Yapmak mı traducir español
14,522 traducción paralela
Yapmak mı?
¿ Hacerlo?
Bir şey yapmak mı istiyorsun?
¿ Quieres hacer algo?
Kovalamak mı? Yoksa benimle anlaşma yapmak mı?
¿ Perseguirlos o harán un trato conmigo?
Senin ev kurmaktan anladığın, bebek odasının duvarlarını kurşun geçirmez yapmak mı?
¿ Tu idea de anidar...? ¿ es hacer el cuarto del bebé a prueba de balas?
Ne yani, baban ve yeni ailesi seni davet etmedikleri halde onlara Yeni YıI arifesinde sürpriz yapmak mı?
¿ Qué, sorprender a tu papá y a su familia en víspera de Año Nuevo cuando no dieron indicios de que te quieran allí?
İnancın tam mı, yoksa anlaşma yapmak mı istersin?
¿ Confía en sus convicciones o quiere hacer un trato?
Ona yardım etmek için bir şey yapmak lazım.
Hay que hacer algo para ayudarlo.
Tanrım Clark. Şu anda sana neler yapmak istediğimi bir bilsen.
Dios, Clark, si tuvieras idea de lo que tengo ganas de hacerte ahora mismo.
Yapmak istemiyorum ama bu odadaki kimseye zarar vermeyeceğine söz verirsen sikini yalayacağım.
No quiero hacerlo... pero si prometes no hacerle daño a nadie... te daré una chupada.
Bunu yapmak zorundayım
Debo solucionarlo.
Ozzy normalde bunu yapar, ama bunu gerçek yapmak için yaptım.
En general, lo hace Ozzy, pero lo hice yo para que sea real.
En sevdiği şeyler kaçak viski yapmak ve kötü adamları mıhlamak.
Le gusta hacer aguardiente y matar tipos malos.
Yapmak zorunda mısın?
¿ Tienes que hacerlo?
Ama yapmak için piyanosunu satmak zorundayım.
Pero para hacerlo, tengo que vender el piano.
Max haklı bunu yapmak zorundayım.
Max tiene razón. Debo hacer esto, si al menos no lo intento, de verdad estoy acabada.
Yapmak zorundayım bebeğim, baban yapmak zorunda.
Debo hacerlo, cariño. Papi debe hacerlo.
O zaman, umarım suda yürüyebiliyorsundur, yaşlı adam... çünkü bunu yapmak için... bir mucizeye ihtiyacın olacak.
Bueno, espero que se pueda caminar sobre el agua, hombre Porque vas a necesitar un puto milagro para que eso suceda.
Bunu yapmak çok güzel, çok hoşuma gidecek. Bunu ilk ben duyurmalıydım.
Creo que es genial cuando lo haces, amo eso... pero creo que ya he oído todo antes.
- Yapmak lazım.
- Es necesario.
Hayır, aslında bazı doğumlarım var Şimdi yapmak, ama teşekkürler, Ve belki bir dahaki sefere.
- No, tengo otros entregas justo ahora, pero gracias, la próxima quizás.
- Yapmak zorundaydım.
- Estuve ocupado.
Orayı apartmanlar yapmak için temizliyorlar ben de temsilcileri olacağım.
Están limpiando para hacer departamentos y yo seré su agente.
Bunu yapmak zorundayım, yani...
Esto es como algo que tengo que hacer. Así que...
Her şeyi düzgün yapmak lazım.
Hay que encargarse de todo.
Grubu düşünen ve bunu yarım yamalak da olsa yapmak isteyenler şurada sıraya geçsin.
A los que les importe la banda y quieran hacer esto apropiadamente, vayan para allá.
Kesinlikle yapmak istemiyorsun, tamam mı?
Definitivamente no quieres hacer esto, ¿ vale?
Bu vesileyle, en nefret ettiğim şeyleri yapmak zorundayım. Ölüleri inceleme gibi.
