English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Bir tavşan

Bir tavşan traducir francés

1,107 traducción paralela
Caesar'ın izniyle MacDonald bir tavşanı vurmak, pişirmek ve yemek isteyebilir.
Avec l'accord de César, McDonald voudrait abattre et manger un lapin.
Ama bir tavşanı vurabilmek için kim üç tabancaya ihtiyaç duyar?
Trois revolvers pour tuer un lapin?
Oh, Marian, ne kadar da güzel, küçük bir tavşan.
Marianne, que ce petit lapin est mignon.
" Ben bir tavşan değilim, benim de molaya ihtiyacım var
"Je suis pas une lapine"
Bu sıradan bir tavşan değil.
Ce n'est pas un lapin ordinaire.
Sonrası mı? Sonra eğer beni boğmazlarsa, hızlı bir tavşan gibi.. .. Doğu isikametinde giderken, beni nerede karşılayabilirsin.
Et si j'évite d'être pendu, je file en direction de l'est.
Rooster Cogburn bir tavşan değil.
Rooster Cogburn n'est pas un lièvre.
Bir tavşan değil, iki tavşan da değil, tam üç tavşan!
Pas deux lapins mais trois lapins.
Burada nelerimiz var, bir tavşan ve bir doğan mı?
Un coq et un lièvre, eh? Je te prends toi.
Bir köpek veya bir tavşan falan.
Un chien... Un lapin.
Bir köpek, veya bir tavşan falan.
Un chien, un lapin.
Şu anda bir beyaz tavşanın yumurtasını görüyorsunuz, buna siyah bir tavşandan alınan kan hücresi enjekte edilecek.
Vous voyez maintenant un œ uf de lapine blanche prêt à recevoir la cellule sanguine d'un lapin noir donneur.
Ve nereye? Geldiğimizden beri bir tavşan kokusu bile duymadım.
Aucune trace d'un autre lapin depuis notre arrivée.
- Yani tilki başka bir tavşanı yakaladı?
- Le homba a attrapé cet autre lapin? Certainement.
Holly adında gri bir tavşanı hatırlıyor musun? Kaçmasına yardım etmiştin.
Te rappelles-tu un lapin gris pâle, Holly, que tu as aidé à s'échapper?
Bir tavşan.
Un lapin.
Duramadım hatta. Diyeceklerimin bir tavşanınkinden aşağı kalır yanı yoktu.
Je n'avais aucune idée de ce que j'allais dire.
- Bu küçük güzel bir tavşan.
- C'est un bon petit lapin.
O da ne? Bir tavşan.
- [Cri] Qu'est-ce que c'est?
Bir tavşan için bu kadar çalıştınız!
Tout ça pour un lapin!
Aslında küçük bir tavşan gibidir.
Bien, comme un petit lapin.
Bir tavşan dişi!
Une dent de lapin :
Kendi bölgelerinde dolaşıyorlar, bir tavşanın az önce geçtiği yeri veya bir tatlı su kaynağını gösteren işaretleri algılamak için bizim asla bilemeyeceğimiz bir evreni önlerine seren duyularını her an açık tutuyorlar.
Ils restent à l'écoute de tous les signes qui parviennent à leurs sens, leur indiquant la piste d'un lapin ou d'une source d'eau douce, leur révélant tout un univers que nous ne connaîtrons jamais.
Sana bir tavşan bulalım. Gel. Tavşan.
Lapin, lapin!
Bak anne, bir yaban tavşanı çiziyorum.
- Regarde maman, je dessine un lièvre.
- O bir yaban tavşanı.
Rowan est un lièvre.
Rowan, bir yaban tavşanıdır.
Elle s'amuse beaucoup.
- Tavşan yetiştirdiği küçük bir kulübe var. - Hadi ya.
Il élève des lapins,
Tavşan veya onun gibi bir şey. Ölmüş.
Un lapin, ou ce genre de bête, qui est mort.
O tavşan bir kötülük timsali.
