For the future traduction Turc
2,750 traduction parallèle
So I think my father prepared his sons for the future, to be men.
Babam bence oğullarını ilerisi için hazırladı, büyümelerini sağladı.
What it did for the future sons, but not the daughters...
Yaptığı şey oğlan çocuklarının üzerinde kızlarda değil.
It is being sucked out of the world to make way for the future of uncontrolled markets and huge investment potentials.
İdaresiz piyasa ve yatırım potansiyeli geleceği için dünyayı sömürme yolu bu.
So Marianne tells me you have plans for the future.
Marianne bana gelecek ile ilgili planların olduğundan bahsetti.
What are your plans for the future?
Gelecekle ilgili planlarınız nelerdir?
We need to make bold decisions for the future of our people.
Halkımın geleceği için cesur kararlar almak gerekir.
In choosing Governor Sarah Palin as his running mate ; Man : John McCain has chosen for the future.
Vali Sarah Palin'i seçmek ve diğer seçen John McCain de seçilmişti gelecek için.
I build for the future.
Bir gelecek inşa ediyorum.
Western world sees in you for the future.
Batı Dünyası geleceği sende görecek.
One blast from those sonics could blow the whole Fracture apart, and that would cut you off from the future for good.
O silahlardan çıkacak tek bir sonik dalga bile tüm çatlağı yarıp gelecekle irtibatınızı kesebilir.
Ms. Lockhart, Mr. Coyne, again... nice effort, but I deny your request for a mistrial, and I ask that you be more circumspect in the future with your approaches to jury members.
Bayan Lockhart, Bay Coyne, iyi bir çabaydı... tekrar,... ama hatalı yargılama hakkında talebinizi reddediyorum ve jüri üyelerine yaklaşırken daha dikkatli olmanızı istiyorum.
When we started we really had no idea of the future. Yeah, that there was any place for us, we didn't really analyze it a whole lot.
Başladığımızda gelecekte bir yer edinebilecek miyiz diye düşünmeden fazla analiz yapmadan, öyküler filme almaya başladık.
I'll bet on the chance that a bright future's waiting for me. then take my hand.
Hepimizi bekleyen o harika gelecek ihtimali üzerine oynayacağım bahsimi. Benimle geleceksen amca elimi tut lütfen. Şey Mayushii az önce dediklerinizi tam olarak anlayamadı ama bu kişi...
We need to know the volume of this ice and better understand haw it behaves before we can predict the long-term future of this icecap and what that in turn means for the rest of us.
Buzul örtüsünün uzun vadeli geleceğini ve bizim için öneminin ne olacağını tahmin edebilmek için buradaki buz miktarını bilmeli ve nasıl davrandığını anlamalıyız.
Light the path for others to a great future
Harika bir gelecek için diğer insanlara yol olup parlıyorsunuz
This is not the place for the mother of the children of the future Führer.
Burası, geleceğin Führer'inin çocuklarının annesi için uygun bir yer değil.
Secure in Freddy's arms, the future finally looks bright for Oscar.
Freddy'nin güvenli kollarında, Oscar için gelecek nihayet parlak görünüyor.
You were furious with me yesterday for talking to Daniel about securing the future...
Daniel'la geleceği sağlama almak için konuştuğumda dün bana kızmıştın.
It's nearly impossible to dispose of a body in the future, I'm told, for tagging techniques and things like that, So when these criminal organizations in the future need someone gone, they use specialized assassins in the present, called Loopers.
Gelecekte bir cesetten kurtulmak neredeyse imkânsız elektronik takip olayları falan olduğu söyleniyor yani gelecekteki bu suç örgütleri birini temizlemek istediklerinde günümüzde tetikçi adını verdikleri özel suikastçıları kullanıyor.
when we sign up for this job, taking out the future's garbage, we also agree to a very specific provisal.
Geleceğin çöplerini imha etme odaklı bu işe başladığımızda çok özel bir koşulu da kabul ediyoruz.
It's too cataclysmic a change for the future.
- Durumu düzeltebilirsek hayır. Gelecekte değişiklik yapmak fazlasıyla sarsıcı.
He's fighting the good fight for Hamden's future.
Hamden'in geleceği için soylu bir mücadele veriyor.
Your majority keeps Daggett at bay while we figure out a future for the energy program with Miranda Tate.
Biz Miranda Tate ile enerji programı için bir gelecek belirlemeye çalışırken, oy çoğunluğunuz Daggett'ı kenarda tutar.
Destroy the world's best chance for a sustainable future?
Dünyanın daha iyi bir gelecek şansını yok mu edeceğiz?
On behalf of my Ministry, and the future of Unanimity, I would like to thank you for this final interview.
Bakanlığım ve İttifak'ın geleceği adına, bu son görüşme için size teşekkür etmek istiyorum.
Ordinarily I begin by asking prisoners to recall their earliest memories... to provide a context for the corporatic historians of the future.
Geleceğin tarihçilerine içerik oluşturabilmek için genelde tutuklulara hatırlayabildikleri ilk anılarını sormakla başlarım.
From now on, in the future and for ever... I will not call you again.
Şimdi gelecekte ve daima seni bi daha aramam.
All villagers and I will be proud of you when you set for glorious homecoming in the future.
Ben ve bütün köy seninle gurur duyuyoruz. Köyümüzden senin gibi parlak bir kahraman çıkardık.