En esas ocasiones, estoy forzado a hacer lo que más odio, el exámen de cadáveres.
Ben biraz kıç kıracağım Teyzem ne zaman Bana içeri girmemi söyledi. Adı Terry ya da Jerry diyor, bilmiyorum, Ama ona bir gezinti yapmak istiyor.
Cuando mi Tía me pide que entre, estoy a punto de gritarle... y me dice que su nombre es Terry o Jerry, no lo sé... que quiere dar un paseo.
Ahırdan profesyonel bir onarım işi yapmak zor yani ne düşünüyorsun?
Difícil ser un profesional, trabajando en reparaciónes de un granero. ¿ Entonces, qué piensas?
Saat 10'daki randevuyu kaçıracaksın ve bunu yapmak istemiyorum.
Vas a perder la reunión de las 10 : 00 a.m. y no quiero estar haciendo esto, ¿ de acuerdo?
Burada yapacağımıza yatakta yapmak daha keyifli.
Nos divertiremos más en la cama que aquí.
Kendi başına mı yapmak istiyorsun?
¿ Quieres hacerlo sola?
Dağ keçilerinin kaptanlığını yapmak hamurunda var mı diye sürekli...
Se cuestiona mucho su habilidad para liderar - el equipo de las cabras. - Pregúntame por mis zapatos.
Kızım yapamadı Her şey oldu Bunu yapmak! Öyleyse neden kaçtı?
Entonces, ¿ por qué huyó?
Bunu yapmak zorundayım, Jerry.
Tengo que hacerlo, Jerry.
Pekâlâ, sanırım bu iş birliği yapmak istemediği anlamına geliyor, değil mi?
Está bien. Supongo que, entonces, no quiso cooperar, ¿ no?
Ve onu yapmak için hazır olacağım.
Y estaré listo para hacerlo de nuevo.
Çünkü bununla uğraşmayı bıraktım artık ve altı yıl oldu. Artık yapmak istemiyorum.
Porque me fui, para hacer eso... ya pasaron seis años, y no quiero seguir haciéndolo.
Bir şey yapmak için çok baskı altındayım.
Pero hay mucha presión para resolverlo.
Yapmak istediğim bazı şeyler var ama şimdilik bu işi yapacağım.
Tengo algunas ideas de qué quiero hacer, pero por ahora, es esto.
Çünkü bencilim ve canımın istediğini yapmak istiyorum.
Porque soy egoísta y quiero lo que quiero.
- Bir şeyler yapmak zorundayım ama.
¡ Bueno, tengo que hacer algo!
Bazı gizemli insanlar Bu bana çok fazla para veriyor Yaptığım işleri yapmak için sıfırdan.
Bueno, unas personas misteriosas que me pagan... un montón, para hacer lo que hago.
- Öyle yapmak zorundaydılar tatlım.
- Tuvieron que hacerlo, cielo.
Şimdi, sen doğanın kendi ders alalım yapmak. Ve bu beş kişi bu arabası tarafından öldürüldü olsun izin
Ahora, ¿ dejas que la naturaleza tome su curso y que esas cinco personas mueran por ese vagón?
- Testi yapmak için cesaretin var mı?
- ¿ Tienes el coraje para ésta prueba?
Sizin için elimden gelenin en iyisini yapmak için uğraşacağım.
Haré lo que pueda por Ud., de nuestro lado con trabajo.
Onun yegane ailesi benim. Ve... onun iyi olması için ne gerekiyorsa yapmak zorundayım.
Soy la única familia que tiene... y tendré que hacerlo...
Bunu her gün yapmak zorundalar mı?
¿ Deben hacer eso cada día?
Bu gece yapmak istediğin bir şey var mı?
¿ Quieres hacer algo esta noche?
İlk albümdeki ritimlerin çoğunu ben yaptım ama bunda Conner farklı bir şey yapmak istediğini söyledi.
Hice muchos ritmos en el primer disco pero en este, Conner dijo que quería abrirse.