I said that traduction Turc
25,976 traduction parallèle
But Tahani said that you helped Michael by putting your hand on his chest and doing some sort of healing magic.
Ama Tahani elini göğsüne koyup Michael'i iyileştirdiğini söylemişti.
Charlie, I was annoyed when I said that.
Charlie, onu söylerken sinirliydim.
Remember how I said that?
Hatırlıyor musun?
I don't know why I said that.
Neden öyle dedim bilmiyorum.
When I said that, Todd, I wasn't talking about things.
Hayat kurmak derken erzağı kastetmiyordum.
I don't love Dennis. I don't know why I said that.
Dennis'i sevmiyorum, neden öyle dedim bilmiyorum.
When Diane said that they elected you to be the boss, I thought that was a big joke.
Diane lider olarak seni seçtiklerini söylediğinde şaka yapıyor sandım.
That's the first time I've said that out loud.
Bunu ilk kez sesli söylüyorum.
That's why he said I couldn't stop him.
Bu yüzden onu durduramayacağımı söyledi.
I shouldn't have said that.
Öyle söylememem gerekiyordu.
Said that he was part of a large network, and that if I joined them, he could help me with my charges.
Büyük bir ağ teşkilatının parçası olduğunu söyledi ve onlara katılırsam suçlamalarımda bana yardım edeceğini söyledi.
He just said that he could help me if I was one of them.
Sadece onlardan olursam yardım edeceğini söyledi.
I wish you hadn't said that.
Keşke bunu söylemeseydin.
- Yeah, I just said that.
- Evet, az önce aynı şeyi dedim.
And then you said... well, I can't repeat what you said, but it was a vulgar word for a part of the body that God made you in.
Sonra bir de... Söylediğin şeyi tekrar edemeyeceğim ama Tanrı'nın sana verdiği vücudun bir parçası için kaba kelime kullandın.
They said to say that I was changing the dressing on my gunshot wound and I saw that the spaces in between the pillars looked like bullets.
Bana kurşun yaramın üzerindeki pansumanı değiştirdiğimi... sütunların arasındaki boşlukların kurşunlara benzediğini gördüğümü söylememi istediler.
I mean, it's not unusual for us to have a glass of wine or two if he gets home at a decent hour, but... he sent me a text this morning, said that I was in rare form.
Eve makul bir saatte gelirse bir, iki kadeh içtiğimiz olur. Ama... Sabah mesaj attım, "tam formundaydın" demiş.
I'm just going to pretend that you said congratulations instead.
Bunu demek yerine tebrik ettiğini varsayacağım.
I thought you said that it was a racket engineered...
- Bunun saçmalık olduğunu söylemiş...
She went to my supervisor and said that I... was trying to insert myself in your professional life with an eye toward my own monetary gain.
Müdürüme gidip, maddi çıkarım için mesleki hayatına girmeye çalıştığımı söylemiş.
I tried to pretend that I didn't know it was wrong, but my mum sat me down and said...
Yanlış olduğunu bilmiyormuş gibi davranmaya çalıştım ama annem beni karşısına aldı ve dedi ki...
- That's what I said, I can't see it.
- Dediğim buydu, göremiyorum.
I never said that.
- Bundan bahsetmemiştim.
Look, I know you said that... this show, it can make people do things.
Dinle, söylemiştin biliyorum o program, insanlara bir şeyler yaptırabiliyor.
This time last night, I said to Leonard that I would see him in a couple of days and now...
Bu defa geçen akşam Leonard'a onu birkaç gün içinde göreceğimi söyledim ve şimdi...
You know, if you asked me that two weeks ago, I don't know what I would have said.
Bu soruyu iki hafta önce sorsaydın, ne derdim bilmiyorum.
Look, you said no DNA tests on the family, and I should've respected that, instead of doing what I did.
Bak, ailenden DNA alınmasını istemedin ve yaptığım şeye rağmen bu isteğine saygı duymalıydım.
He said he knows all about us, that I just add a little spice to your marriage.
İkimizle ilgili her şeyi bildiğini söyledi. Evliliğinize biraz renk kattığımı da.
He said you wouldn't remember the events of the last few months, but I... didn't expect that.
Son bir kaç ayda olan şeyleri hatırlamayacağını söyledi ama ben bu kadarını beklemiyordum.
That's what I said.
Ben de böyle söylemiştim.