It will be very, very important for you and for me... for you to do all of the work that you can to stay sane up there... and to know that I am here to talk to you... or at least send you periodic messages that at some point in the future you'll respond to.
Bu senin için olduğu kadar benim için de çok çok önemli. Orada yapmak zorunda olduğun bütün işleri sorunsuz bir şekilde halledebilmen ve sana söylediklerimi harfiyen anlayabilmen ya da göndereceğim periyodik mesajlara yanıt verebilmen için aklının tamamen başında olması gerekli.
Freddie, I want you to place something in the future for yourself.
Freddie, gelecekte kendin için bazı planlarının olmasını istiyorum.
I want you to place something in the future for yourself that you would like to have.
Gelecekte kendin için bazı planlarının olmasını istiyorum. Sahip olmak istediğin şeyler.
Open to the future. And open for business.
Geleceğe ve ticarete açık olacak.
As much as I enjoyed teaching future Americans for eight bucks an hour, it wasn't getting the job done.
Gelecekteki Amerika vatandaşlarına saati 8 dolardan zevkle ders verebilirim. Ama bu sorunumuzu çözmez.
Once and for all With the future
Önceden yaşadıklarım ve gelecek..
Now I am through talking to you for the foreseeable future so my advice to you would be to get your little narrow behind back in that room get back in that bed, and you treat my snoring like it is a Marvin Gaye love song.
Uzun bir süre seninle konuşacağımı sanmıyorum o yüzden sana tavsiyem derhal o kıçını odaya geri sokmak yatağa geri gitmek ve horlamamı Marvin Gaye şarkısı gibi dinlemek.
You keep living for the past, you ain't gonna have no future.
Geçmişe takılıp kalırsan geleceğin olmayacak.
Look, between you and I, I'm glad you guys stand up for the monkey. But in the future, lets just call security, okay?
Aramızda kalsın, maymunu böyle korumanızı sevindim ama gelecekte bunun için güvenliği çağırın, tamam mı?
If Romania could survive for 95 years without the gold then it can do so in future as well.
Romanya altın olmadan, 95 yıl boyunca hayatta kaldıysa....... gelecekte de bunu yapabilir.
In the future, I shall trade to Egypt for silks and spices.
İleride Mısır'a ipek ve baharat ticareti yapacağım.
Well, there's a lot to be said for enduring associations, Mrs. O'Neil, but in the future, I'd appreciate it if you wouldn't walk my dog.
Uzun soluklu birliktelikler hakkında konuşacak çok şey var Bayan O'Neil ama bir dahaki sefere köpeğimi yanınızda dolaştırmazsanız minnettar olurum.
I sat in the cafe that morning wondering what the future held for me.
Sabah kafede oturup geleceğin ne getireceğini merak ettim.
Ethiopia's prime minister, Josef Bekele who has worked for a peaceful development between countries in the Horn of Africa, is worried about the future of the region, and fears new violence between countries.
Somali Yarımadası'ndaki ülkeler arasındaki barışı geliştirmek için çalışmalarda bulunmuş Etiyopya başbakanı Joseph Bekele bölgenin geleceği hakkında ve ülkeler arası yeni çıkacak çatışmalardan endişeli.
He hid them there for many years, waiting for the regime to end, looking forward to a happy future, eager to multiply his money.
Parayı uzun yıllar orada sakladı, rejimin sonunu bekliyor, mutlu yarınları iple çekiyor, parasını ikiye katlamaya hevesli.
But what about if it's, like, for the betterment of future society?
Ya geleceği daha iyi hale getirecek bir şeyse?
Why am I not hearing one last search for common ground, soldiering on in forgiveness for the sake of a lucrative future?
Kârlı bir gelecek için bağışlanma adına neden son bir ortak zemin arayışı görmüyorum?
In the absence of actual evidence of any sort, all you'd be doing, with due respect, Your Honor, is demonstrating extreme prejudice and providing me with grounds for appeal of any future conviction, not to mention grounds for a complete dismissal.
Herhangi bir açık kanıtın yokluğunda, tüm yapacağınız, saygılarımla, Sayın Yargıç, aşırı önyargı göstermek ve ileride olası bir mahkumiyet durumunda bana temyiz gerekçesi sunmak ki tümüyle görevden alınma gerekçesini ima etmiyorum.
For the sake of law and order, I suggest you avoid all future attempts at a relationship, Molly.
Yasanın ve kuralların adına, sana sakınmanı öneriyorum. Bir ilişkideki tüm gelecek girişimleri, Molly.
For you. wealth was long ago. For me, it's the future.
Senin için zenginlik geçmişi ifade ediyor, benim içinse ; geleceği.
I signed away my children's future for the Miramar Playa.
Miramar Playa için çocuğumun geleceğinden feragat ettim.
To kill the young man who carries the future, what does it even mean to be "an assassin for the new era"?
Geleceği olan genç birini öldürerek "yeni çağ için öldürmenin" anlamı nedir?
In fact, for future reference, the Waldorfs do not give in to threats.
Aslında ilerisi için haberin olsun Waldorf'lar tehditlere boyun eğmez.
for the love of god 422
for the record 849
for them 201
for the sake of argument 37
for the time being 227
for the last time 470
for the rest of my life 110
for the life of me 58
for the greater good 31
for the first time 465
for the record 849
for them 201
for the sake of argument 37
for the time being 227
for the last time 470
for the rest of my life 110
for the life of me 58
for the greater good 31
for the first time 465