Kızıl traducir portugués
17,337 traducción paralela
Senden tam bir Bahriyeli olurdu, Kızıl.
Darias um excelente Marine, Vermelho.
Bu gerçekti, Kızıl.
É verdade, Vermelho.
Sen daha önce yoruldun mu, Kızıl?
Já te sentiste cansado, Vermelho?
Bana baktı ve yalvardı, Kızıl.
Ela suplicou-me, Vermelho.
Sanırım bittim... Kızıl.
Acho que chega, Vermelho.
En fazla altı aya Kızıl Meydan'a yürümeye başlarlar.
Em seis meses, no máximo, vão marchar na Praça Vermelha.
Herifin Kızıl Haç'ta görevli olduğu da söylenemez.
Não é que ele andasse a pedir para a Cruz Vermelha.
"Yaratık ve içindeki kızıl solucan için bir mezar."
"Um túmulo para a criatura " e para o verme carmesim " no seu interior.
Kızıl solucan yaşadığı sürece Efendi hep beden değiştirebilir.
Enquanto o verme carmesim sobreviver, o Mestre pode transferir-se de corpo em corpo.
Roketlerin kızıl parıltısı, havada patlayan bombalar.
Foguetes, bombas a rebentar.
Kızıl.
Carmesim.
Kızıl bir solucan.
Um verme carmesim.
Bizi nelerin düzelteceğini seçemiyoruz Kırmızılı.
Não podemos escolher o que nos recupera, Vermelho.
- Hadi ama Kırmızılı.
Vá lá.
Bir daha söylemeyeceğim Kırmızılı.
Vou dizer isto uma vez, Vermelho.
Senin için heceleyerek mi anlatayım Kırmızılı?
Tenho de te explicar, Vermelho?
Ben kötü biri değilim Kırmızılı.
Eu não sou mau, Vermelho.
Etrafına bir bak Kırmızılı.
Olha à volta, Vermelho.
Ne düşündüğünü biliyorum, Kırmızılı.
Sei em que estás a pensar, Vermelho.
- Sabrım tükeniyor, Kırmızılı.
- Estou a perder a paciência.
Bununla yaşayamam, Kırmızılı.
Não consigo viver com isso.
Ateş et, Kırmızılı. Ateş et!
Dispara, Vermelho.
Artık işin bitti, Kırmızılı.
Estás feito, Vermelho.
Kızımın güvenliğini. Adını değiştirecek. Doğuda onu güzel bir yatılı okula gönderecek.
Certificar-se de que a minha filha está segura, mudar-lhe o nome, mandá-la para um colégio interno na costa Leste.
Ayrıca atınla beraber Birleşik Devletler Atçılık Federasyonu'na üye olmanız lazım.
E tu e o cavalo têm de ser membros da Federação Equestre dos Estados Unidos.
Ayrıca elimizde genç bir kadının, bir çalışanınızın Goodwin'in 8 Mart'ta Cincinnati'deki etkinlikte gönüllü kılığına girdiğini belirten yazılı ifadesi var.
Também temos um depoimento de uma jovem, da sua equipa, que diz que o Goodwin se fez passar por um voluntário num evento em Cincinnati no dia 8 de março.
Görüşürüz Kırmızılı.
Vemo-nos por aí, Vermelho.
Yedek zaman sürücüsünden alınan gücün cüce yıldız matrisinin kutuplarını ters çevirebilmesinin teorik olarak olasılık dahilinde olduğunu düşündüğünde o kadar da deli bir fikir değil bence.
Não é assim tão maluca se considerares a possibilidade teórica que sifonizar energia de uma drive temporal deverá fornecer energia suficiente para revertar a polaridade da matriz da estrela anã.
Ya bu erkeksi zırvaların hepsine sahipsen ama kadınlar karşılık vermiyorsa?
E se tiverem todas essas qualidades e uma mulher mesmo assim não responda?
Kızımın oyuncak ışın kılıcıyla bile güvenmem sana.
Não te confiaria a ti nem o sabre de luz da minha filha.
Kızıl delikanlı.
Rapaz gengibre.
L.A.'in en sadakatsizlerinin en derin, karanlık sırlarını mı okuyacağız?
Ler os segredos mais profundos e sombrios dos maiores traidores de LA?
Sen de beni savunmasız kılıyor gibisin.
Parece que tu me deixas vulnerável.
Nedense Dedektif Decker beni savunmasız kılıyor.
Por alguma razão, a detective Decker torna-me vulnerável.
Beni savunmasız kılıyorsun.
Tu deixas-me vulnerável.
Dedektif teselli olur mu bilmem ama sen de beni savunmasız kılıyor gibisin.
Detective... Se servir de consolo para o teu orgulho, parece que tu também me deixas vulnerável.
Onu kıl payı kaçırdınız.
Acabaram de o falhar.
Bin yılımızı birbirimizle savaşarak harcadık bir de.
E pensar que desperdiçamos todos aqueles milénios a lutar um contra o outro, não?
Kıza günlerce bakıcılık yapamayız.
Não podemos ser amas dela durante vários dias, certo?
Hadi ama o senin kız kardeşin sayılır.
Vá lá, ela é como se fosse tua irmã.
Kızım, sen hiç Bush dönemini terk etmemişsin ki. Donuna bakılırsa durum bu.
Cabra, nunca passaste a época do Bush, vendo pela barba que te sai das cuecas.
Filmdeki kızın normalken, yani normal bir modelken saçları güzelce düzleştirilip gözlükleri çıkartılıp, dişleri yaptırıldığında...
É um filme em que a miúda é gira. Normal. Uma atriz normal e sensual.
Herkesı öldürüyor ve sonra ıntıhar edıyor, gerıde Kabıl'ın ışaretı gıbı kırmızı ışaret bırakıyor.
Ele mata toda a gente e depois, dispara na própria cabeça, deixando esta marca vermelha, como a marca de Caim.
Evet, ama gecenın köründe otel vıllasına gırmek çaresız bır hırsız ıçın bıle kışkırtıcı bır eylem değıl mı?
Sim, mas não achas que assaltar o hotel villa no meio da noite é um acto provocador, mesmo para um ladrão desesperado?
Cesedı otopsı ıçın Mexıco Cıty'e yollayacaktık. Burada yapabılır mısınız?
Íamos transportar o corpo para a cidade do México para fazer uma autópsia, pode fazê-la aqui?
Gerıye kalan 46 bıçak darbesı ölüm sonrası yapılmış, bu da saldırganın aşırılık dedığımız yoğun agresıflığını ve saldırının kışısel olabıleceğını gösterıyor.
As outras 46 facadas com objecto afiado foram feitas depois da morte, o que indica que o assaltante sofre de agressão aguda, normalmente referido como um, excesso e, tipicamente um sinal de que o ataque foi pessoal.
Bana bır ıyılık yapıp pızza söyler mısınız?
Faça-me um favor e encomende uma pizza.
"Öpüşmenin karşılığı nedir?" Diğer kız da demiş.
"O que é que vou ter que fazer por ter beijado?" A outra rapariga diz :
Roketlerin kızıl parıltısı havada patlayan bombalar.
- Hora de atacar.
Bizim amacımız için mi? Hayır, belirgin bir farklılık yok efendim.
Para os nossos objectivos, não.
Kızının hayatına karşılık kararını ver.
Agora decide, pela vida da tua filha.