I meant for you traduction Turc
592 traduction parallèle
I meant for you to find it.
Sen onu bulasın diye.
I didn't mean for us, I meant for you.
Ben bizi değil, seni kastetmiştim.
Every word the priest said was meant for us and in my heart, I made all of the vows to you.
Papazın her sözü bizim içindi ve tüm yeminleri içimden senin için tekrar ettim.
Hasn't anything I've told you for the last three years meant anything?
Üç yıldır söylediğim her şey boşuna mıydı?
I suppose you weren't meant for sick men.
Sanırım hasta adamlara düşkün değilsindir Scarlett.
Carol, I meant to wait for Judy's romantic moments and all that but will you marry me, Carol? Soon? Oh, egads.
Carol, romantik bir zaman kolluyordum benimle evlenir misin Carol?
What I now want to say to you my son... is meant for you when you are a grown man... the now mighty invaders... will now have been thrown off our land for quite some time.
Oğlum şimdi sana söylemek istediğim şey... ancak büyüdüğünde sana anlamlı gelecek... Şimdinin güçlü işgalcisi... belli bir zaman sonra ülkemizden atılmış olacak.
" Dear Russ, I'm writing this letter to you because we once meant a great deal to each other and there is no one else to whom I can go for help.
" Sevgili Russ, sana bu mektubu yazıyorum çünkü bir zamanlar birbirimize çok şey ifade ettik ve yardımını isteyeceğim başka kimse de yok.
I always meant it for your good - planning things for you, arranging things for you ;
Her zaman senin iyiliğini istedim.
That's exactly what I meant, it's too far for you.
Ben de onu diyordum zaten, orası size çok uzak.
I meant the "you" one substitutes for "one."
Sen derken herhangi birini kast ediyordum.
I meant to prepare you for your conversation with my nephew.
Yeğenimle yapacağınız konuşma için sizi hazırlamak istiyorum.
No, I meant it may be necessary for you to come along.
Hayır, yanlış anladın, senin de gelmen gerekebilir.
Well, I don't wonder. What you saw was never meant for woman's eyes.
iyi senin kadın gözüyle ne gördüğünü merak etmiyorum.
And I was meant for you
# Ve benim senin için var mı bir anlamım #
Honey, except for telling you I have money, which I haven't everything else I said, I meant.
Tatlım, sana param olduğunu söylemek dışında, ki yok... ... söylediğim her şey gerçekti.
I'd do the same for you if it meant as much.
Eğer senin için o kadar anlamı olsaydı, ben de senin için aynı şeyi yapardım.
I think it's meant for you.
Sanırım sizin için.
I arranged for you to see Rhakim and meant you to follow him here.
Rhakim için tören düzenledim, gelip izleyebilirsiniz.
You meant to pay for that compact in your bag but you just forgot to. But I...
Ama ben...
I meant to tell you she's on this women's committee for the Parkman Centennial.
Söylemeyi unuttum. Kendisi şu an Parkman 100. Yıl Festivali kadınlar heyetinde.
I thank you deeply. However, if they're meant as praise for a successful scientist,
Yok eğer bir bilim adamı olarak başardığım şey içinse, o onuru geri çevirmek zorundayım.
I meant you'd be surprised at the different openings that come up for...
Ne kadar çok iş olanağı çıktığını bilseniz şaşardınız...
I took one meant for you.
Senin yerine bana batmasını sağlamıştım.
- Oh, I wish, just for once... - Don't! Trust me enough to tell me what she meant to you.
Keşke bir kere olsun... bana yeterince güvenip, O kızın sana ifade ettiği anlamı anlatabilsen...
I never meant to tell you this, but I can't let her die for me.
Bunu sana asla anlatmamam gerekiyordu. Ama benim için ölmesine izin veremem.
I meant to look so nice for you.
Senin için çok güzel olmak istedim.
I meant for the others in the village where you bought the pig.
Domuzu aldığın kasabadaki insanları kastetmiştim.
