English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ H ] / Hayatının zamanı

Hayatının zamanı traducir francés

1,750 traducción paralela
Eğer hayatınızda özel biri varsa kim bilir, belki de yeni tanıştığınız biri ve ona teklif etmeye hazırsanız belki de tam zamanıdır.
Alors, s'il y a quelqu'un de spécial dans votre vie, ou peut-être même une personne que vous venez de rencontrer, et que vous êtes prêt à vous engager, ce serait le bon moment.
Gülümse. Hayatının en güzel anlarını geçiriyormuş gibi davran. Ama her zaman evli çiftlerle yapma bunu.
Souris, comme si tu t'amusais, mais évite les couples mariés.
Tanrı'yı her zaman düşünün. Hayatınızda hiçbir zaman havlu atmayın.
Dieu est sur le point de se manifester ce n'est pas le moment de jeter l'éponge.
Hayatımızın geri kalanında ölüm koğuşunda zehirli iğneyi beraber bekleriz, o zaman.
Nous n'aimerions pas passer le reste de nos jours dans le couloir de la mort.
Lütfen, sizlerle geçirdiğim zamanın, hayatımın mutlu günleri olduğuna inanın.
Je vous prie de croire que les moments que j'ai passé avec vous, m'ont apporté les + grandes joies de ma vie.
"Seni terk ettiğim zaman da hayatın asla eskisi gibi olmayacak"
Quand je partirai, ça sera pour de bon.
Benim için hayat hep gayet baş belası oldu diyebilirim. Ve ben her zaman bunun içmek için yeterli bir neden olduğunu düşünürdüm.
Je n'ai pas vraiment eu ce qu'on appelle une vie facile.
Ama o zaman bu pislikleri sana yığamam ve hayatını cehenneme çeviremem.
Et qui j'assommerais de boulot, en faisant de sa vie un cauchemar?
Saat kaç? Hayatımızın en güzel zamanı
C'est le moment De s'éclater
6hafta içinde hayatımın en iyi zamanını geçirdiğim Kaliforniya Üniversitesi'nden mezun olacağım.
Dans 6 semaines, je serai diplômé de l'université de Californie, à Santa Cruz, où je me suis éclaté.
Hayat bana bir şey öğrettiyse o da insanların yüzde 95'inin her zaman yanıldığıdır.
La vie m'a appris que 95 % des gens ont toujours tort.
Eğer sosyal bir hayatınız varsa kız ya da erkek arkadaşınızla güzel zaman geçirmek hafta sonu annenize uğramak haftada bir kaç kez formda ve zinde olmak için spora gitmek buna saygı duyarım.
Si vous avez une vie sociale, Si vous aimez passer du temps avec votre copain / copine, voir vos parents, aller à la gym pour entretenir votre corps, je respecte ça.
Bak, eğer bu da yalan çıkarsa o zaman sadece tabancam ve senin hayatın kalır.
Je ne demande de l'aide à personne. Pourquoi fais-tu des choses qui t'amènent à demander l'aide de quelqu'un.
Sen her zaman bir papaz olmanın iyi bir cemaata sahip olmak, hatta iyi bir vaaz vermek olmadığını, bunun iyi bir hayat yaşamakla ilgili olduğunu söylemez misin?
Tu n'as pas toujours dit que... on ne devenait pas pasteur pour... avoir une confortable paroisse, et pour pouvoir faire de bons sermons, mais simplement pour avoir une bonne vie.
Gülünç. Zaman oluyor aileni hiç beğenmiyor onlardan ayrılıp kendi hayatını kuruyorsun.
C'est drôle, on passe tant de temps à détester ses parents.
Hayatını değiştirmek için hiçbir zaman geç değildir.
Non, c'est jamais trop tard, quand on veut changer un truc dans sa vie.
Benim hayatımın parçalanması için de doğru bir zaman değildi Alice.
- Ca tombait mal aussi que ma vie s'écroule. N'est-ce pas?
Hayır, Cliff, o fahişeyi becermeye başladığın zaman o hayatı yaşama şansını kaybettin.
