Ben gitmek zorundayım traducir ruso
69 traducción paralela
Sizin için fark etmez, ama ben gitmek zorundayım.
Вы, ребята, свободны, но я должен идти.
Pekala, ben gitmek zorundayım.
Ладно, напарник, мне нужно идти.
Şey, ben gitmek zorundayım.
мне надо идти.
- Ben gitmek zorundayım.
- Мне надо. - Я не могу.
Alex, ben gitmek zorundayım.
Алекс, мне пора возвращаться.
Hey, neden hep ben gitmek zorundayım?
Почему я всегда должен идти?
Yani ben gitmek zorundayım, ama senin ofisinde yaşamana izin veriliyor?
Значит, я должна уйти, а Вам разрешено жить в своем кабинете?
Bak, ben gitmek zorundayım tamam mı?
Ладно, мне пора, ок?
Yarın, Cate babasını alacağı zaman onun yanında olmalısın çünkü ben gitmek zorundayım artık.
Тебе стоит поехать с Кейт, когда дедушка заберет ее завтра, потому что я... я лучше уеду сегодня.
Ben gitmek zorundayım, sen kalmak zorundasın.
Я должна уехать, а ты должен остаться.
Niye ben gitmek zorundayım?
Ты избегаешь меня?
Haddie gitmek zorunda değilken neden ben gitmek zorundayım.. .. hala anlamıyorum.
Почему Хэдди не обязательно идти, а мне обязательно.
Ben Juliet'i arayıp Lloyd'u bulacağım. Neden Lassie'ye ben gitmek zorundayım?
Я позвоню Джульет и буду искать Ллойда.
- Neden ben gitmek zorundayım?
- Почему я должен идти?
Ben de şimdi gidiyordum. Gitmek zorundayım.
Я должна идти.
– Ben artık gitmek zorundayım.
Учитывая метеоритную активность в этой системе,..
Ben evime gitmek zorundayım.
Я должен зайти домой.
- Ben eve gitmek zorundayım.
- Я должен зайти домой.
Evet, gitmek zorundayım ama ben...
Да, мне надо идти на работу, но я...
- Ben de tuvalete gitmek zorundayım.
Мне тоже нужно в туалет.
Hmmm, izniniz olursa, ben gitmek zorundayım.
Мне пора.
Bütün arkadaşlarım parka gidiyor, ama ben sıkıcı bir doğum günü partisine gitmek zorundayım?
Все мои друзья идут в парк, а я должна пойти на какую-то скучную вечеринку?
Zaten ben gitmek zorundayım montumu orada bıraktım.
Я все равно пойду, потому что моя куртка там осталась.
Hayır, ben... Gerçekten gitmek zorundayım.
Мне, правда, надо идти.
Görebilseydim... Diğer çocuklar gibi köy okuluna giderdim... Ama ben dünyanın öbür tarafında... körler okuluna gitmek zorundayım.
Если бы я мог видеть... я бы ходил в школу с другими детьми... но я должен учиться в школе для слепых... на другом конце света.
Monica ve Chandler burada yaşayacaklar ve ben de gitmek zorundayım, her şey de değişecek.
Моника и Чендлер съезжаются... и мне придется переехать, и все меняется.
Ben sadece psikoloğum... ve gitmek zorundayım.
Я только психолог и я уже должен идти.
Affedersiniz ama ben artık eve gitmek zorundayım.
Извините, но мне пора уходить
Belli ki sen ve ben, bilirsin. Eminim seni uçurmuşumdur ama işe gitmek zorundayım.
И я уверена, что перевернула твой мир и все такое,... но мне нужно идти на работу, так что...
Neyseki, ev hiç yanmadı Drew'da öyle. Anne, neden Drew ve Tonya bizim mahelledeki okula gidiyor da ama ben taa Brooklyn Sahili'ne gitmek zorundayım?
