Get in traduction Turc
125,026 traduction parallèle
Get in the car.
- Arabaya bin.
Jason, get in the car.
- Ne? Jason, bin.
I mean, just yesterday, I managed to get in hot water for a comment I made at a luncheon.
Mesela daha dün bir öğle yemeği toplantısında bir şekilde tehlikeli sularda yüzerken buldum kendimi.
Well, we need to get in that building.
O binaya girmemiz gerekiyor.
I would much rather you get in this tub with me than these magazines.
Bu küvete dergilerden ziyade, seninle girmeyi daha çok tercih ederim.
All of this is just... life trying to get in the way.
Bunlar sadece... kaderin cilvesi.
But if you want to find out, you are gonna have to get in the car, right now.
Neresi olduğunu öğrenmek istiyorsan, arabaya binmen gerekli.
I should just get in my car,
Arabama binip gerisin geri,
How'd you get in here?
İçeri nasıl girdin?
- get in the car by himself.
- yalnız binmesine izin vermeyin.
- We've got to get in the game.
- Oyuna girmek zorundayız.
Tim's killer had to get in that flat and he had to get out.
Tim'in katilinin o daireye girmesi ve dışarı çıkması gerekiyordu.
We can get you in and out through covert access and maintain your cover story you're still in police custody.
Gizli girişten girip çıkarsın, polis gözetiminde gibi.
Get me a one-pager on Africom and let the room know that the White House is monitoring the situation in Naruba.
AFRICOM için bir özet hazırla ve odadakilere, Naruba'daki durumu gözlemlediğimizi söyle.
Get the hell in here.
Geç, otur hadi.
- Speaking of numbers, sir, we need to get 51 Senate votes in two days, which is not gonna be easy.
- Sağ ol. Hesaplardan bahsetmişken, iki günde 51 Senato oyu lazım, bu hiç kolay olmayacak.
We will work the language of the bill in the House... but if we don't get it past the Senate,
Meclis'te üzerinde çalışırız.
We'll check in when we get there.
Vardığımızda ararız.
If we want to get any of those things done in this Congress, we need a united Republican front.
Bunları Kongre'de halletmek istiyorsak birleşik bir Cumhuriyetçi cepheye ihtiyacımız var.
So I urge my colleagues in the Senate to pass this bill tomorrow and get it to the House, where Republicans, Democrats, and Independents...
O yüzden Senato'daki meslektaşlarımı, yarın taslağı geçirip Meclis'e göndermeye davet ediyorum, ki o noktadan sonra ise hep birlikte...
We, uh... We get you back in the West Wing with the new VP?
Yeni yardımcıyla Batı Kanadı'na dönecek misin?
I'll stay in contact with Aaron, get a sense of where things stand with the Committee.
Aaron'a ulaşıp Komite'de durum nasılmış, öğreneyim.
I'm in no rush to get back to the fleabag motel.
leş motelime dönmeye can atmıyorum.
All right, we'll be in contact when we get to Driggs.
Driggs'e vardığımızda görüşürüz.
In the meantime, you'll get me that data?
Bu esnada şu verileri yollar mısınız?
I was hoping I might get an invitation soon, uh, though I am a bit wary about coming in today, given the circumstances.
Bu bir onur. Davet edilmeyi ben de umuyordum ama bugünkü şartları düşünürsek bazı çekincelerim var açıkçası.
We'll boil the message down to a handful of talking points, get those out to some key media outlets in anticipation of the summit, and then your speech in Toronto will build on those.
Mesajımızı birkaç mühim noktaya indirgeyip zirve öncesi medya mensuplarına iletiriz. Konuşma da bunlar üzerinden yürür.
He'll get over it as soon as he realizes that a NATO summit is no different than an outsized cabinet meeting in a lot of different languages.
NATO zirvelerinin, farklı diller içeren büyütülmüş bir kurul toplantısı olduğunu fark edince hemen toparlanır.
He has the resources to get himself anywhere in the world without setting off any trip wires.
Hiçbir şüphe çekmeden dünyanın her yerine gidebilecek kadar kaynağa sahip.
And you won't get any, because as long as he's locked up in that cage, the only thing he's going to remember is that cell in the orphanage.