Ce lapin est renommé pour sa cruauté.
Bunun tek bir yorumu olabilir, o da korkunç Frankenstein'ın % 100 tavşan kanı Amerikan espri anlayışına sahip olduğudur.
Ce qui prouve que même le terrible Frankenstein a ce sens de l'humour qu'on ne trouve que chez les vrais américains.
Tavşan gibi kaçışan bir sürü kara haydut görüyorum ve bizimkilerden birisi peşlerinden silahsız koşuyor.
Un de nos hommes leur court après. Il est seul! Je suis sûre que c'est mon Tigre.
Yaşlı Tavşan Brer, bir yoldan içeri giremezse yolunu değiştirir ve çok geçmeden, istediği yere varır!
Le Bon Vieux Lapin... quand quelque chose lui barre la route... il change de route. Et peu à peu, il arrive à atteindre son but.
Burada bir beyaz tavşanın fallop tüplerinden yumurtasını alıyoruz.
Ici, nous prélevons les œ ufs d'une lapine blanche contenus dans les trompes de Fallope.
Bu siyah renkleri, onların bir siyah tavşanın kan hücresinden klonlandığının kanıtıdır.
Leur couleur noire prouve qu'il s'agit bien de clones issus d'une cellule sanguine de lapin noir.
Bir kaç kümes tavşanının bize katılabileceğini düşündüm.
Je pensais pouvoir attirer quelques lapins de clapier.
Şuna bak vahşi bir tavşan.
Regarde, un lapin de garenne.
Siyah tavşan Lord Frith'e hizmet eder. Ama görevinden başka bir şey yapmaz.
Le Lapin noir sert le Seigneur Frith, mais il ne fait que sa tâche.
Gerçek bir kır tavşanı patisi.
Une authentique patte de gros lièvre américain.
Baksana... Cilly'nin tavşan bir kürkü var.
Et regarde un peu Cilly, elle porte une fourrure de lapin!
Bir kaç tavşanı ezebilir ama deliğe tam uyması direğin suçu mudur?
il se peux qu'on écrase des lapins sous la terre, mais est-ce que c'est la faute du poteau s'il entre dans ce trou?
Bir ayıyla bir tavşan kaka ediyorlarmış.
Un ours et un lapin sont aux WC.
Hayır. Sadece bir sürü tavşan.
Non, mais beaucoup de lapins.
Ve sonra ormandan topladığımız yabanmersinleri, birisinin almak için çok uzağa gittiği çikolata, ahududu ve tavşan yahnisi ile büyük bir ziyafet verdik. Lehçe ve Yunanca şarkılar söyledik ve gece boyunca herkes dans etti.
Et puis, on a fait un énorme festin, avec des myrtilles cueillies dans les champs, du chocolat, de la soupe de framboise, du civet de lapin, on a chanté des chants polonais et grecs et on a dansé le reste de la nuit!
Bir ölü, güveçte pişmemiş, tavşan balığı sonra.
UN POISSON-LAPIN MORT ET PAS ETUVE PLUS TARD
O bir tavşan!
C'est un lapin!
Benim zavallı bir kasabalı olduğumu göreceksin yaşam aşığı, tavşan avcısı şarkıların yorumcusu.
Vous verrez que je suis un pauvre paysan... un amoureux de la vie... un chasseur de lapins... un chanteur de chansons.
Üşütük bir Paskalya tavşanına dönmüş.
On dirait un lapin de Pâques devenu fou.
Bir de yaralı tavşanımız var.
On a aussi un lapin blessé.
"Bir de yaralı tavşanımız var."
L'autre, avec son accent yankee!
Size gereken lanet olası kapsülünüzde kalbi küt küt atarak... kıçında bir dereceyle... iki büklüm olacak bir deney tavşanı.
Ce qu'il vous faut, c'est un lapin de labo à tasser dans la capsule... avec le cœur qui fait badaboum... et un fil dans le trou de balles.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]