Cliff, tu as perdu l'oppurtunité de vivre cette vie à partir du moment où t'as baisé cette putain.
Ne diyebilirim ki, Ben... hayatımın... en güzel zamanını geçirdim.
qu'est ce que je peux dire... J'ai.. passé...
Biliyorsun, Hasty hayatımı kurtardığın zaman demiştim.
Tu sais, Hasty, quand j'ai dis que tu m'avais sauvé la vie,
Julie Cooper, tüm dünyayı dolaştım, paranın alabileceği her şeyi aldım, ama milyarderin hayatında bir zaman gelir hayatını paylaşacağı biri olmayınca paranın hiç bir değeri olmaz.
Julie Cooper, j'ai voyagé partout dans le monde, et possédé tout ce qui s'achète mais il y a un moment dans la vie d'un milliardaire où l'argent ne vaut rien s'il n'y a personne pour le partager.
Hayatının bir sonraki aşkının ne zaman ortaya çıkacağını bilemezsin.
On ne sait jamais quand notre prochain amour apparaîtra.
Ama eğer hayatının işini sadece bir dizi kirli iş olarak göreceksen işte o zaman bence bu konuşmaya değecek bir şeydir. Yani... Birisiyle.
Mais si tu regardes ta vie professionnelle comme une succession de sales boulots ça vaut sûrement le coup d'en parler à quelqu'un.
Ama Gibbs, sen beni herkesten iyi tanıyorsun. Bütün hayatını etkileyecek bir karar vereceğin zaman sana yol göstermesi için seni en iyi tanıyan kişiye sorarsın. - Lütfen?
Mais Gibbs, tu me connais mieux que personne d'autre et quand tu vas prendre une décision qui va affecter le reste de ta vie, tu as besoin de la personne qui te connaît le mieux pour te guider.
Her zaman sana ihtiyacın olan ya da istediğin her şeyi sağlayabilmeyi hayat etmiştim.
Mais, j'ai tente de me prouver que c'était pas ce que je voulais.
Kadın olmak daha iyidir diyorsan, bir kız olabilirsin, ama o zaman, hayatına bir kız olarak devam ettirirsin.
Tu vois, si tu pièges cette Mme Fedley, tu peux être une fille... mais alors, tu devras rester une fille. Ou tu peux être un garçon.
Ayrıca, hayatının aşkını bulduğun zaman...
Quand on a quelqu'un dans la vie qu'on aime vraiment, je crois que...
Neyse, ben size hayatımı ve.. zamanımda yaşayan atalarınızı öğretmeye geldim.
Je suis ici pour vous en apprendre sur ma vie et l'époque des Pères Fondateurs- -
Neyse, ben size hayatımı ve.. zamanımda yaşayan atalarınızı öğretmeye geldim.
Je suis là pour vous parler de ma vie et de la période des Pères Fondateurs.
Hayatımızın en son mantıklı olduğu zamanı hatırlamaya çalışıyorum.
Quand notre vie a eu du sens pour la dernière fois?
Ve önümüzdeki 40 dakika boyunca.. Phyllis Lapin ve Bob Vance'in hayatını anlatacağım turun rehberi olacağım. Zamanımızdaki imkansız aşk hikayelerinden biri.
Pour les 40 mn à venir, je vais vous guider dans la vie de Phyllis Lapin et Bob Vance, la plus belle et improbable histoire d'amour du monde.
Onlara güveniyorum, çünkü bunu bana, Sawyer'ın hayatını kurtarmamı istediğin zaman, sen söyledin, Kate.
Quand tu m'as demandé de sauver Sawyer.
Buraya geldiğimizde hayatımın en iyi zamanını geçirmiştim.
On est venus. C'était génial.
Hayatında ikinci şansı yakaladığın zaman çok çalışmayla veya kaderi alt etmeyle bunu korumak için herşeyi yaparsın ama tekrar tekrar kötülük yaptığın zaman şöyle diyelim bunu "yapacaklarım" listene eklersin.
