English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ F ] / Fresh water

Fresh water traduction Turc

565 traduction parallèle
Um, some fresh water.
Temiz su ver.
When you chew raw fish, there's always a little fresh water.
Çiğ balık yediğinde, biraz da olsa taze su vardır.
I thought I was among civilized men who wouldn't begrudge me fresh water.
Biraz suyu bana çok görmeyecek medeni insanlarla beraberim sanıyordum.
And Mother Nature has supplied them with plenty of fresh water.
Ve doğa ana onlara bolca su sağladı.
People settled in this area because of all the fresh water.
İnsanlar buraya taze su yüzünden yerleşti.
Get some fresh water!
Biraz su getirin!
Out looking for some fresh water.
Temiz su aramaya gitti.
Lisbeth, honey, run down to the spring and fetch your poor old pappy a bucket of fresh water.
Elizabeth, tatlım, pınara koşup şu yaşlı babana bir kova taze su getiriver.
Did you give fresh water to the goldfish this morning?
Bu sabah balığa taze su verdin mi?
Fresh water?
Taze su mu?
Captain Sinbad is filling his cask with fresh water.
Kaptan Sinbad, fıçıyı tatlı suyla dolduruyor.
We don't want a freeze-up in the fresh water tanks. - So keep an eye on them, will you?
Tatlı su tanklarının donmasını istemeyiz, o yüzden gözün üzerinde olsun.
I told Chippy to keep his eye on the fresh water.
Chippy'e tatlı su tanklarına dikkat etmesini söyledim.
The seven branches of the delta estuary of the river Ota drain and fill at their usual hour, precisely at their usual hour, with fresh water rich with fish, grey or blue, depending on the season and time of day.
Ota Irmağı'nın delta üzerindeki... yedi kolunda,... her gün belli saatlerde,... her gün tam o saatlerde, alçalıp yükseliyor sular. Balık dolu serin sular. Kimi zaman külrengi, kimi zaman mavi.
Captain's orders, there are problems with fresh water supply.
Kaptanın emirleri böyle. Tatlı su sorunumuz var.
It is very important that we save our supply of fresh water.
Temiz su depolarımızı korumamız son derece önemlidir.
See that the flowers in the conservatory get fresh water.
Seradaki çiçekleri görüyor musun? Onlara biraz su ver.
Here's some fresh water for you.
- Burada senin için biraz temiz su var.
Supply of fresh water down here.
Burada tatlı su var.
Now we follow our fresh water along that line to that valve, see?
Şimdi tatlı suyu şu çizgi boyunca bu kapağa kadar takip ediyoruz.
You'll have to wait till it rains to drink fresh water.
Temiz su içmek için yağmuru bekle.
There's no fresh water, no vegetation - nothing.
Taze su veya sebze yetişimi yok.
I'm gonna get some fresh water from the well.
Kuyudan taze su çekeceğim.
the silence, the smell of grass, the chill of fresh water.
Şu sessizlik, şu yeşilliğin rayihası, şu ışıl ışıl suyun serinliği.
"clear, sweet and fresh water!"
"Saf, temiz ve taze su!"
But not fresh water, no chlorine in it.
Ama tatlı suydu, klorin yoktu.
However... when I told you about the fresh water on the decking, when I told you that Eric Wagner might have been murdered, you know what you did? You turned the radio completely off.
Ancak, ben size havuzun kenarındaki sudan bahsedince belki Eric öldürülmüştür deyince radyoyu tamamen kapattınız.
I put her flowers in fresh water every morning.
Her sabah çiçeklerini taze suya koyarım.
I was thirsty and had no fresh water.
Susamıştım ve su yoktu.
She had fuel, supplies, fresh water.
O yakıt yüklü, levazım, temiz su.
Well, this is fresh water, and it's warm.
Şey, bu tatlı su ve sıcak.
And a glass of fresh water. - Fresh?
Ve bir bardak da taze su.
One ginger beer, and one glass of fresh water.
Bir zencefilli bira ve bir bardak taze su.
We have a good and lasting supply of fresh water.
Taze ve uzun süreli su kaynağımız var.
I'll bring you some fresh water.
Sana biraz su getireyim.
You once told me a cup of fresh water was enough to drown a sheep, right?
Bir defasında bana bir bardak suyun bir koyunu boğmaya yeteceğini söylemiştin, değil mi?
Fresh towels, running water, even a mattress.
Temiz havlular, çeşme, yatak bile var.
You'll lose more than Hazlitt if you don't put ashore for fresh food and water.
hazlitt gibi daha çok adam kaybedersiniz eger kıyıya çıkıp taze yiyecek ve su bulmassak.
How fresh they are and you down deep in that cold water in the dark.
Ne kadar da taze... Sen gidip şu soğuk suyun derinliklerine dalıyorsun.
At that time this water was clear and fresh.
O zamanlar su da temizmiş.
Well, there's always what you call ground water, and it doesn't mix with the salt water so if you dig down to the water level, you can get the fresh.
Nasıl da cılız, çelimsiz bir şeydin.
As human beings, you and I need fresh, pure water to replenish our precious bodily fluids.
İnsan olarak, senin ve benim temiz ve saf suya ihtiyacımız var vücudumuzdaki değerli özsuyu tıka basa beslemek için.
Do you think your Wild West will be less wild if you fill your glasses with fresh milk or spring water instead? Gentlemen, gentlemen!
Baylar, baylar!
I like my water fresh.
Suyumu taze isterim.
In ten minutes you could be drinking fresh and pure water.
On dakika sonra temiz ve taze su içebilirsin.
Sun, fresh air, good water in your garden
Güneş, temiz hava, bahçendeki güzel su
Fresh mountain stream water.
Dağ eteklerinden gelme kaynak suyu.
No, I'm just glad I'm here where it's, uh, quiet... and you can breathe fresh air and drink water that doesn't have to come out of a bottle.
Hayır, burada olduğuma memnunum, burası sessiz... ve temiz hava alabiliyorsun, şişelenmiş su içmek zorunda değilsin.
He would take a specimen, and the piss in that bottle... would be just as clean and as pure... as fresh drinking water.
Kontrol için örnek verecek olsa ve şişeye işese içme suyu kadar temiz ve saf olurdu.
Does not the pebble entering the water begin fresh journeys?
Suya giren taş yeni yolculuklara çıkmaz mı?
Got some lovely fresh spring water.
Çok taze kaynak suyum var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]