Мам, почему Дрю и Тоня ходят в школу по соседству в то время как я должен добираться до Бруклин Бич.
Efendim, nöbetimi devralacak arkadaş 30 dakika geç kaldı... ben de acil bir aile meselesini halletmek için hemen gitmek zorundayım.
Сэр, мой сменщик опаздывает примерно на полчаса, а мне нужно срочно разобраться с одним непредвиденным семейным делом.
Dünyanızda bir araç var içinde, yaşadığım günler bir kitabın bölümleri gibi bir araya sıkıştırılmış. Ben bitkin bir yolcu olarak daima ağır ilerleyen bu yolda gitmek zorundayım o ise hiç yaşlanmadan, bu bölümlerin birinden diğerine adım atabiliyor.
В твоём мире есть судно, где дни моей жизни собраны вместе, как главы в книге, поэтому он может шагать от одного дня к другому, не старея, а я, уставший путник, обязана идти по долгой дороге.
Ben... gitmek zorundayım.
Денни. Мне надо идти.
Ve ben, ben- - şimdi gitmek zorundayım ve sen de.
И я... я... Ну, сейчас мне нужно идти, и тебе тоже.
Ben şu alkoliği ziyarete gitmek zorundayım.
Я должна навестить алкашку.
Ben şimdi gitmek zorundayım, tamam mı?
Слушай, но мне пора.
Ben de bize para getiren bir işe gitmek zorundayım. Geç kaldım.
Только я уезжаю на работу, которая нас с тобой кормит.
- Hayır, ben şimdi gitmek zorundayım.
- Нет, я право же, должен идти.
Ben niye gitmek zorundayım ki o lanet havalimanına?
А какого черта тогда я должен ехать в этот гребаный аэропорт?
ama ben şeye gitmek zorundayım, şey...
Эм, но я должна идти, у меня дела, так что...
- Ben gitmek zorundayım!
Мне пора! - Ни пуха!
Ben... ben gerçekten gitmek zorundayım.
Мне правда надо идти.
Ben kiliseye gitmek zorundayım.
Мне уже... пора в церковь.
Ben zaten gitmek zorundayım.
Мне все равно пора.
Bir dakika, neden hala buradayız! Ben buradan gitmek zorundayım. Anlaşma ne olacak?
Теперь у меня нет паспорта, нет автосалона, я чуть не подох в тюрьме - и все ради козявки, которая меня терпеть не может!
Ama ben işe bisikletle gitmek zorundayım.
Но я езжу на работу на велосипеде.
Ben Meksika'ya gitmek zorundayım ve bu iş yatar.
А я в Мексику еду. Это очень паршиво.
Ben de gitmek zorundayım.
Я должен идти.
Arkadaşım ve ben tuvalete gitmek zorundayız.
Нам с подружкой надо припудрить носик.
Ben gitmek zorundayım. En azından bir süreliğine.
Я...
Ben işe gitmek zorundayım.
Мне нужно идти на работу.
ben gitmek istiyorum 24
ben gitmek istemiyorum 31
gitmek zorundayım 240
zorundayım 57
ben geldim 457
ben gidiyorum 1233
ben gelirim 46
ben geliyorum 81
ben gelemem 35
ben gittim 40
ben gitmek istemiyorum 31
gitmek zorundayım 240
zorundayım 57
ben geldim 457
ben gidiyorum 1233
ben gelirim 46
ben geliyorum 81
ben gelemem 35
ben gittim 40
ben gidemem 24
ben gördüm 101
ben gayet iyiyim 35
ben gidip 27
ben gelmiyorum 98
ben giderim 253
ben gideyim 114
ben görmedim 51
ben getirdim 23
ben gitmiyorum 138
ben gördüm 101
ben gayet iyiyim 35
ben gidip 27
ben gelmiyorum 98
ben giderim 253
ben gideyim 114
ben görmedim 51
ben getirdim 23
ben gitmiyorum 138