Sadece bir adam traducir francés
1,822 traducción paralela
Hal kim? Sadece bir adam.
- Et c'est qui Hal?
- Sadece bir adam ama benim emrimde olacak.
Un homme sous mes ordres.
Sadece bir adam olacaksa, o kişi ben olmalıyım.
S'il doit y avoir un homme, ce sera moi.
Ben sadece bir adamım. Ben adil bir adamım. Ben bir kadın severim, renk körüyüm, ve güçlü bir adamım.
Je suis hétérosexuel, daltonien, et un homme puissant.
Biraz önce bir adam beni öptü. Sadece bir adam mı?
À l'instant, un gars vient de m'embrasser.
Sadece bir adamın dili boğazındayken iş yürütmene alışkın değilim.
De te voir diriger une entreprise avec la langue d'un type dans ta bouche.
Tanrıya çok şükür sadece bir adam komadan uyandı.
Pourquoi ça t'intéresse? Ce type vient de sortir du coma.
Bana baktı ve şöyle düşündüğümü hatırlıyorum : "Sadece bir adam."
Il m'a regardé et je me souviens que je me suis dit : "c'est... c'est juste un homme."
Karşımızda sadece bir adam var, ordu değil!
Il n'y a qu'un seul homme, pas une armée!
"Bir adam sadece çok fazla başarısızlıkta bulunabilir!"
"Il y a des limites aux échecs successifs que peut encaisser un homme!"
Ben sadece işbilir bir adamım o kadar!
C'est du marketing, voilà tout. - Négatif...
Sadece bize güven. Bu iyi bir adam değil.
C'est pas un mec bien.
Bu adam bizim için, Howard Dayı'ya kötülük yapan bir yabancıdan ibaret sadece.
Ce type est pour nous un inconnu qui fait du mal à oncle Howard.
Ya gazeteler, "Ailesine bağlı ve NYU mezunu bir adam hiçbir suçlamada bulunulmadan ve avukatıyla görüştürülmeden sadece Tanrı'nın bildiği bir yerde alıkonuluyor." derlerse.
Ils pourraient faire circuler qu'un dévoué père de famille, diplômé de l'Université de New York, est détenu sans qu'on l'ait mis en accusation, sans qu'il ait pu parler à un avocat et a été emmené en secret Dieu sait où!
Sadece aylar evvel kendini asan bir adamın iskeletini bulduk, o kadar.
On a trouvé les restes du squelette d'un homme qui s'est pendu il y a des mois!
Herod, sadece tek bir adam.
Hérode n'est qu'un homme. Sa mort est inutile.
Sadece ofisine bakarak bi adam hakkında bir çok şey söyleyebilirim
On peut dire beaucoup d'un homme en voyant son bureau. Votre ami n'a aucune photo.
Neden sadece otelde kalamıyorum, ve suitin kapısını bir adam koy.
Pourquoi j'irais pas au Bel Air, avec quelqu'un devant ma suite?
Adams, o adamın sadece bir sıyrığı var. Ona koluna baskı uygulamasını ve hareket ettirmesini söyle.
Adams, ce type a juste une coupure.
Bak, adamım, sadece bir saniyelik bir şüpheydi, tamam mı?
Ecoute, mec c'était une seconde de doute, ok?
Oh, ben sadece merak ediyordum neden bir adam çalışmak onun şanslı kravat giyecek.
Je me demandais juste pourquoi un homme porterait sa cravate fétiche pour travailler.
O sadece annesinden korkmuş ve bizim saldırgan gibi adam öldürecek becerisi ve cüssesi olmayan bir çocuk.
Un garçon maigrichon et effrayé par sa mère qui n'a ni l'adresse, le courage ou la taille pour tuer à la manière du suspect.
Sadece seksti. Bir anne, bir adam.
Elle faisait tout simplement l'amour avec un homme.
Bu adam profesyonel değil sadece kabiliyetli bir amatör.
Ce gars, c'est pas un pro. Juste un amateur averti.
Theresa Lynn'e bir bebek partisi vermek istiyor Ben sadece balonları şişiren adamım.
Theresa veut organiser une "baby shower" pour Lynn. Je ne fais que gonfler les ballons.
Bu platformu kuran adam gerçek bir bilgisayar delisi. Bir sonraki projesine başlamak istiyor. Bunu sadece beş milyon dolara satacak.
Le créateur de cette plateforme est si passionné d'informatique qu'il veut commencer son prochain projet, et accepte de vendre pour seulement 5 millions.
İsim yok, adamın tarifi yok, sadece kızla otel odalarında buluşan gizemli bir adam var.
