English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Ona bir bakın

Ona bir bakın traducir francés

348 traducción paralela
Ona bir bakın.
Regardez-la!
Ona bir bakın!
Regardez-le!
Şimdi, ona bir bakın, beyler.
Regardez cela, messieurs. C'est nouveau.
Ona bir bakın, sarkık göbeğiyle ve kürdan bacaklarıyla tam bir ihtiyar.
Regardez-le. Presque un vieillard.
Buraya gelip ona bir bakın.
Venez le regarder de plus près.
Ona bir bakın, lütfen.
S'il te plaît, examine-le!
Ona bir bakın, beyler.
Regardez-le.
Küçük bir kardeşim var. Ona bir bakın.
J'ai un petit frère.
Ona bir bakın. Benim arzum bu çocuğu coşkulu bir eş, duyarlı bir vatandaş... birleştirici ve soyut bir Tanrı'ya tapan biri yapmak olabilir.
Je voudrais faire de ce garçon un mari aimant, un bon citoyen, un fidèle serviteur de Dieu, le principe suprême.
Ona bir bakın.
Regardez-le!
Bugünse, ona bir bakın.
Je dois dire, regardez-le aujourd'hui.
Doğrudur, tatlı sözler genelde aldatıcıdırlar ama Efendimiz, ona bir bakın!
Les mots doux peuvent mentir. Seigneur! Regardez-le bien!
Ona bir bakın, acil.
Examinez-le, c'est urgent.
Ona bir bakın... kararlı ve tunç rengi parlak gözler.
Robuste et basané, l'œil clair.
Pekâlâ, ona şöyle iyice bir bakın.
Regardez-Ie.
- Bir kadın! - Beni bırakın, ona bakın.
Elle en premier.
Bak, ne diyor, Frank! Ona hep derim, ben akıllı bir adamım. Zekam ayaklarımın içinde değildir.
Je m'échine à lui expliquer que j'ai pas le cerveau dans les pieds.
Ona bir kez bakın ve söyleyin, "Burada dürüst bir hırsız var".
"Voila un voleur honnete!"
Şu konuşana da bakın hele! Ona bir haller olmuş.
Vous l'entendez?
Lütfen, Polly! Bay Starkey, bundan sıkıldım. Ona ne yaptığına bir bakın.
Regardez dans quel état elle est!
Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor.
Beaucoup de personne ont choisi un squelette, et en prennent amoureusement soin, apportent des fleurs et laissent brûler une lumière devant. Mais pourquoi?
Bak, eğer bir yararın dokunsun istiyorsan, neden ona Yara'nın yerini sormuyorsun?
Demandez-lui plutôt où est le Balafre.
Ama... aşkımız sanki senin, babasının, benim aşkımızmış gibi davrandı bir bakıma, onun için önemsizdi, ona hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Pourtant... elle s'est comportée comme si notre affection, la mienne, la vôtre... celle de son père... ne lui suffisaient pas.
ona bir bak, bir adam, bir alacağı kadını, bir de yerleşeceği yeri düşünür.
En la voyant, un homme doit avoir envie de l'épouser et de s'installer.
Profesör Dr. Samuel Odenheim Vienna Üniversitesi Dahiliye Kliniği Başhekimi tıp kitapları yazarı bugün hiçbir yere gitmeyen bakımsız bir gemide Famagusta Limanı'nda dünyada ona yer olmadığı için öldü.
Le professeur Samuel Odenheim, chef de la première clinique de médecine interne de l'Université de Vienne, auteur de nombreux ouvrages de médecine, est mort aujourd'hui dans le port de Famagouste, à bord d'un cargo bondé n'allant nulle part car il n'y avait pas de place pour lui sur Terre.
Biliyor musun, geçmişe bakıyorum da bence Matt iyi bir başkan olamazdı. Ama kral olması için oyumu ona verirdim sırf kraliçe sen olasın diye.
Tu sais, en pensant au passé, je ne crois pas que Matt aurait fait un bon président, mais j'aurais voté pour qu'il soit roi, pour t'avoir comme reine.
Fakat sen ona yardım edemezsin. İki saniye bir bak, çünkü kadın uygun değil.
Comment veux-tu qu'une femme convenable s'intéresse à toi?
Ona karşı pek de temiz bir bakış açıları olamazdı. Bu sınıfta sessizlik istiyorum.