Lorsqu'une 2nde chance s'offre à vous, grâce à votre dur labeur ou à la providence, vous ferez tout pour la conserver. Mais si vous l'obtenez par le vol, et de manière répétée, eh bien, disons que cela vous met sur ma liste de cas à traiter.
O kumsaldaki insanlara, hayatında kaç kişiye işkence yaptığını tam olarak ne zaman söyleyeceksin?
Combien de temps ça t'a pris pour dire aux gens sur la plage combien de personnes tu as torturées dans ta vie?
Kayıp iki insanın hayatı tehlikede elimizde somut bir delil yok ve zamanımız tükeniyor.
Deux personnes ont disparu. On n'a aucune piste et le temps est compté.
Beni hiçbir zaman gerçek hayatına sokmayacaksın.
Tu ne me laisseras jamais faire partie de ta vie.
Şimdi, Lex'in hayatının aşkını incitecek bir şey yapmayacağını biliyorum, o zaman kim yaptı?
Bon, je sais que Lex ne ferait jamais de mal à l'amour de sa vie, mais qui l'a fait?
Zamanın yavaşlamasının sebebi, hayatımdaki en önemli iki kadın tarafından gafil avlanmış olmamdı.
Tout me semblait au ralenti, car les deux femmes de ma vie venaient de me lancer une bombe.
Matematiksel olarak hayatınızın önemli bir zaman dilimi.
C'est une fraction de ta vie.
O zaman, neden hayatının geri kalanını bir çocuk gibi davranarak geçirmiyorsun?
Pourquoi tu ne continuerais pas à agir en ado pendant toute ta vie?
Hayatımı yavaş olmakla geçirdim ve şimdi kaybettiğim zamanı telafi ediyorum.
N °, j'ai passé toute ma vie facile de prendre et maintenant, je suis en place pour le temps perdu.
Küçük adam, biliyorsun, bazen yetişkinlerin kendi hayatlarını... yaşamaya devam etmeleri gerekir, ve bakıcı Carrie de kendi hayatına devam etme zamanının geldiğine karar verdi.
Petit homme, parfois les adultes ont besoin d'aller de l'avant avec leur vie, et nounou Carrie a décidé qu'il était temps qu'elle aille de l'avant avec sa vie.
Hayatını her zaman kıskandım ve seni suçlamak kolayıma geldi.
J'étais toujours un peu jaloux de ta vie, et... c'était plus facile de rejeter la faute sur toi.
Ama hayat her zaman muhteşem olmuyor.
Mais je sais que parfois, la vie n'est pas toujours géniale.
Bu hayatımın en üzücü zamanı ve ben ağlayamıyorum!
C'est le moment le plus triste de ma vie, et j'arrive pas à pleurer.
Babu'yla evlendiğimiz zaman hayatımın biteceğini sanmıştım.
Quand j'ai épousé Babu, j'ai cru que ma vie était finie.
Bugün sizlerin hayatının nasıl süreceğini söyleyemem ancak emin olun ki bir gün gelecek ve bir tercih yapmanız gerekecek, işte o zaman bir yapay kalp kapakçığı ile gaz odası arasında tercih yapmak kolay olmayacak.
J'ignore à quoi ressemblera votre carrière, mais je peux vous garantir qu'un jour viendra où vous aurez à prendre une décision. Et ce sera plus difficile que de choisir entre la valvule cardiaque et la chambre à gaz.
Zamanınızı ve hayatını mahvedeceğini düşünmenizi istemiyorum çünkü bu benim işim.
Ne vous inquiétez pas, ça ne bouffera ni votre temps ni votre vie, car je vais m'occuper de tout ça.
Yakın zaman sonra babam hayatımızdan çıkmış ve yeni bir aile edinerek onlarla kendine güzel bir hayat kurmuş.
Mon père disparut de nos vies à la recherche d'une nouvelle famille et il s'installa ailleurs.
Ve hayatın tek hareketle sonsuza dek belirlenmişse bu zamanı değiştiriyor.
Et quand ta vie est à jamais définie par une seule action, ça modifie le temps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]