English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / His car

His car traduction Turc

6,821 traduction parallèle
We put out a BOLO on his car.
- Arabasının bilgilerini ekiplere verdik.
Eric tracked his car into the Zona Norte district of Tijuana.
Eric adamın arabasını Tijuana'daki Zona Norte'ye kadar takip etti.
He was already dead when his car caught on fire?
Arabası alev aldığında ölüymüş.
While Izzy was busy running his mouth, bragging about how he was gonna be rich, I snuck out and I-I took it out of his car.
Izzy çene çalmakla meşgulken nasıl zengin olacağıyla övünürken sıvıştım ve arabasından aldım.
Rudy said that Izzy had audiotapes in his car.
Rudy'nin dediğine göre Izzy'nin arabasında kasetler varmış.
His car is made out of duct tape.
Arabasını koli bandından yapmış.
I bet right now he's driving his car, looking straight ahead, and smiling at his wife in the seat next to him.
Eminim ki ; şu an arabasını sürüyor. Önüne bakıyor ve yan koltuktaki karısına gülümsüyor. Ee, teslimat işi yalan mı oldu?
I'm gonna take his car!
Arabaya el koyuyorum.
His car is currently parked outside his home in Hollywood.
Arabası, Hollywood'daki evinin önünde park halinde.
He crashed his car, and she went off the rails.
Babam araba kazası yaptı, annem kendini kaybetti.
.. and I heard his car..... and I knew then, that he was driving too fast...
Ve arabasını... Anladım ki çok hızlı kullanıyordu.
Maybe he's in his car somewhere, you know?
Belki arabasıyla bir yerlerdedir, ha?
Oh, God, is he going for his car keys?
Tanrım, arabasının anahtarlarını mı çıkarıyor?
'James, therefore, parked his car above the high water mark,'locked it, weirdly,'and we made camp, which for once wasn't so bad.'
James suyun yükseleceği yere arabasını park etti. Bir faydası olacakmış gibi kilitledi. Ve kamp kurduk.
He was cuffed to the pipes back here, 200,000 in the trunk of his car.
Arkada bir yere kelepçelenmiş, arabanın bagajında 200,000 papel var.
Murph, I can see his car!
Murph, arabasını görebiliyorum!
That's his car.
Bu onun arabası.
Hank Williams died in his car.
Hank Williams arabasında hayatını kaybetti.
He lost his car keys.
Arabasının anahtarını kaybetti.
Do you still want me to spit on his car?
Arabasına tükürmemi istiyor musun?
Oh, that's his car!
Oh, bu onun arabası!
Inside the bag there were so many rolls of tape, like a ball, and Hans took it to his car.
Valizin içinde çok sayıda topa benzer yuvarlak şeyler vardı, Hans sonra çantayı arabaya götürdü.
He can quit his job, he can change his name, he can dump his car, but I will still find him.
İşinden istifa edebilir, adını değiştirebilir. Arabasını fırlatıp atabilir ama yine de onu bulacağım.
He really blew a fuse about his car.
Arabası hakkında gerçekten öfkeliydi.
Go and fucking get Junior, and tell him we found his car.
Git Junior'u bul, arabasını bulduğumuzu söyle.
Well, that is what happens when the leading man crashes his car into a tree on opening night.
Başroldeki adam açılış gecesi arabasıyla ağaca çarparsa öyle olur.
How'd you know he'd just crash his car?
Kaza yapacağını nereden anladın?
Though Officer Williams never engaged with suspects in the back of his car,
Zorlu polis memuru Williams arabasının arkasındaki hiçbir şüpheliyle iletişim kurmazdı.
Just now, my friend wants to move his car, and you're standing by the window like you're gonna catch him stealing something.
Şimdiyse arkadaşım arabasını çekiyor ve sen pencere kenarında durup sanki onu bir şeyler çalarken yakalayacakmış gibisin.
Kid got some weed, put it in his car and called the cops.
Biraz ot bulup arabasına yerleştirir ve polise haber verir.
You slammed your scooty in his car.
Motorunu onun arabasına çarptın.
Dad turned his car around. Had to drive all the way back, drop Ted off.
Adam Ted'i geri getirmek için onca yolu geri döndü.
- I don't want his car.
- Arabasını istemiyorum.
Please say something, or I'll take you for some kind of a pervert who lured me into his car to kill me.
Lütfen bir şeyler söyle yoksa beni öldürmek için arabasıyla bekleyen bir tür sapık olduğunu düşüneceğim.
Now, why in the hell would he keep his car in his penthouse?
İnsan arabasını neden çatı katında tutar ki?
So, he got out of his car, and when he came over to your car, his face was covered with blood.
Arabasından indi ve yanına gelerek arabana bindi, yüzü kanla kaplanmıştı.
Did you ever look in his car?
Arabasını hiç gördün mü?
Howard, why would he be looking for Clint Coburn if Clint Coburn was sitting right in his car?
Howard, Clint Coburn arabada oturuyor olsaydı, adam onu neden arasın?
His car broke down, but we're resolving it.
Arabası bozuldu, ama halledeceğiz.
And then his luck ran out and he was hit by a car.
Ve şansı tükenip kendisine araba çarpmış.
His wife's family owns a car dealership, so I can help around the office after school.
Eşinin ailesinin araba bayisi var, okuldan sonra yardım edebilirim orada.
So, you didn't take the Maestro up on his offer of a car?
Üstat sana araba yollamadı mı?
Looks like his problem started two years ago when his parents died in a car accident.
Sorunları iki yıl önce ailesini trafik kazasında kaybedince başlamış.
Once out of Berlineloche, the roads opened up and Hammond could discover the joys of his muscle car at full chat.
Berlineloche'den çıktıktan sonra yollar açıldı. Böylece Hammond yol arabasının keyfine tam gazda varabilecekti.
His stupid car on the back of a lorry.
Aptal arabası bir kamyonun arkasında.
Just for the record, you killed John Callahan that night in Miami... shot him in the head and stuffed him in the trunk of his own car.
Kayıtlara geçsin, Miami'deki o gece John Callahan'i öldürdün. Kafasına sıkıp kendi arabasının bagajına yerleştirdin.
Hank looked around for someone to drive him in his own car.
Hank kendi arabasını sürerek onu götürecek birilerini aradı.
Rory died in a car accident, here his body lies...
Rory trafik kazasında öldü ve bedeni şu an burada.
I got fifteen witnesses that say you ran a cop car at Jamaica Avenue killing'an officer, while your son killed his partner.
- Elimde Jamaica Bulvarı'nda polis arabası kovalarken senin polis memurunu oğlunun da onun ortağını öldürdüğünü söyleyen 15 görgü tanığı ifadesi var.
But you know, I wonder if the Tsar still can trust a man that can't even rule his own house.
Bu meseleyi yarın sabah 10'da sarayda halledeceğiz ama şunu da bilin kendi evini dahi idare edemeyen bir adama Çar hâlâ güvenebilir mi merak ediyorum.
His dog is growling and I left my heater in the car.
Köpeği hırlıyor ve emanetim arabada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]