Bu senin hayatın traducir francés
694 traducción paralela
Eve dönmeni istiyorum Veda. Bu senin hayatın değil.
Rentre avec moi, cette vie n'est pas pour toi.
Bay Williams, bu senin hayatın, o yüzden açık konuşacağım.
Il y va de votre vie, je serai franc :
Bu senin hayatın.
C'est ta vie.
Bu senin hayatın.
C'est toi qui vois.
Sonuçta bu senin hayatın, Wakefield.
Il s'agit de votre vie.
Bu senin hayatın.
Comme vous voudrez.
Bu senin hayatın... emdi var.
C'est donc ta vie que j'ai aspirée.
- Tabii, bu senin hayatın.
Quelle drôle d'idée! C'est ton affaire.
Bu senin hayatın ahbap, öylece asılı kalmak!
C'est ton destin, mon pote... Tu dois rester accroché là!
Bu senin hayatın ve biz onun hakkında konuşuyoruz.
Ton travail compte tant? Il s'agit de ta vie!
Bak, bu senin hayatın.
C'est ta vie.
Bu senin hayatının en önemli anı olmak üzere.
Apprête-toi à savourer le meilleur moment de ta vie.
Senin yüzünden, hayatını sona erdirecek bu hastalığı kaptı ve şimdi de onu ziyaret etmeni bekliyor.
"Elle a contracté ta maladie qui la tue et maintenant elle attend ta visite."
Bu senin şanssızlığın. Sana hiç zarar vermemiş birinin hayatını mahvedersen, berbatsın demektir.
J'ai la mémoire des visages.
O aptalın hayatı senin için bu kadar değerli mi?
La vie d'un fou est si précieuse?
Bu hala senin hayatın, değil mi?
Vous menez toujours la danse?
hayatın bütün zahmetleri için ve hayattaki bütün yollar için onlara yol göster ki bu sayede bu saati asla unutmasınlar ve birbirlerine verdikleri bu içten sevgiyi, senin bu kutsal bakışının içinde unutmasınlar.
Jamais ils n'oublieront ce moment présent ni cette promesse d'amour échangée sous Votre bénédiction.
Senin hayatın bu. Ve senin için doğru olan da bu.
C'est toute ta vie et c'est ce qu'il te faut.
Ama senin yaşadığın hayat... Ben bu hayatı bilmiyorum. Bunun yürüyeceğinden nasıl emin olabilirim?
Cette vie que tu mènes, je n'en connais rien.
Senin hayatın bu.
C'est ce que tu désires.
Birileri senin bu durumunu öğrendi var sayalım? Hayatının bir kuruş kadar değeri olmaz.
Si quelqu'un savait, vous risqueriez la mort.
Öyleyse senin de hayatın bu.
Alors, c'est aussi toute ta vie.
Saçmalama. Ben senin hayatını Almanya'dan, sen de benimkini bu kargaşadan çıkararak kurtardın.
Tu as quitté l'Allemagne grâce à moi, et tu m'as sorti de là.
Senin normal, huzurlu hayatın bu işte.
La voilà, ton existence normale et paisible.
Ders almak istemiyordun. Söylüyorum sana, bu senin için güzel bir hayat olacak.
Tu n'auras plus à faire d'exercices.
Ve senin hayatın bu olacak öyle mi?
Et ce sera votre vie?
Senin nefret ettiğin bu hayatın içine saplandım.
Vous ne pourriez pas vivre avec un yakuza comme moi.
Ama senin için bu hayatın boyunca bir problem olarak kalacak.
Alors que toi, tu n'as plus d'espoir.
Bu boncukların, senin hayatında çok önemi var, sanırım.
Ces perles vous importent beaucoup.
Bu senin kariyerin. Ve Kaptan Pike'ın hayatı.
Votre carrière et la vie du capitaine Pike sont en jeu.
Bu iki dünyalı kadının hayatı için sen ve senin hayatın.
Vous et votre vie contre celle de ces deux Terriennes.
Asker, unutma, savaşta bu hortum senin hayatını kurtarabilir.
Rappelez-vous! Cette trompe est votre sauvegarde.
Senin için hayatın anlamı bu mu?
C'est tout ce que c'est pour vous?