Ve hiçbir şey elde edemeyeceksin, çünkü o kafesin içinde kilitli kaldığı sürece, hatırlayacağı tek şey yetimhanedeki o hücre.
If he can get the HMX, I'll come up with a way for the Kings to steal it.
HMX bulabilirse Kings'in çalması için bir yol bulurum.
We'll get you to the sale in plenty of time to kill your mom.
Sizi satışı götürdüğümüzde anneni öldürmek için bir sürü zamanın olacak.
Well, how about I get the strigs in the back of that bus to help?
Peki ben arkadaki otobüsten yardım için strigoi getirsem nasıl olur?
In fact, I'm fairly certain they'll pay a pretty penny to get their plutonium back, along with you and hairless, dead or...
Aslında, oldukça adil ödeyeceğinden eminim plütonyumunu sizinle birlikte götürdüğüm için ve tüysüzle. Ölü ya da...
You want to go in that truck? We've gotta get the pit before backup shows up. !
Kamyonla mı gitmek istiyorsun?
- For you to get your ass in this tub.
- Seni bu küvete, sokmak.
Well, we can get him in tomorrow morning, if you're willing.
Eğer isterseniz, yarın sabah ameliyata alabiliriz.
and, uh, she wants to get back together with me, of course, and, uh, she wants to star in the play, but the only thing is, I'm with Sloane now, you know,
Ve tabi ki, tekrardan birlikte, olmak, ayrıca oyunda da başrol olmak istiyor. Ama bildiğiniz gibi şu an Sloane ile birlikteyim, ve Sloane şu anda oyunun da başrolü.
I-I can get a lot done in six months, you know, at least get the-the downstairs and the bathrooms done so we could use'em.
6 ayda ben neler yaparım, en azından alt katı ve banyoları bitiririm.
Being a father means that every once in a while you get to buy yourself something.
Babalık demek, her fırsatta kendine bir şey alman demektir.
Get your asses in the car.
Arabaya binin.
I also know you get claustrophobic when you're stuck in a place for too long, so I just wanted to come over here and ease your mind, tell you that any second now, the train's gonna start moving, okay?
Bu sebepten buraya seni rahatlatmaya ve sana treninin her an hareket edebileceğini söylemeye geldim.
Let's come in, rehearse the play, get out.
Gel, prova yapalım, sonra da toz olalım.
How did you get started in this business?
Bu işe nasıl başladın?
Whenever I'd get too in my head, he'd take his hands and put them on both sides of my head, and he'd just say...
Ne zaman kendime yüklensem, ellerini başımın her iki yanına koyar, ve sadece şöyle derdi...
Unfortunately, in order to get my informant to talk,
Muhbirimle konuşmam gerek.
'When you do go into the flat,'you get a weird text telling you not to come in.
'Daireye ne zaman girdin,' Eve gelmemeni söyleyen tuhaf bir mesaj aldın.
And as far as I'm concerned, DCI Huntley, two hours is an extremely narrow margin for our fella to abduct that wee girl, transport her across town, do away with her, and then get himself up to the hospital.
Anladığım kadarıyla, Dedektif Başmüfettiş Huntley, Bu iki saat, Farmer'in kızı kaçırıp, kasabayı katetmesi, ona saldırması... ve hastaneye, mazeret uydurmak için, tekrar geri dönmesi.... için son derece dar bir süre.
I'll just have a look round the other rooms quickly - and then I want to get the team in, if that's OK? - Fine.
Diğer odaları çabucak inceleyeceğim... ve sonra da ekibe katılmak istiyorum, sorun olmaz değil mi?
But in the meantime, I'm going to get on with finding the bastard who did this.
Ama bu arada, bunu yapan piçi bulacağım.
Huntley's relented a bit as far as I'm concerned and I've managed to get eyes on Tim's communication history.
Huntley, anladığım kadarıyla biraz rahatladı... ve Tim'in iletişim geçmişi hakkında biraz araştırma yaptım.
get inside 386
get into it 40
get in line 172
get in the car 1242
get in the water 30
get in here 819
get in the game 25
get in there 887
get in my car 17
get involved 31
get into it 40
get in line 172
get in the car 1242
get in the water 30
get in here 819
get in the game 25
get in there 887
get in my car 17
get involved 31