English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Bir b

Bir b traducir francés

38,955 traducción paralela
Büyük yaşlı bir b planı gibiyim.
Comme un bon vieux numéro deux.
Tabii ki her zaman bir B planı vardır.
Bien sûr, il y a toujours le plan B.
Evet, edepsiz bir bıçak.
Oui, mauvaise petite chose.
Oyuncakları semavi bir bıçakla birbirini bıçaklamaya başlarsa... -... belki cevap verir diye düşündüm.
J'ai découvert que si ses jouets commencent à se poignarder avec une lame céleste, ca peut prendre un moment.
Los Angeles'da Ölüm Meleğine ait sihirli bir bıçak mı var?
Une lame magique à Los Angeles qui appartient à l'Ange de la Mort?
Bir noktadan sonra numara yapmayı bırakman gerekiyor.
Au bout d'un moment, faut plus faire semblant.
- Yada sağladığını. Telefonunu bir kenara bırakıp benim keyfime varır mısın?
Ou bien... tu entretiens le cercle vicieux.
Videoyu yüklemeyi bir kenara bırakıp hatta silmeyi düşünür müsünüz?
Est-ce vous pourriez considérer la possibilité de ne pas la télécharger et de la supprimer à la place?
Arkadaşımı bırakmanın bir sakıncası var mı?
Pensez-vous laisser mes amis ici?
Eğer öyleyse batıda bir ayaklanma başlamışsa b * ku yediğimizin resmidir.
Si c'est le cas et qu'une révolte commence dans l'ouest, alors on va tous se retrouver dans la merde.
Senle konuşmayı bıraktıktan sonra, yaklaşık bir yıI seni özledim.
J'ai mis un an à m'en remettre quand on a arrêté de se parler. Ça m'a blessée, Amantha.
Bu yılın başlarında bir mahkeme, yeni DNA delili sebebiyle Bay Holden'ın mahkumiyetini kaldırmış ve ve tutuklandığı tarihten itibaren Bay Holden ilk kez serbest bırakılmıştır.
En début d'année, un tribunal a annulé le jugement de M. Holden d'après de nouvelles preuves ADN, et il est sorti de prison pour la première fois depuis son arrestation.
Bunu burada bırakalım sonra da farklı bir şey alalım.
On laisse juste ça ici et puis on va faire quelque chose d'autre.
Uyuşturucuyu bırakma toplantısında kendine alıcı arayan bir torbacı. İnsanların en çaresiz oldukları anda... Bu gerçekten alçaklık.
Un dealer essayant de trouver un acheteur à un meeting des narcotiques anonymes, où les gens sont les plus vulnérables.
İşler ne kadar zor olursa olsun, seni hiçbir zaman bir şeylerden mahrum bırakmadım.
Peu importe à quel point c'était difficile, je me suis toujours assurée que tu ne manque de rien.
Tamam, bu konuyu bir kenara bırakabilir miyiz?
Peut-on passer à autre chose?
Bir kitabı baştan okumak zorunda bırakıldığında hikayeyi sondan tekrar okumaya başlayana kadar çok az şey anlarmış.
Quand il était forcé de lire un livre en commençant par le début, il ne comprenait l'histoire que lorsqu'il pouvait le relire en commençant par la fin.
Onu solunum cihazı ile güvene alınca büyük bir doz nabız düşürücü ile kalp atışı ve nabzı, bırak çatışmayı en iyi şartlarda bile zar zor fark edilecek bir seviyeye düşürdük.
Vous avez vu ce que nous voulions. Dès qu'elle a été sous respirateur, une forte dose de bêtabloquant a fait tomber le rythme cardiaque à un niveau à peine détectable dans le meilleur des cas, et encore moins avec une fusillade en cours.
Ama o takım, kendilerini pazarlamakla o kadar ilgileniyordu ki bir miras bırakmaya hevelenmediler.
Les joueurs pensaient plus à leurs stats qu'aux titres.
Tamam mı? Bu bir. İkincisi, ben senin yerinde olsaydım bana hayatta karaciğerini vermezdin.
B, il n'y a pas de risque zéro, si les rôles avaient été inversés,
Oh. Sizin için dolabın içerisine bir şeyler bırakmıştık.
Nous avons mis quelques affaires pour vous dans le placard.
Peki, Bir adam bu işi senin için bırakti ve baktı... dürüst olmayan.
Un homme a déposé ceci pour vous, et il avait l'air... désagréable.
Babası bir vasiyet bırakmış.
Son père avait laissé un testament.
Büyük oğlu yanlış bir şey yapmış, tamam ama her şeyini küçük oğluna bırakmış.
Le grand frère avait mal agi, et le petit frère a hérité de tout.
Eski karım taşınırken bir kutu kıyafet bıraktı.
Mon ex-femme a laissé un carton de vêtements quand elle a déménagé.
