Even more so traduction Turc
644 traduction parallèle
But even more so, it's a good distraction from Jackson.
... fakat daha fazlası Jackson'ı unutmasına yardımcı olabilirdi.
I was lucky, but my opponent was even more so.
Şanslıydım, ama rakibim benden de şanslıydı.
And a torso even more so
Vücuduna bayılırlardı
It makes a very pleasant occasion even more so.
Güzel bir günü daha da güzelleştiriyor.
A poison pen acts on much more mysterious motives that are incomprehensible to the average man, and even more so to the average policeman.
Bir imzasız mektup gizemli olaylarda daha fazla olur. ortalama bir adam için akıl almazdır ortalama polislere göre bile akıl almazdır.
I'll be even more so when I've partaken of that amber fluid.
O biradan içtiğimde çok daha harika olacağım.
Even more so when they love each other.
Birbirlerine aşıklarsa daha da olağan.
Even more so if you left with my team of horses, which would bring a pretty penny in these times with two factions buying anything on four legs.
Bu arabayla da gitseydiniz daha çok üzülürdüm bu günlerde dört ayak üzerinde giden her şey haydutların saldırılarına uğruyor.
But if you carry on this way it becomes even more so.
Ama bu şekilde devam edersen, daha da zorlaşacak.
Even more so than I am here.
Ama burada durumum o kadar da kötü değil.
Maybe even more so.
Belki daha bile fazlası.
Even more so, then.
Daha da iyi, o halde.
Even more so than your legs. Right up in there.
Bacaklarındakilerden bile önemlidirler.
- And now, even more so!
- Ve şimdi, daha da çok!
I must say that life in France at that time is very difficult to imagine, and even more so to describe.
Söylemem gerekiyor ki o zaman Fransa'daki yaşamı tasavvur etmek çok zordu, tarif etmek ise daha da zordu.
Even more so.
Hatta, sizden daha fazla.
You're beautiful when you're scared, but even more so in death.
Korktuğunda çok güzel oluyorsun ama ölümdeki kadar değil.
Maybe even more so.
Hatta belki de daha fazla.
# And a torso even more so
# Ve hatta bir heykelden bile fazla
Derek knows much more than Scott how bad things can get. So the idea of eliminating a threat quickly, even if it means, you know, someone getting hurt, I think his mentality is that that's better than letting something spiral out of control to where you can't contain it anymore.
Derek, ne kadar kötü şeyler olabileceğini Scott'tan daha iyi biliyor bu yüzden birine zarar vereceğini bilse bile tehlikeyi hızlıca yok etme düşüncesi, daha büyük, artık kontrol edemeyeceği bir şeye dönüşmesine izin vermekten daha iyidir.
And we're sitting here, a kilometre down now, so these beds have been buried by later rivers and more rivers and we know we can go down in places, even another four, five kilometres.
Ve biz burada, bir kilometre derinlikte duruyoruz. Bu nehir yatakları daha sonra gelen başka nehir yatakları tarafından gömülmüş. Ve biliyoruz ki dört, beş kilometre daha derinde başka yerlere de gidebiliriz.
Even so, in the future, all security measures protecting our organisation will be made much more stringent.
Yine de, önümüzdeki günlerde, örgütümüzün güvenliğiyle ilgili tüm tedbirler çok daha sıkı bir biçimde uygulanacak.
If that is so, then long life must be even more pointless.
Eğer hayatın bir amacı yoksa, uzun bir ömrün hiç anlamı yok demektir.
Even my uncle wouldn't have been so kind if he'd known more about you.
Sizin hakkınızda daha fazla şey bilse, amcam bile bu kadar iyi yürekli olmazdı.
Now that I'm trying desperately to strike a more genial note a "yes" or "is that so?" or even a "shut up" would stimulate the conversation considerably.
Ümitsizce "Evet." veya "Öyle mi?" gibi yanıtlar koparmaya çalışıyorum. "Kapa çeneni." bile konuşmayı oldukça canlandırabilirdi.
She is so real that I become even more unreal and start wondering why I live my ghost life at all.
Ben gerçekten uzaklaştığım halde o olduğu kadar gerçek ve neden hayalet bir yaşam sürdüğümü merak etmeye başlıyor.
But even so, no matter how hard I tried... her attacks increased in violence and became more and more frequent.
Ama böyleyken bile ne kadar uğraşırsam uğraşayım krizlerinin şiddeti arttı ve giderek daha sık gerçekleşmeye başladı.
- More so than you, even. - Huh?
Sizden bile fazla.
Exactly, so it is even more difficult to refuse!
Bu yüzden reddetmek daha da zor!
This girl and the father, they got their hooks in the kid so deep he doesn't even know which end is up any more.
O kızla babası kafasına girmişler öyle ki çocuk artık ne nedir ayırt edemez oldu.
So I drink even more.
