Bı traducir francés
305,718 traducción paralela
Yani, kızı telefonumla başbaşa bırakmak kötü bir fikir mi sence?
Alors, lui confier mon téléphone, ce serait pas bien?
Bıçağı da sokarım, silahla da vururum.
Je les tuerai au couteau, à l'arme à feu.
Bir konuda anlaşalım ama, kimseyi bıçaklamayacaksın, değil mi?
Mais rassure-moi, tu poignarderas personne?
Palapayı bana bırak, Corvette'i de bana ver.
laisse-moi garder la palapa et... donne-moi la Corvette.
Otel inşaatı yapılması düşünülen araziyi sular altında bıraktı.
Elle a inondé le terrain d'un hôtel en construction.
- Bunu yapamazsınız! - Bırakın onu!
Arrêtez, lâchez-moi!
Periscope'u arayıp işi bıraktığımı söylüyorum.
Je vais dire à Periscope que je démissionne.
Çünkü biliyorsunuz ki, Periscope'u gelecek vaadetmeyen bir şirkete girmek için bıraktım.
Vu que j'ai quitté Periscope pour une boîte avec zéro perspective.
Gavin, kendini bulmak için giderken bizi yalnız bıraktı.
Gavin s'est tiré pour se ressourcer Dieu sait où.
Şimdi Richard, odaya girdiğimizde lütfen bütün konuşmayı bana bırak.
Quand on sera sur place, laisse-moi parler.
Gavin şirketi mi bıraktı?
Gavin s'est retiré?
Evet çünkü ben restoranda bıraktığın kartı almaya gitmiştim.
Moi, j'ai dû retourner au resto où tu avais oublié ta carte.
Hadi derin bir nefes alalım, rahatlayın ve telefonlarınızı bırakın.
On respire un bon coup, on se détend et on pose les téléphones.
Dokunmayı bıraktığı zaman koyacağım.
Je le poserai quand il l'aura lâché.
Yani, ben artık bırakıyorum.
Et donc, j'en ai assez.
Eğer öleceksek, bırak ölelim.
Si on doit mourir, qu'on meure.
CEO'muzun cinsel deformasyonunu, çocukça davranışlarını ve odunca bel altı şakalarını bir kenara bırakırsak, biz aslında hala tek gerçek ürünü tehlikeli bir yazılım olan kriminal bir şirketiz.
Mis à part le chantage sexuel de notre PDG, l'adultère et le vandalisme scatologique de bas étage, nous restons à la base une organisation criminelle dont l'unique produit est un malware dangereux.
Bir dakikalığına şu fikir yürütmeyi dert tasa edinmeyi bir dakikalığına bırak.
Arrête la prise de tête et l'enculage de mouches, cinq minutes!
Işıkları bütün gece açık bırakmış olmalıyız.
T'as dû laisser les lumières toute la nuit.
Ama son seferimiz olduğu için önce seni bırakmamın hiçbir sakıncası yok.
Mais je veux bien vous déposer, une dernière fois.
Bunun bir geçmişinin olduğunu tahmin ediyorum. - Bırak artık!
Je pense qu'il y a anguille sous roche.
Eğer beni şimdi reddedersen, peşini bırakmam.
Si vous me rejetez, je reviendrai à la charge.
Evet ama benden tam olarak bir Norman Rockwell resmine bomba bırakmamı istiyorsun.
Tu me demandes de foutre la merde dans son existence parfaite.
- Evet, benim için oturuyorsun çünkü S bizi burada bıraktı.
Si, parce que S nous a interdit de bouger.
Kellerman, o uyuşturucuları bize vermişti ve sen çantayı alarak bizi orada bıraktın!
Tu nous as laissés payer les cachetons.
Bana istediğini yapabilirsin ama Helena'yı yalnız bırak.
Fais ce que tu veux de moi. Mais laisse Helena tranquille.
Ve sonra açık bırakıp gitmesine.
Et laisse la tablette accessible.
Eğer bunu yaptığında onu izleyeceksem, işimi bırakmam ve diğer iki çocuğu da vermem gerekir.
Si je devais surveiller ce qu'il fait, je devrais... quitter mon boulot et me débarrasser des deux autres.
Bu yüzden, bilirsin ya, ben de kendi haline bıraktım.
Alors, j'ai juste... laissé aller.
- Kendi haline bıraktın. - Evet.
Laissé aller.
Biliyorum. Çoğuna cevap vermeyi bıraktım.
J'ai arrêté de répondre à la plupart.
Ya da sesli mesaj mı bırakayım?
Ni lui laisser un message.
Pislik kardeşinin gerzek kızımı hamile bıraktığını biliyor muydun?
Tu savais que ton connard de frère avait mis mon idiote de fille en cloque?
Sadece saç mı yoksa bıyığı da keselim mi?
Juste une coupe, ou je te rase aussi la moustache?
Amele yanığı enseni kapamak için uzun bırakayım mı?
Je les laisse longs pour cacher ta nuque rouge?
Evli bir adamla yattığımı sanan birçok kadın gelmeyi bıraktı.
Beaucoup de femmes ne venaient plus pensant que je couchais avec un homme marié.
Colt, Roth'ların kızını hamile bırakmış ve Maggie'yle resmen boşanmışsınız.
Colt a mis la petite Roth en cloque, et... Maggie et toi venez de divorcer.
Tanrım, Abby'yi hamile bıraktın.
Mon Dieu, Abby est enceinte de toi.
- Eski kız arkadaşını hamile bırakmış.
- Son ex-petite amie est enceinte de lui.
Başka birini daha mı hamile bıraksın?
Il doit engrosser quelqu'un d'autre?
Onu da hamile bırakana dek bekleyelim mi?
Tu préfères attendre qu'elle soit enceinte?
- Bırak da kendime yalan söyleyeyim.
- Laisse-moi me mentir à moi-même.
Genellikle işi bırakana kadar onları sinir ederdim.
Je les fais chier jusqu'à ce qu'ils se barrent.
Boğa gebe bırakamazsa Colt kesin bırakır.
Si le taureau n'arrive pas à les féconder, je suis sûr que Colt y arrivera.
Bıraktığın donmuş biftekleri almaya geldiysen ve iki tane eksikse Drake yemiştir.
Si t'es venue récupérer les steaks que tu as laissés et que tu remarques qu'il en manque, c'est Drake.
Mesajlar, çiçekler yolladım, üç sesli mesaj bıraktım.
Je lui ai envoyé des textos, des fleurs, et j'ai dû lui laisser trois messages.
Bundan bıktım usandım.
J'en ai marre.
Aynı kasabada aynı insanların aynı şeyleri tartışmasından bıktım usandım.
Marre d'entendre toujours les mêmes se disputer pour la même chose, ici.
" Artık bırakalım, he?
" On se casse, non?
- Bırakır mısın...
Tout va bien, chez vous?
Seni yalnız bırakayım ben.
Je te laisse.
bir hafta sonra 49
birşey 36
bilmiyorum 18446
birmingham 23
biliyorum 15888
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
biliyorsun 4418
birşey 36
bilmiyorum 18446
birmingham 23
biliyorum 15888
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
biliyorsun 4418