Can't it wait traduction Turc
1,246 traduction parallèle
I'm so excited. I can't wait for you to see it.
Çok heyecanlıyım, onu size göstermek için sabırsızlanıyorum.
And this time, when we did it again, I realized I can't wait to make up with him.
Ama bu sefer ayrıldığımızda barışmak için can attığımı fark ettim.
Yeah, but I also can't wait till it's over.
Evet ama aynı zamanda sabırsızlanıyorum da.
Wait, I can't believe it!
Bir dakika, inanamıyorum.
- And it can't wait for one night?
- Bir gece daha bekleyemez mi?
I THOUGHT THAT WAS YOU. THEN I SAID TO MYSELF, " WAIT A MINUTE, IT CAN'T BE.
ama sonra kendi kendime " Hayıır...
IT'S DISGUSTING. can'T WAIT.
- Orda olacak mısın? - İple çekiyorum.
Can't it wait until Saturday?
- Cumartesi'ye kadar bekleyemez mi?
- Can't it wait till after dinner?
- Yemekten sonra yapamaz mıyız?
It can't wait.
Bu iş bekleyemez.
Here's one from Butters. It says, "We can't wait to see you back in school, Kenny." And it has a picture of him and you in a little aeroplane.
Bak bu da Butters'dan. "Seni tekrar okulda görmek için sabırsızlanıyoruz Kenny." Ve senin küçük bir uçakta resmini çizmiş.
Can't it wait?
Onu bekletemez misin?
What's so damn important that it can't wait till after my...
Molamın bitmesini bekleyemecek kadar önemli olan ne ola...
No, no, I'm very fortunate. Well, don't wait too long to turn it down so they can call the next guy on the list.
SENİN İÇİN İYİ
It's so, i can't wait'til you experience it.
Sabırsızlanıyorum senin de yaşaman için.
- l can't wait to hear it.
- Duymak için sabırsızlanıyorum.
I said I wanted to do it to you every hour, on the hour, but I can't wait.
Bunu sana her saat başı yapacağımı söylemiştim, ama bekleyemeyeceğim.
- No. No. It's coming down in July, and I can't wait.
Eğer altı ay daha onu yıkmazsan, olasılıklar...
I can't wait to see it!
Görmek için can atıyorum!
You can't wait to get away. I see it in you.
Gitmek için sabırsızlanıyorsun, farkındayım.
I can't wait till it's over!
Bir an önce bitmesi için sabırsızlanıyorum!
Can't it wait for one week?
Bir hafta bekleyemez mi?
Can't it wait until the morning?
Sabahı bekleyemez mi?
- Wait, I can't believe it's Bridget.
- Bridget'ın yaptığına inanamam.
OH, I CAN'T WAIT FOR YOU TO SEE IT!
Görmen için sabırsızlanıyorum.
Can't wait to see how it turns out.
Bunu sonunu görmek için sabırsızlanıyorum.
I know it's a little early to think about stuff like this but I can't wait to watch him, you know, grow up.
Böyle şeyleri düşünmek için biraz erken olduğunu biliyorum ama büyümesini görmek için sabırsızlanıyorum.
Can't wait to unwrap it.
Ambalajını açmak için sabırsızlanıyorum.
You can't wait to get whupped, is that it?
Dayak yemek için sabırsızlanıyor musun?
I was afraid that the Elders drummed up one of their last-minute "it can't wait" assignments.
, Son dakika bir biri "bu sabırsızlanıyorum" atamaları Ben Elders kadar bateri korkuyordu oldu.
- Can't it wait?
- Bu sabırsızlanıyorum?
- No, it can't wait.
- Hayır, sabırsızlanıyorum.
Can't it wait?
Bekleyemez mi?
I can't wait to see it, Richard.
Görmek için sabırsızlanıyorum, Richard.
Just wait, I can't see as it is.
Hayır. Bekleyin. Şu halde bile ne yaptığımı göremiyorum.
That can wait one more day, can't it?
Bir gün daha bekleyebilirler değil mi?
Can't we wait until it cools down a little?
Oh. Biraz serinliyesiye kadar bekleyemez miyiz?
- Can't it wait until after my shift?
- Çalışma saatimden sonrasını bekleyemez mi?
You'll see it. - Good, I can't wait.
Eninde sonunda göreceksin.
- I can't wait to see it.
- Görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum.
I can't wait to read it.
Okumak için sabırsızlanıyorum.
- Can't it wait until morning?
- Sabahı bekleyemez mi?
And I can't wait to take it on.
Bunu istiyorum.
We can't go to my house either! It's being fumigated! Agh, wait!
Bu minik bebeklerin acı çektiğini bilip de söylemeyen sizsiniz!
Can't wait to get this dope operation up and running. Compared to what I had before, it's gonna be way awesomer.
Daha öncekilerle kıyaslanınca bu fevkaladenin fevkinde olacak.
Can't wait for you to hold me in your arms again. It was so...
Beni tekrar kollarına alman için sabırsızlanıyorum.
It's the middle of the night, Dana. I just don't understand what can't wait till tomorrow.
Bu kadar acil olan şey ne.
I mean, I can't wait for you guys to see it.
Görmeniz için sabırsızlanıyorum.
- It can't wait. Officer.
Bu bekleyemez memur bey.
Thanks, homeboy, and, no, it can't wait.
Sağol, evcil çocuk, ve hayır, bekleyemezdi.
It's like he can't wait to get rid of me.
Benden kurtulmak için sabırsızlanıyor.
can't it 40
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waitress 109
waits 33
waiting for you 189
waiting for me 66
waited 24
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waitress 109
waits 33
waiting for you 189
waiting for me 66
waited 24
wait a second 3080
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait a sec 321
wait for me there 44
wait your turn 54
wait outside 142
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait a sec 321
wait for me there 44
wait your turn 54
wait outside 142