Harika. Öyleyse daha çok içerim.
Only they're even more stupid than I am, so I gotta think for them.
Sadece daha aptal oldukları için onların yerine benim düşünmem gerekiyor.
That star is so far away..... that by the time the light from it reaches us here on Earth,..... it might not even be up there any more.
Şu yıldız o kadar uzak ki ve öyle bir zamanla ışığı bize, yani dünyaya ulaşıyor ki belki de artık orada değildir.
Fear of punishment so vivid in his mind that he fears it even more than sudden death.
Ceza korkusu zihninde öyle yer etmiş ki ani ölümden bile daha fazla korkuyor.
So no more killing today. Not even fish.
Ne ise daha fazla ölüm yok bugün, balıklar dışında.
I've been so miserable I've even considered praying some more.
O kadar sefil durumdaydım ki daha fazla dua etmeyi düşünüyordum.
I suppose you understand it even more. I mean, having to run a huge ship like this with so much responsibility every minute and having to be so careful with all your men looking up to you...
Böyle bir gemiyi idare etmek, bir sürü sorumluluk, ve bütün adamlarınız size böylesine güvenirken dikkatli olma zorunluluğu.
Even if there's no poverty to be seen, because the poverty's been hidden even if you got more wages and could afford to buy more of these new and useless goods and even if it seemed to you that you never had so much that is only the slogan of those who have that much more than you.
Sefaletin üstü iyi örtüldüğü için ortada gözle görülür bir sefalet kalmamış olsa bile maaşlarınız arttığı için bu yeni ve işe yaramaz ürünlerin daha çoğunu almaya gücünüz yetiyor olsa bile ve size daha önce hiç bu kadar çok şeyiniz olmamış gibi gelse bile hâlâ sizden çok daha fazlasına sahip olanların savaş çığlığıdır bu sadece.
So do I love him, Annie, even more than you.
Ben de onu seviyorum, Annie,... hatta senden daha çok.
With my first extra income, so our home would be even more beautiful.
İlk fazladan kazancımla, evimiz daha güzel bir hâle gelmiş olacak.
I think even more than one, so don't risk asking for it.
Bence birden fazla yaparlar, sen yeter ki iste.
There are so many finks and police spies in this court, paid by the government to infiltrate us, that I can't even believe what I say any more!
Bu mahkemede içimize sızmaları için hükümet tarafından kiralanan çok sayıda ihbarcı ve polis casusu var. Öyle ki artık ne söylediğime ben bile inanamıyorum.
You're even more beautiful when you're pale, so Aryan!
Solgunken daha bile güzelsiniz, ne kadar da Ari!
One more time he was ironic, therefore the debate was on the Norway, e the Norway is a series of disasters, of which, even so it could not to have had guilt, perhaps therefore they were inevitable, e I believe that it had been, it was directly responsible, while minister of the Navy.
Donanma kendi emrinde olduğu için yine de sorumlu sayılsa da, Norveç operasyonu ve neticesindeki hezimetten dolayı suçlanmaması görüşü hakimdi.
So. when somebody threats me instead that makes me even more curious.
Bu yüzden, biri beni tehdit ederse yalnızca, merakım daha da artacaktır.
He also said he'd do it even more, if the powerful republics, didn't tax alcohol so mercilessly.
Ayrıca şöyle demiş : "Eğer güçlü hükümetler alkolden vergi almasa bunu daha sık yapardım."
It tried to sew things for other prisoners, food obtained a little more than, horrible food, for the sister, e, to the end of nine months, it had to go even so.
Mahkûmlar için elbise dikmeye çalıştı. Kızkardeşine bir parça daha fazla yemek, o berbat yemekten, getirmeye çalıştı. Dokuz ay sonra gitmesi gerekti.
Beats even some of the more elaborate helmets Worn by the tsar's private army The so-called axi red warriors.
Hatta bu miğfer, çarın özel ordusunda takılanlardan çok daha ince işçilikli.
I've already drawn the samovar out on the porch, and I even put two wicker chairs together so it's more comfortable for us to count the stars!
Semaveri çoktan kurdum sundurmaya. Yıldızları daha rahat sayalım diye sandalyeyi de yanaştırdım.
Yes, everyone has been saying so... even the other offiicers, that we have... a far better selection here than the military library... which is quite surprising, since we have far more difficulties... with the customs than you do.
Evet, herkes öyle söylüyor hatta öteki subaylar bile, diyorlar ki... "... askeri kütüphaneden daha geniş bir çeşit yelpazesine sahipsiniz... " ... gümrükte sizden daha fazla güçlükle karşılaştığımızı düşünürseniz bu durum oldukça şaşırtıcı.
And the fact that they are so contemporary makes them even more provocative.
Gerçek şu ki, onlar çok gelişmiş. Onları, daha da kışkırtıcı bir hale getirir.