English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Ç ] / Çalıştır

Çalıştır traducir español

11,252 traducción paralela
Çalıştır arabayı lütfen.
Por favor, arranca el coche.
Yangın söndürme sistemini çalıştırıp ofisimi göle çeviren Kevin'in bana yaptığı kâğıttan turnayı mahveden şişe mi?
Disparando los aspersores, inundando mi despacho, destruyendo una grulla de papel que me había hecho Kevin.
Eğer işsiz kalırsam, çalıştırılmazsam o zaman Tessa'yı nasıl üniversiteye göndereceğiz? Bebek bezlerini ve mamalarını saymıyorum bile.
Y si me quedo sin trabajo... desempleada... entonces ¿ cómo vamos a enviar a Tessa a la universidad, menos aún comprarle pañales y leche en fórmula a un bebé?
Bir kara tahtamız vardı, oraya hep şöyle yazardı "Şu tarihe kadar zengin bir siyah kadın olacağım" sonra da "O zaman işi bırakırsın" derdi, inanırdım ama hiç bırakamadım, çünkü beni çok çalıştırıyordu.
Teníamos una pizarra, donde él siempre escribía : "Seré una negra ricachona para tal y cual fecha". Según él, luego me podría retirar.
Yeniden sessiz ve hazır olduğumuzda Ian denizaltıyı çalıştıracak ve o muhribi aramaya başlayacağız.
Una vez que estamos bien y tranquilo de nuevo, Ian tendrá su movimiento y reinicie â € la caza del destructor.
- Tanner hala seni çok çalıştırıyor mu?
¿ Tanner aún te hace trabajar las 24 horas de día toda la semana?
- Simülasyonu çalıştırıyorum hemen.
- Ya estamos realizando simulaciones.
# Bütün kızların erkeksi saçı var # # Krank'i ittir arabanı çalıştır #
* Todas las chicas tienen un corte de pelo de chico * * Dale con la manivela a tu coche para que arranque *
Bulduğumuz kanıtların çoğu madene yakın ben de simülasyonu ters çalıştırıyorum.
La mayoría de la pruebas que tenemos está cerca de la mina, así que voy a hacer una simulación a la inversa.
Hayır biliyorum ama bu adam kızları eğlence için mi çalıştırıyor?
No, lo sé, es que... ¿ este tío entregaba a las chicas para trabajar y divertirse?
Kafayı biraz daha çalıştır.
Intenta ser un poco menos estúpido.
Panik odası protokolü çalıştırılıyor.
Activando protocolo de habitación de pánico.
Patlayıcıları çalıştırmaya hazırız, bu açık bir provokasyon.
Estamos listos para detonar, es una abierta provocación.
Kafanı çalıştır!
¡ Piensa rápido! No...
İşi almamı istiyorsan niye beninle onunla çalıştırıyorsun?
Si quieres que haga el trabajo, ¿ por qué me haces trabajar para él?
Arabayı çalıştır.
¡ Arranca el coche!
Yanlış! Akciğerlerini çalıştırır.
Activa tus pulmones, sin impacto.
Aaron, Greenwood, kamyonu çalıştırın.
Aaron, Greenwod, arranquen el camión.
- Çalıştır saksıyı.
Piénselo.
Aaron, Greenwood, aracı çalıştırın.
Aaron, Greenwod, arranquen el camión.
KaçırıIdım ve zorla çalıştırıIdım.
Secuestrado y coaccionado.
Pekala, herkesi buradan çıkarmak zorundayız Yangın alarmını çalıştır, hemen, git.
Vale, tenemos que sacar - a todo el mundo de aquí. - Pulsa la alarma de incendios ya, vamos.
İnsanlar arasında bile, çalıştırmak için evcilleşmesi gereken hayvanlar vardır.
Aún entre las gentes, la mayoría son bestias que deben ser domadas para hacerlas trabajar.
Roger kız arkadaşı öldükten sonra çöktü belki de Lamar'a ters bir şeyler söylemiştir ya da bu işten kurtulmaya çalışmıştır. Ama ikimiz de bu işlerin böyle yürümediğini biliyoruz.
Roger se volvió loco después de que su novia sufriese una sobredosis, así que, tal vez le dijese algo inapropiado a Lamar... o intentase salirse de este mundo, pero los dos sabemos que las cosas no funcionan así.
Sanırım Dr. Naday'in söylemeye çalıştığı şey Charlie'nin uzun bir yol katettiği ancak daha da iyileşememe ihtimalinin olduğu.
Lo que el Doctor Naday está tratando de decir es que Charlie ha hecho un largo camino, pero puede que no mejore más que esto.
Bir saldırı planlayıp suçu burada ırkçılık karşıtı gösteriler yapan öğrencilere atmaya çalıştığını düşünüyoruz.
Creemos que está planeando efectuar un ataque y culpar a los grupos de estudiantes que protestan contra el apartheid.
