Endise traducir portugués
5,412 traducción paralela
Benim umursamazlığım endişe yokluğundan değil, cevabın açıklığından gelir.
Não perguntei não por falta de preocupação mas pelo obvio da resposta.
Ve salak olması kısmından endişe ediyorsanız artık etmeyin.
E se estiveres preocupado com a parte do idiota.
Benim iyiliğim için endişe ediyormuş numarası yaptığın kısmı yani.
Deixe de se fingir preocupada com o meu bem-estar.
Endişe edecek bir şeyimiz azaldı.
É menos uma preocupação que temos.
Fakat onun yerine benden endişe ettiniz halbuki endişe etmeniz gereken kişi başkasıydı!
Mas estava ralada comigo quando se devia ralar com os outros.
Sheldon Jin hayatından endişe duyuyordu.
O Sheldon Jin temia pela sua vida.
Herrmann, bana sormaya asla endişe etmeyeceğin bir şey varsa, o da Molly's için bankaya para götürmektir.
Herrmann, uma coisa de que não precisas de preocupar-te é pedir-me para levantar dinheiro do Molly's no banco.
O konuda endişe etme.
Não te preocupes com isso.
Tıpkı bir kaç gün önce hayatından endişe etmek zorunda kalmaman gibi.
Assim como não devia ter receado pela sua vida vários dias atrás.
Sesimizi kaydetmiyorum, eğer endişe ettiğin buysa.
Não estou a grava-lo, se é isso.
Bu işin ucu bize dokunursa, hapis endişe edeceğimiz son şey olur.
Se localizarem isto até nós, a prisão vai ser a nossa menor preocupação.
- Seninkilere endişe etmemelerini söyle.
Diz-lhe para não se preocuparem. - Lembra-te, sou o teu homem.
Dosyayı açmışlar ama Helen'dan endişe etmemişler.
Começaram por fazê-lo, mas, a Helen não estava preocupada.
Efendim, asker arkadaşımın güvenliğinden endişe ettim.
Senhor, eu temi pela segurança de um companheiro soldado.
"Tanrının Gallileri" Endişe etme, Brantome da bizimle.
Não te preocupes, o Brantôme está connosco.
Bu büyük endişe niye?
Qual é a preocupação?
Bu şirketin başarısını isteyen bizler için davranışların endişe vermeye başlıyordu.
O seu comportamento estava a ser uma preocupação para aqueles de nós que querem o sucesso da companhia.
Sadece benim vücut beslenme endişe.
Só preocupo-me com a nutrição do meu corpo.
Diğer iki, onlar endişe kimin edilir.
Os outros dois, são eles com quem deve preocupar-se.
Aslında endişe edecek olan Daniel Grayson'dur.
O Daniel Grayson devia ter cuidado. Vemo-nos por aí.
- Ayrıca şunu da yazmış.. Hayatın için endişe ettiğin dönemde...
- Ela também me escreveu sobre um tempo em que temíeis pela vida.
Diane, hastaların bir çeşit deri reaksiyonu gösterdikleri söyleniyor. Zehirli bir bombanın radyasyon bulaştırmış olmasından endişe ediliyor. - Olamaz!
Diane, existem preocupações de que as reacções de pele podem ser devido a radiação de uma chamada bomba suja.
Endişe etmemiz gerekmiyor.
Não há motivos para preocupações.
Endişe etme.
Não se preocupe.
Ve de endişe veriyor. Çünkü insan varlığının bir sınırı var.
Isso é ameaçador porque a existência humana é finita.
Bugün federal hükümet atmosferdeki karbondioksit seviyeleriyle ilgili endişe veren bir rapor yayınladı.
Avança a 7. Hoje o governo federal revelou uma descoberta alarmante no nível de dióxido de carbono na atmosfera.
Martin hiçbir şey anlamadı. Onu endişe etmemize gerek yok.
O Martin não faz a menor ideia, por isso não nos vamos preocupar com isso.
Onların endişe ettiklerinden korkmana gerek yok.
Estão a olhar por vós e sabem que estais a salvo.
Bu, çok fazla endişe ve sorumluluk altında ezilmiş bir kadının yüzü.
O rosto de uma mulher sobrecarregada com preocupações e responsabilidade.
Bana dünyada kalan tek şey endişe.
Só me restam preocupações.
Onun ve sizin hayatınızdan endişe ediyorum.
- O bebé já devia ter nascido. - Pois já.
Er, Onbaşı Kettner senin kılık değiştirmiş bir terörist olduğundan ve hepimizi öldürmeyi planladığından endişe duyuyor.
Soldado, o Cabo Kettner está preocupado que você possa ser um terrorista disfarçado e que esteja a planear matar-nos a todos. É esse o seu plano?
- Endişe ediyorum canım.
- Estou preocupada, querida.
Endişe etmemiz gereken o değil.
Não é com ela que devíamos estar preocupados.
Eğer endişe ediyorsan, ona hiçbir şekilde benzemiyorsun.
Tu não és como ele, caso estejas preocupado com isso.
Endişe etmiyorum.
Não estou preocupado.
Franklin, Bill Anderson meselesi, ilk planda endişe etmemizi gerektirecek bir mesele değildi.
Acho que o Bill Anderson não merecia a nossa preocupação.
Eğer bana yalan söylüyorsan endişe etmen gerekecek 3. bir Solano olacak.
Se me estiveres a mentir, vais ter mais um Solano com que te preocupares.
Endişe etme dedi.
Disse-me para não me preocupar.
Bu sayede endişe etmene gerek kalmayacak.
Agora não precisas preocupar-te mais com isso.
Endişe etme.
Não se preocupem.
Endişe etme. Ben iyi olacağım.
Não te preocupes, vai correr tudo bem.
Endişe etmen gereken bir şey yok.
Não tem nada com que se preocupar.
Neden endişe etmeliyim?
Porque me haveria de preocupar?
- Hayır. - Hayır, endişe etme.
Não te preocupes.
Endişe etme.
Não te preocupes.
Endişe etmenize gerek yok.
Não há nada com que se preocupar.
Çünkü... çünkü bazen endişe ediyorum.
Porque... Porque, às vezes, preocupo-me.
- Koca Jim konusunda endişe duyuyorsun.
- Estás preocupada com o Big Jim.
Endişe etme.
Não tenha medo.
Siz hiç zevk olsun diye büyü yapar mısınız yoksa sadece endişe duyup çocuk falan mı kurban edersiniz?
Divertes-te com a magia, ou contigo é só angústia e sacrificar crianças?
endişelenme 2019
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38