At a traduction Turc
216,882 traduction parallèle
While I was in college studying evolutionary biology, I actually got a job at an aquarium.
Üniversitede evrimsel biyoloji okurken bir akvaryumda işe girdim.
In competition, out of competition, at home, at a race, Seven in the morning, seven at night, whatever, and they're all clean.
Müsabaka içinde ve dışında, evde, yarışta, sabah yedide, akşam yedide.
Until now, there's only been hard evidence about athletics, but this is pointing the finger at a whole range of sports.
Şimdiye kadar yalnızca atletizmle ilgili somut deliller bulundu ancak tüm spor dalları zan altında.
They shepherded humanity through its formative years, gently guiding and encouraging, like a parent clapping their hands at a baby's first steps.
İnsanlığa filizlendikleri yıllardan beri önderlik etmişler zarafetle yol gösterip cesaretlendirerek adeta bebeğinin ilk adımlarına destek olan ebeveyn rolünü üstlenmişlerdir.
And all I can do is sit and twiddle, which is what I call my selfstimulatory behavior, when I flick a pencil against a rubber band at a certain frequency and think about all the things that I could never do,
Sadece oturup parmaklarımı çeviriyorum. Buna uyarıcı davranış diyorum. Bir kalemi belli bir sıklıkla lastik banda vurarak asla yapamayacağım şeyleri düşünüyorum.
Well, I'm at a spa, might as well do something relaxing.
Spaya gelmişken rahatlatıcı bir şey yapayım bari.
In a month's time, Seattle is looking at a death toll in the tens of thousands.
Bir ay içinde Seattle on binlerce kişinin ölümüyle yüz yüze gelecek.
At a news conference today, Seattle mayor Floyd baracus surprised most observers by issuing a mandate that every man, woman and child get vaccinated against the flu virus this week.
Bugünkü basın toplantısında Seattle Belediye Başkanı Floyd Baracus basın mensuplarını bütün erkek, kadın ve çocukların bu hafta içinde virüse karşı aşılanacağı emrini vererek şaşırttı.
At a guess, the missing translator.
Tahminimce kayıp mütercim.
Like, fixing an air conditioner at a church or something?
Bir kilisedeki klimayı mı ne tamir edeceklermiş.
Um... See, the thing is, we have to fix a unit at an office park in San Diego this afternoon, so the rest of the week is totally booked, so, we wouldn't be able to come back till next Friday at least.
Öğlen bir ofisin tamiri için San Diego'ya gideceğiz o yüzden haftanın geri kalanı tamamen dolu.
One life-altering crisis at a time.
Hayatımızı değiştiren krizleri bir seferde halledelim.
Gideon has been here a matter of days, and look at all the destruction he's caused.
Gideon buraya geleli birkaç gün oldu... ve verdiği zarara bak.
When we get there, I'm gonna need you to watch my back. At a funeral?
Oradayken arkamı kollaman gerek.
When we look at ocean temperatures, there are a range of projections of how they're gonna change into the future.
Okyanus sıcaklığına bakıldığında, gelecekte nasıl değişeceklerine dair birçok projeksiyon var.
At this point, we are on the bleaching threshold and under a warning alert for bleaching.
Şu anda beyazlama konusunda eşikteyiz ve beyazlama için uyarı durumundayız. MEKSİKA KOSTA RİKA
Now he's riding at the front of the Tour de France like a Trojan.
Şimdi de Truvalı gibi Fransa Bisiklet Turu'nda başı çekiyor.
At my lab, WADA is keeping laboratory on a very short leash.
WADA, laboratuvarımı çok yakından takip ediyor.
Of course, at that time in Russia, as the head of laboratory, I was a part of system.
Elbette o sırada Rusya'da laboratuvar başkanı olarak sistemin bir parçasıydım.
They only won a handful of medals, and to see to it that that didn't happen again at Sochi.
Orada çok az madalya kazanınca Soçi'de de aynısının yaşanmamasını sağlamak istemişler.
Well, at this point, all that was left of the bloodline was a wee girl, and I just pushed her into a volcano.
Bir noktadan sonra neslinde tek kalan kişi sidikli bir kızdı, ben de onu bir volkandan aşağı ittim.
A glimpse of freedom.
Özgürlüğe atılan bir bakış.
You wouldn't think it was a desert when you looked at it.
