But he can't traduction Turc
3,592 traduction parallèle
Yeah, I can't believe it, but he's alive!
Evet, inanamıyorum ama o yaşıyor!
But you ask how a human can do that and my answer is simple. He isn't human.
Fakat nasıl bir insan bunu yapabilir diye sorarsanız... cevabım basit, o bir insan değil.
He can't buy it, but he can forget it.
Satın alamaz, ama unutabilir.
He's lost a shitload of blood, but we just can't tell from where.
Oluk oluk kan akıyor ama nereden olduğunu söyleyemiyoruz.
He mentioned his name but I can't remember.
Adından söz etmişti ama hatırlayamıyorum.
But there is something, and I don't know whether it's a gift or a curse. But since you really want me to apply diagnoses to Aidan, well, then I'd have to say he's just...
Fakat Aidan'a tanı koymamı can-ı gönülden istemiştiniz.
And he can't help you now, but I can.
Ve şu anda sana yardım edemiyor. Ama ben edebilirim.
He doesn't know I know, but even when I'm not looking, I can feel his gaze on me constantly.
Bildiğimi bilmiyor ama ben bakmazken bile sürekli bana baktığını hissedebiliyorum.
But if a man can't get a woman out of his guts... if he can't get her out of his heart, it means something.
Ama bir erkek bir kadını yüreğinden çıkaramazsa... Onu kalbinden çıkaramazsa, bunu bir anlamı vardır.
He sai he'be here, but I can't worry about it.
Burada olacağını söylemişti ama onu düşünemem şimdi.
I'm sure he cares, but he can't just tell his people To go fight a battle at the south pole
Eminim ki umursuyordur, fakat emrindekilere öylece Güney Kutbu'na gidip savaşmalarını söyleyemez
Well, I can't imagine it's easy starting a new firm, but, hey, at least he's not on city payroll, right?
Yeni bir taşeronla da işe başlamak pek kolay olmayabilir, Evet ama en azından o belediyenin bordrosunda değil di mi?
But he can't say, "I'll buy your painting, but accentuate the line... or make it blurrier here, or use this or that color."
"Tablonu alırım ama vurguyu çizgiye ver ya da burayı daha bulanık yap veya o rengi bu rengi kullan." diyemez.
I can't believe he would go after my son, but...
Oğluma bir şey yapmak isteyeceğine inanmıyorum ama...
I can't speak to this Heisenberg that people refer to, but whatever... whatever he became, the... the sweet, kind, brilliant man that we once knew, long ago, he's gone.
İnsanların bahsettiği bu Heisenberg denen kişiyle ilgili yorum yapamam ama her neye dönüştüyse eskiden tanıdığımız o tatlı, kibar, zeki adam artık yok.
But he can't provide for you.
Ama senin ihtiyaçlarını karşılayamazdı.
And he won't tell me what they are, but... I can tell they're freaking him out.
Ne gördüğünü de bana söylemiyor ama onu epeyce korkuttuklarından eminim.
Yeah, well he can kill all three of us, any time he wanted too, but he didn't.
Evet her üçümüzü de öldürebilirdi, istediği her an yapabilirdi ama yapmadı.
Yes, but he can't go back to Germany.
Evet, ama Almanya'ya geri dönemeyecek.
But a cat can look at the Queen... can't he?
yine de Kraliçe'ye bakabilirler, değil mi?
I really wanted to make peace between them, but he won't listen to me, and Emma, I think you might be the only person who can keep him here.
Ben onların barışmalarını istiyorum, ama beni dinlemiyor, Ve Emma, bence sen onu burada tutabilecek yegane kişisin.
I dunno how much money he has, but... he can't believe he can buy anybody
Ne kadar parası var bilmiyorum, ama herkesi satın alabileceğini sanıyor.
But I can't enjoy drinking together because he guzzles it up like water.
Birlikte içmekten haz alamıyorum, zira su içer gibi içki içiyor.
He used to live on his own. But he can't do very much anymore.
Eskiden tek başına idare edebilirdi ama artık pek beceremiyor.
Officer Boyd said he could drive around town, but he can't do anything besides that, because she's not technically missing.
Memur Boyd arabayla kasabayı gezip bakınacağını söyledi, daha başka bir ey yapamazmış çünkü hukukî olarak kız daha kayıp değil.
Now, I can't say his name, but you'd know who he is.
Adını söylerim ama kim olduğunu biliyorsun.
He's doing it through the internet so we can't track the cell's G.P.S. Smart but not genius.
Zekice ama dahice değil.
They thawed him out fairly quickly, but they can't tell if he died a week ago, six weeks ago or the night he disappeared.
Buzunu epey kısa sürede çözmüşler ama bir hafta, altı hafta veya kaybolduğu gece ölüp ölmediğini bilemiyorlar.
He says you're addicted, but that it's not the kind of addiction that can't be treated.
Bağımlı olduğunu ama tedavi edilemez bir bağımlılığın olmadığını söylüyor.