Bu bıçakla senin hayat kanını çekeceğim.
Avec ce couteau, je fais jaillir le sang, qui est signe de vie.
Ama sanırım senin yaşadığın bu hayat tarzında duygusallığa yer yok.
Mais il n'y a pas de place pour ça dans la vie que vous menez.
Senin için önemli olmadığını biliyorum ama bence hayat bu.
Je sais que ce n'est rien pour vous mais pour moi, c'est la vraie vie.
Senin hayatına karşılık bu kızın hayatını bağışlayacağım.
Je veux bien relâcher la fille contre ta vie.
Edna, bu sadece bir iş, senin bütün hayatın değil ki.
Edna, c'est qu'un boulot. C'est pas toute ta vie.
Senin yüzünden hayatının mahvolduğunu düşünüyorsun ve bu yüzden kendini suçlu hissediyorsun.
Tu parles de je ne sais quel sentiment de culpabilité envers elle, elle aurait sacrifié sa vie pour vous...
Senin ihtiyacın olanı. Benim hayatım bu.
Ce dont vous avez besoin.
Ve benim bu acı dolu çürüyen aşkım, senin ve o anlamsız hayatın arasındaki tek güzel şey.
Cet amour douloureux et pourri est la seule chose entre toi et ce furieux néant dans lequel tu vis le reste de la journée.
Bu yolu hatırlıyorum, ben senin hayatını kurtaran biriydim.
Sauf erreur, c'est moi qui vous ai sauvé la vie.
Bu senin hayatın.
C'est la vôtre.
Senin hayatını kurtarmanın bana ifade ettiği şey, bu.
C'est ce que votre vie signifie pour moi.
Bugünden itibaren, senin bütün hayatın bu bina içinde olanlardan ibaret olacak.
A partir d'aujourd'hui, votre univers se cantonnera à ce qui se passe dans ce bâtiment.
O yüzden unutma, bu istasyonu hayatın pahasına koru... çünkü cinsel hayatım senin ellerinde.
Garde ce garage comme ta vie. Ma vie sexuelle est entre tes mains.
Bugün sana hayat ve ölüm arasında ve lütuf ve lanet arasında bir seçim yapma hakkını veriyorum. cenneti ve dünyayı size karsı tanıklık etmeye çağırıyorum... ... Ve şimdi cenneti ve dünyayı senin yapacağın bu seçimin şahidi olmaya çağırıyorum.
" Que les cieux et la Terre soient témoins qu'en ce jour... je vous ai donné à choisir entre la vie et la mort... la bénédiction et la malédiction.
Hepsi bir olmuş.Bu senin ihtiyarın yaşadığı türden seks hayatı.
Sauvagement mêlés. La vie amoureuse du vieux schnock!
Beni iyi dinle. Bu defter senin hayatını kurtaracak.
Ce livre te sauvera la vie.
Bu kalkanı iyi koru çünkü bir gün o senin hayatını kurtaracak.
Préserve bien ce bouclier... car un jour, il préservera ta vie.
Bilakis, hepimizin sözde kariyerlerimize biçtiğimiz bu inanılmaz önem otomatikman algılanan gerçekliğin önemini çok düşürüyor çünkü hayatını kariyerinde başarılı olmanın etrafında organize ettiysen bu senin neyi algıladığına veya neyi tecrübe ettiğine etki etmiyor.
Au contraire, cette importance énorme que l'on accorde à ce qu'on l'on appelle notre "carrière", rend automatiquement que cette perception de réalité devient secondaire! Si ta vie n'est organisée qu'autour de ton ascension et de ta "carrière", ce que tu ressens ou ce que tu vis n'a plus aucune importance!
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu senin 195
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin mi 96
bu senin 195
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin için de geçerli 20
bu senin işin 74
bu senin seçimin 22
bu senin fikrindi 50
bu senin araban mı 29
bu senin hatan 79
bu senin işin değil 28
bu senin payın 24
bu senin suçun değil 43
bu senin hatan değil 72
bu senin işin 74
bu senin seçimin 22
bu senin fikrindi 50
bu senin araban mı 29
bu senin hatan 79
bu senin işin değil 28
bu senin payın 24
bu senin suçun değil 43
bu senin hatan değil 72