Baktığınızda çöl olduğunu düşünmezsiniz.
Before that, I wanted to be a bus driver, because I liked how they waved at other bus drivers.
Ondan önce otobüs şoförü olmak istiyordum. Çünkü diğer otobüs şoförlerine el sallamaları hoşuma giderdi.
Major and Justin say there's always a shortage of brains at Fillmoregraves.
Major ve Justin hep Fillmore-Graves'in beyin sıkıntısı çektiğini söylerdi.
I had a late night a couple days ago, freezing my stones off at the docks, looking for a smuggled crate from Russia that we thought was full of...
Birkaç gün önce ben de uzun bir gece geçirdim. Rusya'dan gelen kaçak bir sandığı ararken çok üşüdüm, içinde şey vardı...
Let's take a look at the Veritas.
Hadi şu Veritas'a bir göz atalım.
Come and take a look at this!
Gelsene şuna bir bak!
I don't know. Maybe when we arrived at the Vatican?
Bilmiyorum, belki Vatikan'a geldiğimiz andan itibaren?
They could slaughter whole civilisations, yet weep at the crushing of a flower.
Bütünüyle medeniyetleri katledebilirler fakat bir çiçeğin solmasına ağlayabilirler.
Come on. Give us a hand.
Hadi, el at.
'We would be happy to send a fleet to your aid at once.
En kısa sürede bir yardım filosu göndermekten mutluluk duyarız.
Deary me, I thought you were handsome, and now you've gone all cross and you're pointing a gun at me.
Tatlım ya sana o kadar yakışıklı dedik şimdi gelmiş bize silah doğrultuyorsun.
They target the children because conversion is easier with a younger donor... the brains are fresher, and because the bodies are smaller, there's less to...
- Çocukları hedef alıyorlar zira genç donörlerin dönüşümü daha kolay. Beyinleri daha taze ve bedenleri daha ufak olduğu için de atılacak şeyler- -
Take a good, long look at it.
Uzun ve güzel bir bakış at.
Look at you all snug as a bug in a rug in our blissful hereafter model in mahogany!
Keyifli maun modelimizde sımsıcak bir uyku çektin!
It's a gun range.
Burası bir atış poligonu.
Tell them there's a fire in an apartment at 765 on the strand.
Sahildeki 765 numaralı dairede yangın çıktığını söyle.
Now when you leave, take it with you, throw it in a bush, and remember where you put it.
Giderken yanında götür, çalılığa at ve nereye attığını unutma.
Shoot me a text before you walk in the door.
Kapıdan girmeden önce mesaj at.
Why don't you come stay at the house for a little while?
Bir süre bizim evde kalsana?
Yeah, I was at your 8 A.M. service on Sunday, and I lost my wallet, and I was just, you know, wondering if anyone might have turned it in.
Ya, pazar günü 8'de servise gelmiştim. Cüzdanımı kaybetmiştim de acaba biri teslim etmiş midir diye merak ediyorum.
N.A.'S around the corner at the end of the hall.
Adsız Narkotik köşeyi dönünce koridorun sonunda. Öğlene kadar başlamaz.
Lady at the church says they do a mission fundraising drive so, you know, kids doing car washes, raffles.
Kilisedeki hanım bağış toplama organizasyonu yapılacağını söylüyor. Bilirsiniz işte ; çocuklar araba yıkayacak, çekiliş yapılacak falan.
There was a fire at Craig's place.
Craig'in evinde yangın çıktı da.
Seemed like a... good plan at the time.
O zaman iyi bir plan gibi gelmişti.
I'll never look at Spider-Man again the same way, but I'm fine.
Örümcek Adam'a bir daha aynı gözle bakamayacağım... ama iyiyim.
I'd take a look at the book.
Kitaba göz atsan iyi olur.
She was drinking at 9 : 00 a.m.
- Sabahın dokuzunda içiyordu.
Why don't you come stay at the house for a little while? I'm Amy.
Bir süre bizim evde kalsana?
The church is having a kids softball game tomorrow at Capistrano Park. You wanna come?
Kilise yarın çocukları Capistran Park'taki maça götürecek.
at all 631
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at a time 30
at a time like this 52
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at a time 30
at a time like this 52
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at any moment 23
at about 59
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a bar 19
at about 59
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a bar 19