Yeah, yeah, yeah, yeah, that's literally what I just said.
Evet, evet, evet. Aynen öyle dedim.
Oh, but the true icing on the crap cake was what you said to me when I told you that Ben was a father to a beautiful little girl.
Ama... ama asıl marifetin Ben'in güzel bir kızın babası olduğunu söylediğimde bana söylediğin şey oldu.
When you said that I was an adept on the radio,
Radyoda usta olduğumu söylediğinde,
You know, I think that's the first time you've ever said that to me.
Sanırım bunu bana ilk kez söyledin.
Sebastian said, um- - Well, I thought that you were gonna be in Prague.
Senin Prag'da olacağını sanıyordum.
Yes, I just said that.
- Evet, dedim ya!
In the beginning, I didn't know what was going on, but then I saw the orchestra, and I said, I don't like that kind of stuff.
İlk başta ne olduğunu anlamadım ama sonra orkestrayı görünce bu tarzı sevmem dedim.
I went around and did my little work out, and I seen, I said, wow, everything is gone, like, yesterday, everything was there, and then today everything's just gone just like that.
Ve dedim ki, her şey gitmiş. Dün hepsi buradaydı. Ama bugün her şey gitmiş, bir anda.
Maestro, you said that I should perform works that I feel, and I really, really feel this piece.
Maestro, hissedeceğim parçaları çalmam gerektiğini söylemiştin. Bu parçayı gerçekten hissediyorum.
That's what I said.
Ben de öyle demiştim.
That's what I said!
Ben de böyle demiştim!
In my defense, when I first arrived, and you said, "You, Eleanor Shellstrop, are dead, and you're in the Good Place," I had no reason to think that was a mistake.
Kendimi savunacak olursam burada benimle konuştuğunda "Eleanor Shellstrop sen öldün ve İyi Yer'desin." dediğinde bunun bir hata olduğunu düşünmem için hiçbir neden yoktu.
I never said that you did say that, so...
Ben de öyle dediğini söylemedim, yani...
I should've said, that took courage, what you did.
Söylemem gerekirdi, yaptığın cesaret isteyen bir şey.
And I said, " Ruben, you've been saying that all day.
Ben de "Ruben, tüm gün bunu söyleyip durdun."
When I got to about 12, I realized that about 50 percent of everything she said just wasn't true.
On iki yaşıma geldiğimde söylediklerinin yarısının doğru olmadığını fark ettim.
Mindy, what if I said to you, forget that photofit we showed you, forget that this man is... 78 percent of ten percent white male of a certain age profile.
Mindy, sana gösterdiğimiz robot resmi unut, tamam mı? Bu adamın, belirli bir yaş profilinin yüzde on beyaz erkek diliminin yüzde 78'inde olduğunu unut.
He said that I should find out what Bobby has been doing in Düsseldorf.
Bobby ile görüştüğümü biliyor.
When I heard that Ruben was dead, you know what I said to my wife?
Ruben'ın öldüğünü duyunca karıma ne dedim, biliyor musun?
As I just said, we can't tell you things like that.
Profesyonel bir katil, değil mi? Dediğim gibi sana bu tarz şeyleri anlatamayız.
All those things that your, your boss said, is that what I will be charged with?
De ki... Patronunuzun dediği tüm o şeyler. Ben bunlarla mı suçlanacağım?
i said that's enough 43
i said 6904
i said yes 136
i said okay 48
i said no 690
i said don't move 33
i said go home 16
i said i don't know 41
i said i would 56
i said enough 36
i said 6904
i said yes 136
i said okay 48
i said no 690
i said don't move 33
i said go home 16
i said i don't know 41
i said i would 56
i said enough 36
i said stop 168
i said wait 33
i said i'm sorry 104
i said to him 70
i said i'm fine 68
i said nothing 76
i said go 69
i said stop it 59
i said go away 28
i said to myself 122
i said wait 33
i said i'm sorry 104
i said to him 70
i said i'm fine 68
i said nothing 76
i said go 69
i said stop it 59
i said go away 28
i said to myself 122
i said to her 39
i said now 46
i said get out 84
i said not now 30
i said it first 38
i said shut up 121
i said it 310
i said so 46
i said good 17
i said drop it 37
i said now 46
i said get out 84
i said not now 30
i said it first 38
i said shut up 121
i said it 310
i said so 46
i said good 17
i said drop it 37