Bir aydır çalıştığım biriyle aynı şeylerin olmasını bekleyemem.
No espero que ocurra lo mismo con alguien con quien llevo trabajando un mes.
Sanırım hepimizin ortaya çıkarmaya çalıştığı şey insanlığın cinsel doygunluğu ve koku arasındaki esas ilişki.
Creo que lo que todos queremos es descubrir la conexión esencial entre el olor y la respuesta sexual humana.
Şey gibi düşünmeye çalış sıcak bir küvetin içine giriyormuşsun gibi. Kendini sıcaklığa alıştır. - Güzel bu.
Piensa en ello como si... como si te estuvieras metiendo en una bañera caliente, acostumbrándote a la temperatura.
Sanırım sürekli ona geç saate kadar çalıştığımı söylüyorum ve bütün o bahaneler, gece geç saatte telefon edip "işim uzadı, sen yemeği bensiz ye, tatlım" demeler...
Pienso en todas las... todas las veces que he dicho que estaba trabajando hasta tarde, y... todas las excusas, las llamadas telefónicas de madrugada... " Tengo que demorarme en el trabajo, así que, ¿ por qué no te adelantas y comes sin mí, cielo? ·
Hayır, buraya nasıl gelebildin, Shana'nın çalıştığı okula yani?
No, quiero decir, ¿ cómo has llegado aquí, -... al colegio donde trabaja Shana?
İkimizin de evlilik dışı ilişkileri olabileceği konusunda anlaşmıştık ama işimizin ve çocuğumuzun hatırına birlikte çalışacaktık.
Acordamos que los dos podíamos tener parejas por fuera, pero íbamos a seguir trabajando juntos por el bien del negocio y de nuestra hija.
Tamam, sanırım ne anlatmaya çalıştığını anladım.
De acuerdo, veo lo que haces.
Evet, sanırım "A," Cyrus'ı incitmeye çalıştı ve sanki her şey kriko kırılmış da üstüne düşmüş gibi göründü.
Sí, parece que A hizo daño a Cyrus e hizo que pareciera un robo con violencia.
Yüz yıllardır ortadan kaldırmaya çalıştığımız düşünülürse.
Arduamente hemos tratado de atraparlo por años.
Kaçmaya çalıştığın için cezalandırılacaksın.
Vas a tener que ser castigada por tratar de escapar.
Bir mülteciyi arayıp babasını sınır dışı etmeye çalıştım.
Llamé a inmigración, traté de que deportaran a su padre.
Fakir çocuklara ağırlık çalıştırıyorum.
Ayudo a niños poco privilegiados a levantar pesas.
Acil serviste tüm gece çalışmıştın.
Estuviste toda una noche en el E.R.
Hükümet belgelerini karıştırırken gelişim çıkmazını engellemeye çalıştıkları planı buldum.
Encontramos documentos gobierno para evitar calles sin salida en el desarrollo de prótesis.
Savunma Bakanlığı'ndan ya da birlikte çalıştıkları şirketlerden birinde bu laf kullanılıyor mu araştır.
Compruebe si alguien en Defensa o relacionadas utiliza el mismo término. Maldita sea. Necesitamos más gente en el equipo.
Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama şeytan ayrıntıdadır.
No sé qué intentas hacer, pero los problemas surgen en los detalles.
- Evet birlikte çalıştığı biri, sanırım?
Sí, ¿ alguien con quien trabajaba?
Ben de çalınmıştır dedim.
Pensé que se la habían robado.
Yardım etmeye çalıştığımız, ancak işi gücü başımızı belaya sokmak olan, sözde dostlarımızdadır sorun.
Son nuestros llamados amigos a los que intentamos ayudar pero solo nos meten en líos.
Penguen'in ne yapmaya çalıştığını söylemezsen seni Zsasz'e bırakırız.
O nos dices qué está pasando con el Pingüino o te dejamos con Zsasz.
Sizlerin güvercin maskotuna isim seçmek üzerinde çalıştığınızı biliyorum birkaç aydır.
Sé que llevan trabajando en la elección de un nombre para la mascota paloma ya... varios meses.
Eğer Wuntch bir davada çalıştığını öğrenirse onu cezalandırır.
Si Wuntch entera de que está trabajando en un caso, ella lo va a castigar.
Ne olmaya çalıştın? Arsız araba tamircisi mi? Hayır.
Sí, ¿ qué se supone que eres, un mecánico de automóviles descarada?
Hayır, hayır sizinle çalıştığımız için mutlu olduğumuzu söylemeye çalışıyoruz.
No, no, estamos tratando de decir que nos alegramos - de haber trabajado con vosotros.
Sen ve küçük arkadaşın uzaklaştırılacaksınız ve çalmaya çalıştığınız paraya da el koyacağız. Şimdi defolun buradan.
Tú y tu pequeña amiga estás fuera... y todo el dinero que han tratado de robarnos es una multa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]