Geriye cevaplanmamış tek bir soru bırakıyor, değil mi Master Bruce?
Il reste une question sans réponse par contre, n'est-ce pas, - Maître Bruce?
Değil. Babamın şirketindeki soruşturmamı bir kenara bıraktım.
J'ai mis de côté l'enquête sur l'entreprise de mon père.
İnşaat işçisi kızıl saçlı bir kızın onu bayıltıp, soyup sonra da bunu bıraktığını iddia etti.
Un ouvrier de chantier a affirmé qu'une rousse l'avait assommé, volé, et avait laissé ça.
Bir kere polis olunca bırakamıyorsun.
Flic un jour, flic toujours.
Fakat en ufak bir ihtimal bile varsa işimizi şansa bırakmamalıyız.
Mais s'il y avait seulement une chance qu'on sache.
- Bana bir eşya kutusu bıraktı.
Elle m'a laissé une boîte de trucs.
Onu yeşil bir Mustang'in arkasında, parkta kanlar içinde bıraktım sınırın karşısındaki I-20 yolundan çekip gittim.
Le laissant se vider de son sang à l'arrière d'une Mustang verte sur le parking allée I. à l'autre bout de la frontière.
Neyse, B tarafında az bir vampir kanının düzeltemeyeceği şey yok.
De toute façon, rien que le sang de vampire puisse réparer le côté "B".
Seni böyle dramatik bir çekişmeyle mi bırakayım?
Et te laisser dans un tel moment de suspense?
Onu kurutmak bir işe yaramadı. Aç bırakmak da bir işe yaramadı.
Le vider de son sang n'a pas marché, ni l'affamer.
Kesin ikincisi. Ayakkabı dışında bir şey bıraksaydı daha fazla şey öğrenebilirdik.
On en saurait plus si elle avait laissé plus qu'une chaussure.
Yani sizi arasam uğraştığınız şeyi bırakıp benimle bir şey içmeye geleceğinizi mi söylüyorsunuz?
Donc, vous dites que si je vous appelle vous laisseriez tout tomber pour me rejoindre et boire un verre?
Eskiden bir film yıldızıyken artık mafya için milletin bacağını mı kırıyorsun?
Alors vous êtes une ancienne élite, un acteur de série B, et vous cassez des jambes pour la Mafia?
Cehennemden lanetli bir ruhu serbest bıraktığım için mi?
Est-ce parce que j'ai relâché une âme damnée de l'Enfer?
- Elbette seviyorum. Kaşar kıyafetler, insanların bütün yasakları bir kenara bırakması maskeli seks partileri.
Vêtements suggestifs, des hommes qui s'adonnent à ses désirs, des orgies masquées.
İşin peşini bıraktırmaya çalıştım ama bir türlü laf dinlemedi.
J'essayais de le faire abandonner. Mais il n'a pas voulu mordre à l'hameçon.
İnsandan insana dolaşarak ardında hayal edilemeyecek bir yıkım bırakıyor.
Allant d'humain à humain, laissant une traînée inimaginable de destruction sur son passage.
Sana bir seçenek sunuyorum. Ya isteyerek bıçağı bulmama yardımcı ol. Ya da aklını başına getirmesi için Maze'i buraya göndereyim.
Un choix : tu m'aides à récupérer la lame, ou j'envoie Maze te donner de l'inspiration.
İkisi de 19 kere bıçaklattıracak bir sebep değil.
Ce ne sont pas des excuses pour les 19 coups de poignard.
- Ben de. Bıçağı bulsak bile geçici bir çözüm olacak.
Même si on trouve la lame, c'est réglé temporairement.
Siyanürlü meyve suyu içmek bir şey ama bir sürü insan birbirini mi bıçakladı yani?
Boire un jus de cyanure est une chose, mais un groupe de personnes se poignardant les uns les autres?
Bıçağa karşı koyuyorsun. Bu da demektir ki daha önce fark edemediğim bir şekilde güçlüsün.
Vous résistez à la lame, ce qui indique une force que j'ignorais que vous aviez.
- Bir diğerini de arkamda bırakmayacağım.
Je n'abandonnerai plus personne.
Bana bak, benim hakkımda ne duyduğunu bilmiyorum ama K-Dog bir şeyin kokusunu alırsa asla peşini bırakmaz.
Écoutez, madame. Je ne sais pas ce que vous avez entendu sur moi, mais quand le Gros-K tient un os, il ne le lâche plus.
Dan, Boris'in katili konusunda Perry'i zan altında bırakabilecek bir ipucunu takip ediyor.
Dan a une piste pour l'assassin de Boris, et ça pourrait impliquer Perry.
Bir şey fark edersen diye kartımı bırakıyorum.
Si vous remarquez quoi que ce soit, je vous laisse ma carte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]