Hours left traduction Turc
881 traduction parallèle
- There are two hours left.
- Kalan iki saat var.
You have three hours left to live.
Üç saatlik ömrünüz kaldı.
He won't speak to me, refuses even to see me, and there are so few precious hours left.
Frankie bana hiç bir şey söylemeyecek, her gördüğünde beni tersleyecek, elimizde çok önemli birkaç saat kaldı.
You have only a few hours left!
Yalnızca birkaç saatin kaldı!
6 hours left.
Altı saat kaldı.
We got three hours left in the day.
Havanın kararmasına 3 saat daha var.
There are only a few hours left.
Sadece birkaç saatimiz kaldı.
"You only have a few hours left."
Yalnızca birkaç saatin kalmış.
You've only got a few hours left.
Sadece bir kaç saatin kaldı.
I mean, seeing as how we only got a few hours left.
Yani sadece bir kaç saatimiz kaldığına göre.
- He has few hours left to live.
- Bir kaç saat ömrü kaldı.
Three days, seven hours left to us.
Üç gün, yedi saatimiz kaldı.
We only have a few hours left.
Sadece bir kaç saatimiz kaldı.
There are only a few hours left before the game. Now, get freshened up.
Oyuna sadece bir kaç saat kaldı Şimdi, biraz toparlan.
About two hours left.
Daha iki saat var.
Them 12 hours is all you got left to move in.
Hareket edeceğin topu topuna 12 saatin kaldı.
Ah, they're probably having a grand time talking about the few hours they got left before Pop's train leaves.
Babamın treni kalkmadan önce, kalan son saatlerinden dem vurarak muhtemelen muhteşem bir zaman geçiriyorlar.
A few hours after you left Hansford,
Siz Hansford'dan ayrıldıktan sonra...
He left two hours ago with Mr. Thwaite.
İki saat önce bay Thwaite ile çıktılar.
I labeled them as you see and left them outside in the sun for several hours. Then I put them in this drawer on photographic plates like this and then I waited to see if they would give out any sunlight they might have absorbed.
Onları gördüğünüz gibi etiketledim ve onları dışarıda birkaç saat güneşte bıraktım sonra onları çekmeceye koydum bu şekilde fotografik plakaların üzerine ve sonucu bekledim.
- You left for three hours!
- Üç saattir yoksun!
The car left and a few hours later I heard horses
Araç gitti. Birkaç saat sonra at sesleri duydum.
She left me four hours ago.
Benden dört saat önce ayrıldı.
- 44 hours and 34 minutes left.
- 44 saat ve 34 dakika kaldı. Hadi!
- She left 2 hours ago
- 2 saat önce gitti.
There ain't two hours of daylight left, miss.
Güneşin batmasına 2 saat bile kalmadı.
They jumped us about three hours after we left here.
Buradan ayrıldıktan üç saat sonra, üzerimize çullandılar.
He was locked in the icebox with the left leg for six hours.
Altı saat bir buzdolabında kalmış.
They searched for you for hours and finally left.
Saatlerce seni aradılar sonra da gittiler.
- She left a couple hours ago.
- Bir kaç saat önce çıktı.
The royal tree hath left us royal fruit... which, mellowed with the stealing hours of time... will well become the seat of majesty... and make, no doubt, us happy by his reign.
Kraliyet ağacından bize bir kraliyet meyvesi kaldı. * Bu meyve elbette ağır ağır olgunlaşacak, zamanla hükümdarlık tahtına yakışacak ve şüphesiz yönetimiyle hepimizi mutlu kılacak.
To the best of our knowledge, my wife and I are the only ones left alive since we have not seen or heard anyone for hours.
Bildiğimiz kadarıyla yalnız karım ve ben sağ kaldık çünkü saatlerdir kimseyi görmedik veya duymadık.
She left hours ago.
Saatler önce ayrıldı.
Must have left a couple of hours ago.
Birkaç saat önce ayrılmış olmalılar.
We've got eight hours of water left.
Sekiz saatlik suyumuz var.
Let's see, left Salt Lake about 8 hours ago.
- Bakayım. Salt Lake'den takriben 8 saat önce çıkmıştım.
- I don't know - five minutes or five hours. - I'm sorry, that's all that's left.
Şey, sanırım onlar - bilmiyorum - 5 dakika ila 5 saat.
There's nothing left for us to do now but kill the hours until your departure.
Uçağın kalkışına kadar vakit öldürmekten... başka bir şey gelmez elimizden artık.
She left a couple of hours ago.
Birkaç saat önce otelden ayrıldı.
I left it outside Berger's. A couple of hours later, it was gone.
Berger'ın önünde bırakmıştım ve birkaç saat sonra gitmişti!
They left Scapa Flow 40 hours ago.
40 saat kadar önce Scapa Flow'u terkettiler.
Ten hours of daylight left.
Günün ilk ışıklarına 10 saat kaldı.
That night lasted 60 hours and nobody left.
Size sözünü ettiğim gece 60 saat sürdü ve içeri kimse alınmadı.
If you're the last one left alive after 30 hours... I will set you free with a pocket full of cash.
Otuz saat sonra hayatta kalan olursan cebine para doldurup, seni azat edeceğim.
The commander of the 243rd left for Rennes at 1 800 hours.
243. Tümen komutanı saat 18 : 00'da Rennes'e doğru yola çıktı.
I have, with what's left in my tank and one reserve cylinder, enough oxygen for... oh, about 60 hours... depending, of course, on how much I exert myself.
Ana tankımda ve yedek tankımda kalan toplam oksijen miktarı... 60 saat kadar... İidareli kullandığım takdirde tabiki...
At the most optimistic appraisal... I have 50 or so hours of life left...
En iyi tahminle... 50 saat kadar bir hayatım kaldı.
I left it less than 24 hours ago!
Ayrılalı 24 saat olmadı bile!
Two hours of oxygen left.
İki saatlik oksijen kaldı.
Three hours, 11 minutes left.
Üç saat, 11 dakika kaldı.
How much of the 12 hours do we have left?
12 saatten geriye ne kaldı?
left 1878
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left and right 28
left a message 20
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left here 19
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left and right 28
left a message 20
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left here 19
left to right 23
left face 22
left foot 46
left hand 51
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24
hours 6338
hours ago 400
hours later 138
left face 22
left foot 46
left hand 51
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24
hours 6338
hours ago 400
hours later 138