Oh, I thought you meant one that went for coffee like you used to.
Ben senin kahveni getiren sincaplardan sanmıştım.
You know, I got a funny feeling this bullet was meant for you.
Biliyor musun, bu kurşunun senin için ateş edildiği gibi tuhaf bir his var içimde.
Do you think I would have paid 5 million dollars for my daughter if she meant nothing to me?
Onu kurtarmak adına ödediğim... 5 milyon doları bir uğruna mı verdiğimi düşünüyorsun?
I guess you meant for me to read it later.
Galiba notunu erken okumamı istiyordun.
I assumed you meant that it might be all right if we were by ourselves for a while and did some thinking.
Bir süre yalnız kalıp biraz düşünmek iyi olur demek istedin sandım.
This love was meant for just you and I
utanma lütfen...
I meant, uh, are you available, you know, for action? "Action"?
Yani bir aksiyon için müsait misin demek istedim.
I meant that it's okay that you did it once, but I didn't mean for you to do it again!
Yani tamam bir kere yaptın. Bir daha yapmanı kastetmedim.
David, I said I wanted to work for you and I meant it.
David senin için çalışmak istiyorum derken ciddiydim.
Well, my lord, I hadn't meant to mention it, but I have been wondering all along why you think Baldrick with a bag on his head is gonna be a dead ringer for Lord Farrow, because he's not!
Lordum, hiç zikretmeyecektim ama, merak ettim durdum neden kafasına çuval geçirilmiş Baldrick'in Lord Farrow'un ölüsüne benzeyeceğini düşünüyorsunuz? Zira, hiç benzemiyor!
I meant that everyone here thinks for his own sake, and people like you end up rotting in jail!
- Demek istediğim, herkes kendi iyiliği için burda olduğunu düşünüyor. ve sizin gibi insanlar hapiste çürüyor!
I meant, are you in here for drugs?
Demek istediğim, uyuşturucu suçundan mı buradasın?
I think this was meant for you, Carol.
Burada kişinin sen olabileceğini demek istiyorum, Carol.
Well, I meant what's best for you.
Ben senin için iyi olanı önermiştim.
I never meant for us, for me to come on to you, for us to get involved.
Seninle birlikte olmak, ilişkiye girmek niyetinde değildim.
Actually, I meant anywhere you want to go for the rest of your life.
Aslında, hayatının sonuna kadar gitmek istediğin heryere götürmekten bahsediyordum.
I meant that if I kiss her and she wakes up before she needs to then that's more trouble for you.
Yani onu öpersem ve vaktinden önce uyanırsa senin için daha zor olabilir.
And do you know that at that time... and for several hours afterwards I actually meant it.
Ve biliyor musunuz, o anda... ve ondan sonraki bir kaç saat boyunca duygularımda samimiydim.
I think you made a mistake and gave me what was meant for Mihail, our co-regent son, and to him what was meant for me.
Sanırım bir hata yaptınız ve kral naibi oğlum Mihail'e vermeniz gereken şeyi bana, bana vermeniz gereken şeyi ona verdiniz.
I wish there was some way for you to know how much the time we spent together has meant to me.
Keşke birlikte geçirdiğimiz zamanın benim için ne kadar önemli olduğunu anlayabilmenin bir yolu olsaydı.
I meant two beers for you and none for me.
Sana iki bira, bana da bira yok demek istedim.
I meant to turn it in. It's for you.
Ben de sana vermek istiyordum.
I just meant you could afford to run for governor.
Sadece valiliği yürütebileceğinizi kastetmiştim.
i meant every word 19
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i meant what i said 95
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i meant what i said 95
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i meant you 39
i meant to ask 21
i meant to ask you 25
i meant me 26
i meant that 30
i meant to 53
i meant no offense 16
for you 2938
for your information 371
for your own good 102
i meant to ask 21
i meant to ask you 25
i meant me 26
i meant that 30
i meant to 53
i meant no offense 16
for you 2938
for your information 371
for your own good 102