Because Liam is still cute and little, he'll go to some loving home with people who want a family, but waited so their egg batter rotted, so can't have their own.
Liam yaşı ve şirinliğinden ötürü uzun süreler mutlu bir aile hayalleri kurup yüzücüleri dandik çıktı diye evlatları olmayan sevgi dolu bir aileye verilecek.
He does it in this way he thinks I can't see, but it's so obvious.
Görmediğimi sanarak yapıyor ama gözümün önünde sonuçta.
Someone like Marty O'Connor. But he can't have too many enemies, can he?
Marty O'Connor gibi birisinin,... çok da düşmanı olamaz, değil mi?
But now he can't give, when all wear that nylon on their dicks!
Ama herkes sikine o naylon parçasını geçirirse veremez işte şimdi!
He can't even see straight, but I can.
Doğru düzgün düşünemiyor bile ; ama ben düşünebiliyorum.
I know that it hurts you when he sleeps with other women, and I can't do anything about that, but I can make sure that I'm not part of that problem.
Başka kadınlarla yattığı zaman acı çektiğini biliyorum. Ve bu konuda bir şey yapamam. Ama bu konuda sıkıntı yaratmayacağımdan emin olabilirim.
Hence the nightmares. But Boris feels guilty that he can't remember for you.
Kabusları da bu yüzden görüyor, ama Boris sizin için hatırlayamadığından, kendini suçlu hissediyor.
Okay, but he's lying on the road with the bike, and you can't see anything else around?
Tamam ama yolun ortasında bisikletiyle yerde yatıyor,... etrafta başka bir şey göremiyor musunuz?
He can try to be Sir Elton, but... you ain't got it.
Sir Elton olmayı deneyebilir, ama... anlamazsınız.
He wants it, but he can't give in.
Bunu istiyor ama teslim olamıyor.
At the beginning, when he infected me, I didn't want him around... but... but later I understood that nobody can turn back time... and I decided to stay with him until he died.
Başta, bana bulaştırdığında onu etrafımda görmek istemedim ama ama sonra anladım ki kimse zamanı geri çeviremiyormuş. O ölene kadar da yanında kaldım.
Getting jostled and bumped, so she's gotta be crying, but he can't stop running, he's gotta keep moving.
Sürekli sarsılıp durdu, o halde bebek ağlıyordur ama çocuk kaçmadan duramazdı.Hareket etmek zorunda.
Don't say owt, but he's pretty cut up about it.
Bir şey demedi ama bayağı canı sıkılmış gibiydi.
He spoke to a lot of people, but can't remember any of them.
Bir sürü kişiyle konuşmuş ama hiçbirini hatırlayamıyor.
But what I can tell you, he didn't suffer.
Ama sana söyleyebileceğim Tek şey onun hiç acı çekmediği.
I don't think they show it... but he's going to swim out until he can't swim back.
Yani göstermiyorlar filmde ama adam geri dönemeyecek kadar açılacak gibi.
We can save it but I don't think that he will be able to stand again.
Kurtarabiliriz, ama yeniden ayağa kalkacağını hiç sanmıyorum.
She said, "Look after your husband as well as you're able, " but if he's not happy for reasons that you can't understand, "there's always something you can do."
Demişti ki : "Kocana elinden geldiğince iyi bak keza anlayamadığın nedenlerden dolayı mutlu değilse her zaman yapabileceğin bir şeyler vardır."
Sorry, but if central computer says he's not a threat then we can't do anything.
Üzgünüm ama merkezi bilgisayar onu tehdit olarak algılamıyorsa bir şey yapamayız.
I tried with your father, but he can't do it.
Babana yaptırmaya çalıştım ama beceremedi.
Apparently he wants to mend some fences, but thanks to him, I can't afford a fence, so I can only assume he's got some other agenda.
sanırım silahları bırakmak istiyor. ama kendisine şükürler olsun bir kılıcı bile karşılayamıyorum, bu yüzden, başka bir gündemi olduğunu varsayıyorum pekala, öğrenmenin sadece bir yolu var.
Alec, the heir apparent, he can kill his own men but hasn't got the nerve to off some bitch cop.
Alec, görünen veliaht, .. kendi adamlarını öldürebiliyor ama iş lanet bir polise gelince, yok.
but here's the thing 247
but here's the problem 16
but he doesn't 34
but here we are 98
but here's the deal 31
but here it is 16
but here i am 78
but he didn't 242
but here you are 88
but he didn't answer 18
but here's the problem 16
but he doesn't 34
but here we are 98
but here's the deal 31
but here it is 16
but here i am 78
but he didn't 242
but here you are 88
but he didn't answer 18
but here goes 21
but here 306
but hey 394
but he never did 33
but he wasn't 66
but he's a good guy 21
but he is 82
but he's gone 56
but he's not here 42
but he did 135
but here 306
but hey 394
but he never did 33
but he wasn't 66
but he's a good guy 21
but he is 82
but he's gone 56
but he's not here 42
but he did 135