Follow that car traduction Turc
112 traduction parallèle
Follow that car!
Arabayı takip et!
Follow that car, quick!
Şu arabayı takip et, çabuk!
- Follow that car, quick.
- Şu arabayı takip et. Çabuk.
Follow that car.
Arabayı takip et.
- Follow that car?
- Arabayı takip edeyim mi?
- Follow that car.
- Şu arabayı takip et.
Follow that car!
Şu arabayı takip et!
follow that car...
Şu arabayı takip et...
- Follow that car! - Yes, sir
- Şu arabayı takip edin.
Follow that car.
Şu arabayı takip et.
Follow that car.
Şu arabayı takip et!
- Follow that car!
- O arabayı takip et!
- Follow that car!
- Şu aracı takip et!
- I am at home. Follow that car.
- Giden arabayı yakalamak için geldim.
Follow that car!
Şu arabayı takip et.
Follow that car.
Şu arabayı izle.
Follow that car.
Aracı takip et.
I jumped into another cab and said, "Follow that car."
Hemen başka bir taksiye bindim ve "şu arabayı takip et" dedim.
Follow that car!
Arabayı izle!
- You've got to follow that car.
- O arabayı izlemelisin.
Follow that car.
- Kim? Şu arabayı takip et.
- Follow that car.
- O arabayı takip et.
Dig, follow that car!
Dig, arabayı izle!
Follow that car
Arabayı takip et.
I'll let you. Follow that car
- Dırdırı bırak da şu arabayı takip et.
Shit, shit. Hey, we've got to follow that car.
Şu arabaları takip etmeliyiz.
- Follow that car! Quickly! - Quiet down!
- O arabayı takip etmen gerekiyor.
So you just hopped in a cab and said, "Follow that car"?
Yani bir taksiye atladın ve "O arabayı takip et" mi dedin?
Follow that car, fast!
Arabayı takip et, hadi!
Hi, this is going to sound stupid, but I need you to follow that car, the blue Peugeot.
Merhaba, kulağa aptalca gelecek, fakat şu arabayı izlemenizi istiyorum. Mavi Peugeot.
- Follow that gray car.
- Gri arabayı takip et.
You just get that car started up and follow us into town.
Arabayı çalıştır ve bizi kente kadar takip et.
Start up that car, follow us into town.
Çalıştır rabayı, bizi kente kadar takip et.
Do you remember that car that used to follow us around?
Bizi sürekli takip eden arabayı hatırlıyor musun?
That car will follow you everywhere.
Şu araç seni gittiğin her yerde takip edecek.
Follow that yellow car, there...
Sarı arabayı izle çabuk... Orada! Acele et!
That must've been what happened, sir, because I tried to follow the car.
Böyle olmuş olmalı, efendim, çünkü ben arabayı izlemeğe çalıştım.
- Follow that frog with me in the car! - I'm sorry.
Kurbağayı, ben de arabadayken takip et!
He'd never think that anybody would be crazy enough to follow him in a flashy car.
Kimsenin öyle bir arabayla onu takip edecek kadar deli olduğunu düşünmez.
Follow that black car!
Siyah arabayı izle!
I leaned against the car and we talked to him for a few minutes... and I told him that since he was looking for a job... and there hadn't been anybody at work... that if he wanted to stop back Monday morning... that sure, he could ride out and follow me to work... and he could talk to the boss. And he would probably get a job.
Arabaya yaslandım ve birkaç dakika sohbet ettik iş aradığını bildiğimden ve işe hiç kimsenin gelmemiş olmamasından eğer pazartesi sabahı yanıma gelirse birlikte iş yerime gidebileceğimizi ve patronla konuşabileceğini, muhtemelen de bir iş sahibi olabileceğini söyledim.
Follow that patrol car.
- Polis arabasını takip et. - Pekala.
But if there is a routine, then I ought to follow the routine that's appropriate to me, to someone with a car in this situation.
Ama madem ki bir formalite söz konusu, o halde ben de... bu durumda bir arabaya sahip olan birine uygun formalitelere uymalıyım.
Curious thing about it was that you could follow the path the car took... once it went off the highway... but there were no skid marks.
İlginç olan şey, arabanın yoldan çıktan sonra girdiği yolu takip ettiğinde, hiç bir patinaj izinin olmaması.
That's it, just follow the car.
İşte bu, sadece arabayı izle.
Follow that car!
- Öndeki arabayı izle.
He just has to follow that car.
Bu basit bir iş.
Follow that car.
O arabayı takip et.
See, I would have come sooner but I pass this black car with some gentlemen in dark coats they began to follow me, shouting the whole time, that I was going to die and that I was a con man who dealt from the bottom, what an accusation!
Daha önce gelecektim aslında ama koyu renk kıyafetler içindeki beylerle dolu, siyah bir araba geçti yanımdan. Peşime takıldılar ve beni öldüreceklerini çünkü "arkadan alan" bir hilekâr olduğumu, bağırdılar. İnsan da böyle ağır suçlanmaz ki, değil mi?
Get your ass in that car and follow me. And hey. Hey.
Arabaya bin ve beni takip et, hey hey.
Who is this car that follow us?
Bizi takip eden araba kim?