Je vous demande un peu de silence!
Sözümden dönmediğimi bilirsiniz Bayan Blanche. Fakat Bayan Jane in yaşayacağı bir yer bulmak konusunda kararınızı vermeniz gerekiyor... Ona doğru dürüst bakılabileceği bir yer.
Je n'ai qu'une parole, mais vous devez trouver un endroit pour Mlle Jane où on saura veiller sur elle!
Bir bakın ona.
Regardez-le.
Bir bakın ona.
Regardez-le!
Ona bir bakışla
Il n'y avait qu'à le reaarder
Ona bir bakın Madam Guérin.
Regardez-le, madame Guérin, regardez-le.
Ona neler yaptığınıza bir bakın.
Regardez ce que vous avez fait!
Bakın, holde bir çarşaf dolabı var. Gidip ona bakın.
Il y a un placard à linge dans l'entrée.
Hala, ona bakıyorum, ona bakmak ölü bir bakteriye bakmak gibi ve en sonunda duygularını sakladığını biliyorum.
Et pourtant, en le regardant là, j'ai l'impression de voir un virus mortel et de savoir qu'il est enfin neutralisé.
Bağın tamamı ona ait, biliyorsunuz. Bu nedenle, bir bakıma o da benim kadar bu ödülün sahibidir.
Il possède le vignoble, donc il doit partager cet honneur avec moi.
Yüzündeki çizgilerin kombinasyonuna bakın, ona gülümsüyor görüntüsü veriyor. Yaklaşın, bu gülüşün maskesi düşer. Acılı bir buruşukluk ve yavanlık olur.
Une certaine composition des rides donne à son visage l'apparence du sourire qui vu de près, n'est qu'une grimace sordide.
Farkına varmadığı bir anda, bir bakın ona, gözlerinden okunuyor her şey.
Regardez-le quand il ne se croit pas observé. Ça se voit dans ses yeux.
Onu en son gördüğümde, boyu dizime geliyordu ama bir de, şimdi bakın. Bakın ona.
La dernière fois, elle m'arrivait aux genoux, mais regardez-la aujourd'hui.
Babam hep derdi ki, "Oliver, sana hediye bir at gelirse, üzerine yürü... Ona hafifçe vur, aşağı yatır ve sonra iki elini de kullanarak çenesini aç ve ağzının içine iyice bak."
Mon père disait... si on te donne un cheval... caresse-le... calme-le et avec les deux mains... ouvre ses mâchoires... pour regarder sa bouche.
Ona buranın bir komünist günlük bakım merkezi olmadığını söyle!
Dis-lui qu'ici, ce n'est pas une garderie communiste.
- Bak, biliyorum aranızdaki şey bitti. ama o bir efsane, ona bunu anlatmanın yolunu bulacağız.
- Je sais que c'est fini entre vous, mais c'est une légende, il faudra y aller doucement.
Birden bire bu güzelliği gördüğün zaman ona bakıyorsun ve kasıklarının tarafında çok farklı bir şey hissediyorsun.
La démarche virile. Tout à coup, il se trouve devant cette apparition. Tu la regardes et tu ressens comme un appel sensuel qui t'électrise le bassin.
Biz de ona bakıyorduk. Uzunca bir süre konuşmadan öyle durduk.
On l'a regardé longuement et personne n'a pu rien dire pendant un bon moment.
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Manquement au protocole : il avait sauté le re-re-chiche pour l'acculer impitoyablement.
O yüzden ben de, yukarıda daha iyi para alacağı bir iş yapacağını düşündüm ve ona bakıp güldüm.
Cela me fit penser qu'elle voulait accomplir un travail mieux payé et ensommeillée, je lui souris.
Şimdi, bakın. Biliyorum bana düşmez ama, bu hızda....Mirasınızı bir ayda bitireceksiniz ve ona gösterecek hiçbirşeyiniz kalmayacak.
Je sais, ça ne me regarde pas, mais à ce rythme, vous aurez dépensé tout l'héritage en un mois sans rien acquérir.
Ona kaçamak bir bakış atarsın. Aklına türlü türlü şeyler gelir.
Tu la guettes et tu te dis :
Ona bak, sadece bir kez.
Tu n'es plus une gamine.
Alışveriş merkezinde sadece bir ölü var Peg, ve sen ona bakıyorsun.
Il n'y a qu'un mort ici, et il est juste devant toi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]