Aucun nom, pas de description, même vague. Juste un homme rencontré dans des hôtels.
- Sadece klişe sözler söyleyen bir adam...
- le type qui ne parle qu'en clichés...
Şey, bir kez daha müşterin yok, para yok sadece normal yollardan öldüğünü düşündüğüm bir adam.
- Eh bien... Tu remets ça. Pas de client, pas d'argent, mais un décès dû éventuellement à une cause surnaturelle.
O sadece... üstüne yemek akıtan, sakar bir adam.
Il est juste... une personne maladroite qui renverse de la nourriture sur sa chemise, souvent.
Evlat, ben sadece kostüm giymiş bir adamım.
Écoute, je ne suis qu'un gars dans un costume.
Sadece bir tarifti, resim değil. Ama kabul etmelisin ki bu adamın, tarif ettiği bir hırsız ve bir katilin kariyeri için gerekli tüm niteliklerine sahip olması biraz garip.
Mais vous devez admettre que ce type est suspect ce type a toutes les qualifications pour voler et tuer.
Hayır, hayır. Ben sadece çenesi düşük yaşlı bir adamım.
Non, non, je suis juste un vieux qui perd la boule.
Sadece,... Böyle bir adamla evlenirsiniz, ya da böyle bir adam sizinle evlenir. Bilirsiniz.
Vous savez, quand on épouse un homme comme ça...
Sadece, karısına bu kadar aşık, bir adam görmemiştim.
Mais je n'ai jamais rencontré d'homme qui soit aussi amoureux de sa femme.
Ben sadece onun iyi bir adam olmasını istiyorum, biliyor musun?
Je veux juste qu'il devienne quelqu'un de bien.
Bir bilim adamından gelen gürültülerden ibaret sadece.
C'est que du bruit venant d'une horrible scientifique.
Bak sadece Adam Mitchell'ın tekerlekli sandalyede olması onu bir aziz yapmaz.
Le fait que Mitchell soit dans une chaise roulante ne fait pas de lui un saint.
Hiç kimse için adamım. Yani birlikte pişirdiğim bir ortağım var. Ama sadece o kadar.
Enfin, je prépare avec un partenaire, mais c'est tout.
Tek adam, yanına sadece bir çanta bundan verirsin... ve o adam 8 cmlik sert çeliği eritip o silahı tamamiyle yok edebilir.
Il pouvait faire fondre 10 cm d'acier, et détruire ce canon pour toujours.
Adamım, bu sadece bir arı.
- Mec, ça, c'est de la guêpe.
Baja o adam için sadece başka bir kumsal.
Baja n'est qu'une autre plage pour lui.
- Eski bir voodoo sözü der ki " Eğer bir adamın kalbini çıkarıp, atması durmadan yersen, adamın sadece gücünü değil aynı zamanda ruhunu da elde edersin.
- Il y a une vieille légende vaudou qui dit que si t'arraches le cœur d'un homme et le manges avant qu'il arrête de battre, non seulement tu reçois sa force, mais aussi son esprit.
Bunun din ile bir alakası yok. Sadece senin hâlâ annesiyle yaşayan mini minnacık bir adam olmanla alakalı.
Ça n'a rien à voir avec la religion, mais avec le fait que tu es un lilliputien qui vit encore avec sa mère.
Sadece diğer adam çok telaşlıydı, ben de....... bir şeyler sakladığını düşündüm.
Je lui fais pas confiance. Je sens qu'il me cache des trucs.
Aslında, sadece yaşlı bir adamı öldürmek istiyorum.
Initialement, je ne voulais tuer que le vieux.
Evliligindeki bunalimlari asmaya çalisan bir adam sadece.
C'est un homme qui affronte une crise dans son mariage.
Sadece kapıdan çıktı gitti. Küçük bir adam gibi kafasını salladı.
Il a quitté la pièce en remuant la tête comme un petit bonhomme.
Ben, sadece oturup bekleyen bir adam değilim ki. Çok sıkıcı durum.
Je suis pas le seul à me retrouver dans la merde jusqu'au cou.
Sadece bir avuç adam, tüm işleri yapmaya çalışır.
C'est juste quatre mecs qui font de leur mieux.
Biliyorum Adam var, tamam, ama biliyorsun, ben düşünüyorum ki işin doğrusu, biliyorum birlikte muhteşem olurduk, sadece bir şans tanısaydın.
Je sais qu'il y a Adam, mais tu sais... Je pense, non, je sais qu'on serait géniaux ensemble. Si tu voulais bien me donner une chance.
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169