de 50 años con dos simples palabras : "Hola, mamá".
- Sessizlik.
No somos los coleccionistas.
Sessizlik lütfen.
Silencio.
- Sessizlik!
ÁFRICA ES NUESTRA
Sessizlik lütfen.
Silencio, por favor.