But he isn't traduction Turc
978 traduction parallèle
I used to hope for things to work out between Team Leader Kang and Gong Shil. But he's now completely head over heels for the'Little Sun', isn't he?
Gong Shil'in Şef Kang'la olmasını umuyordum ama o Küçük Güneş'e abayı yaktı.
You seem to be unaware but that magistrate isn't the kind of magsitrate you think he is.
Haberiniz yok ama o yargıç sizin bildiğiniz yargıçlara benzemez.
He said she was just here but why isn't anyone here?
Burada olduğunu söylemişti, neden kimse yok?
If the survival of the fittest is right... he may be the fitter, but he isn't going to survive.
- Eğer bu en uygun olan... - O daha uygun olabilir ama asla hayatta kalamaz.
Paul calls him a faker, but he isn't.
Paul sahtekâr olduğunu söylüyor ama değil.
His friend was bad enough, but he's worse, isn't he?
- İyi ama... Arkadaşı da kötü durumdaydı, ama bu en beteri, değil mi Rahibe?
Yeah, but he isn't here.
Evet ama burada yok.
But you're looking tired, isn't he?
Ama siz yorgun görünüyorsunuz değil mi?
But Mr. Billings, sir, isn't he going to help you?
Ama Bay Billings, size yardım etmeyecek mi?
Yeah, but he isn't my brother.
Ama o benim kardeşim değil.
You're like the thief who isn't sorry he stole... but he's terribly sorry he's going to jail.
Çaldığı için değil, hapse girdiği için üzülen hırsıza benziyorsun.
Ygor, I made him walk, but I haven't made him well. He isn't well here.
Ygor, onu yürüttüm, ama iyileştiremedim.
We have tried. But he isn't sober.
Denedik ama ayık değil ki.
I haven't the least idea who he is... but there's nobody here who isn't internationally important.
Kim olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yok ama burada uluslararası önem arz etmeyen kimse yok.
- But isn't he a German?
- Alman değil mi?
- But he isn't supposed to have a bruise.
- Ama onda şişlik olmaması gerek.
But if a man isn't even thinking about the thing, isn't interested in it, then how could he hypnotise himself with it?
Ama bir adam böyle bir şey hakkında düşünmüyor ve ilgilenmiyorsa öyleyse bununla kendini nasıl hipnotize edebiliyor ki?
Only one. But I'd like to know if he isn't spoiled enough for a whole carload.
Sadece bir tane ama bir vagon dolusu çocuğa yetecek kadar şımarık!
But he isn't, monsieur.
Öyle değil, mösyö.
But he isn't capable of any normal, warm human relationship.
Ama o normal ve sıcak insansı ilişkiler kurmaya açık biri değil.
He isn't guilty, but the police are looking for him.
Suçlu değil ama polis onu arıyor.
Well, it's hard luck, Petit, but you are elected, isn't he, Matrac?
Şansın yokmuş Petit, sen seçildin. Öyle değil mi Matrac?
But now he isn't smooth any longer, and she's lost interest.
Ama artık onun sorunları var ve kadın da ilgisini kaybetti.
Isn't that right, Uncle Billy? He didn't save enough money to send Harry to school, let alone me. But he did help a few people get out of your slums, Mr. Potter.
Harry'yi okula göndermek için para biriktirmedi, ama insanlara sizin bataklıklarınızdan kurtulmak için yardım etti.
But he is dead, isn't he?
Ama o öldü, öyle değil mi?
I'm trying to find Mr. Kornblow, but he isn't around.
Bay Kornblow'u bulmaya çalışıyorum, ama yok.
Yes he does, but he isn't here right now.
- Evet ama şu anda burada değil.
- Sure, but he isn't home.
- Burada kalıyor ama şuan evde değil.
But he isn't one of those mugs that don't belong to human society.
Ama cemiyete ait olmayan o serserilerden biri değil.
Granted. But he isn't.
Pekala, ama öyle değil.
That isn't unreasonable, Father... but you can't do that unless he's coming here.
Bu garip değil, Peder. Ama buraya gelmezse bunu yapamazsınız.
- But he isn't really dead.
- Ama aslında ölmedi Bay Pierce.
Maybe George isn't as big a fool as he seems to be but I'll swear my husband's behind this whole thing.
Belki George göründüğü kadar budala değildir... ama bütün bunları kocamın planladığından adım gibi eminim.
But he is attractive, isn't he?
Ama çok çekici birisi değil mi?
OH, DARLING, I KNOW IT ISN'T TRUE, BUT HE BELIEVED IT.
Of, aşkım. Onun doğru olmadığını biliyorum ama o buna inanmış.
- Who knows. He was broke, but suddenly he's loaded. Isn't that odd?
Parası olmasına şaşırmadın mı?
I told you Nick was fine, but he isn't.
Nick'in iyi olduğunu söylemiştim, ama değil.
He moved his head, but the rest is good, isn't it?
Benzemiyor ama yine de güzel, öyle değil mi?
Oh, darling, I know he isn't good enough for Kay, but then no one is or ever will be.
Hayatım, Kay için yeterince iyi olmadığını biliyorum ama öyle biri hiç olacak mı ki?
Look, Miss Kelly, he's probably fit to be tied, but he's a man, isn't he?
Bayan Kelly, öfkeden deliye dönmüş olabilir ama yine de bir erkek.
But he isn't.
- Ama burada değil.
"He smokes, but tobacco isn't good."
"Kötü sigaradan içiyor."
But he isn't a menace.
Ama o tehdit değil.
But he isn't here now.
Ama şu anda burada değil.
But Michel would have no place in this heaven on earth... for he isn't alive anymore.
Michel artık yaşamadığı için bu dünyada yaratılacak bir cennette... onun yeri olmayacak.
Maybe I thought so, but he isn't.
Öyle sanmıştım ama değil.
But he's too young, isn't he, Lex?
Fakat o daha çok küçük değil mi Lex?
It's none of my business, Norah, but why stay in night after night eating your heart out for some guy who... - He isn't "some guy who...".
Bana laf düşmez ama neden her gece her gece kendini paralıyorsun böylesi alelade bir adam için...
But he isn't leaving me.
- Fakat beni terk etmiyor.
He-he's going, but he isn't leaving me.
Fakat beni bırakmıyor.
He is, but he isn't.
Var ama yok.
but here's the thing 247
but here's the problem 16
but here we are 98
but he doesn't 34
but here i am 78
but here it is 16
but he didn't 242
but here you are 88
but here's the deal 31
but here 306
but here's the problem 16
but here we are 98
but he doesn't 34
but here i am 78
but here it is 16
but he didn't 242
but here you are 88
but here's the deal 31
but here 306