English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I understand you're upset

I understand you're upset traduction Turc

252 traduction parallèle
Vince, I don't understand why you're so upset.
Neden bu kadar üzüldüğünü anlamıyorum.
I don't understand why you're worried about how upset your mother's gonna be.
Çürük maymun surat!
I don't understand why you're so upset :
Niye bu kadar üzgün olduğunuzu anlamıyorum.
I understand that you're upset- - l don't want to beg, but I'm asking you, please, as a friend.
Kızdığının farkındayım. Yalvarmak istemiyorum. Bir dostun olarak rica ediyorum.
Sam, I do understand why you're upset.
Sam. Neden üzüldüğünü anlıyorum.
Pedro, I understand you're upset about Marisol but why take it out on your elder brother?
Pedro, Marisol için üzülmeni anlıyorum ama neden ağabeyin için bunu yapmıyorsun?
this time is- - look, willie, you're upset, i understand that, but before you pop a blood vessel, let me show you something.
Bu seferki... Bak, Willie, üzgünsün, Bunu anlarım,
Now, I know that you're all upset at me, and you don't really understand why I'm doing this, but I will not roll over and die, and I will rest easy, because I sleep the sleep of the righteous.
Hepinizin bana kızdığını biliyorum ve bunu neden yaptığımı bilmediğinizi de biliyorum. Ama kalkıp da pek takmayacağım rahatıma bakacağım ve yatıp uyuyacağım. Çünkü, ben haklıların uykusunda uyuyorum.
You're upset and I understand, but shouldn't we give him the benefit ofthe doubt?
Kendini kötü hissetmeni anlıyorum ama şüpheliye yardım etmesini mi beklemeliydik?
You're a little upset, and I understand that.
Biraz üzgünsün, bunu anlıyorum.
Now, he's a scary guy. And I understand why you're upset.
Korkunç bir adam, sizi anlıyorum.
I can understand you're very upset.
Alt üst olmanı anlayabiliyorum.
I can understand if you're upset about my claiming that aneurysm.
O anevrizmayı üstlendiğim için kızgınsanız anlarım.
No. See, I think maybe I understand why you're so upset about the dead fish.
Hayır. bak, belki ölen balık için neden bu kadar üzgün olduğunu anlayabilirim.
Yes, I understand that you're upset.
Evet, üzüntünüzü anlıyorum.
- I understand that you're upset...
- Kırgın olmanı anlıyorum.
I don't understand why you're upset.
Neden bozuldun anlamadım.
I understand you're upset.
Anlıyorum mideniz bozuldu.
I understand that you're really upset.
Gerçekten üzgün olduğunu anlıyorum.
I don't understand why you're so upset. I respect your decision.
Verdiğin karara saygı duyuyorum.
- I understand if you're upset...
Annemle aranızda ne geçtiyse seninle onun arasında ama ben sana yardım etmem. - Kızgın oluşunu anlıyorum...
You're upset, and I understand it's on the margins for someone like you and I'm sorry and it'll never happen again, ever.
Kızgınsın. Senin gibi biri için bu sınırda, biliyorum. Bir daha asla olmayacak.
Teddy, I understand why you're upset.
Teddy, neden gergin olduğunu anlıyorum.
I can understand why you're upset.
Keyfinizin neden kaçtığını anlayabiliyorum.
- I don't understand why you're so upset.
- Niye kızdığını anlamıyorum.
- I don't understand why you're so upset.
- Lana, niye bu kadar kızdığını anlamıyorum.
Listen, I understand you're upset but for once in your life will you think outside the box? For once?
Dinle, huzursuz olmanı anlıyorum ama hayatında bir defa olsun kutunun dışında düşünemez misin?
- I understand you're upset.
Kızdığını biliyorum.
Because, I have to say, Mom, even for you, it seems a little extreme. - I understand you're upset.
Bu senin için bile biraz fazla değil mi?
LOOK, I UNDERSTAND YOU'RE UPSET, OK?
Bak, kızgın olduğunu anlıyorum, tamam mı?
I don't understand why you're so upset.
Neden kızdığını anlamıyorum.
I understand you're upset, but you have to take a step backward... and see the big picture.
Kızgın olmanı anlıyorum, ama geri çekil ve şu büyük resme bir bak.
I understand how you feel... but we're upset, too.
Ne hissettiğini anlıyorum... ama biz de üzgünüz.
I understand you're upset, but Lily's in jail.
Kızgınlığınızı anlıyorum. Ama, Lily hapiste.
I understand that you're upset.
Üzgün olmanızı anlıyorum.
- I don't understand why you're so upset.
Neden bu kadar kızdığını anlamıyorum.
Yeah, well, Mother, I don't understand what you're so upset about.
Eh, peki anne, neden üzüldüğünü anlayamıyorum.
And I understand if you're upset.
Ve kızgınlığını da anlayabiliyorum.
I understand you're upset, but there are things you don't know.
Kızgın olmanı anlıyorum. Ama bilmediğin şeyler vardı.
As much as I understand why you're upset, and believe me, I would be too, I also understand Jeanette and Anna's position.
Her ne kadar neden üzüldüğünü anlasam da, ve inan bana ben de üzüldüm, Jeannette ve Anna'nın durumunu da anlıyorum.
I understand that you're upset.
Üzgün olmanı anlıyorum.
Ray, I don't understand why you're so upset.
Niye bu kadar kızdın anlamıyorum.
I understand that you're very upset, but...
Evet. Çok üzüldüğünü anlıyorum, ama...
I understand you're upset.
Anlıyorum, sinirlisiniz.
I understand if you're upset but... Tobe had nothing to do with it.
Kızmışsanız sizi anlarım ama bu olanların Tobe'la bir ilgisi yok.
I understand you're upset.
Kızgın olmanı anlıyorum.
I understand you're upset, dear.
- Anladığım kadarıyla nevrin döndü, canım.
I know you're upset, I understand.
Üzgün olduğunu biliyorum. Seni anlıyorum.
I understand you're upset because you're Hui-jung's friend.
Hui-jung'nun arkadaşı olduğunuz için üzülmenizi anlıyorum.
I understand why you're upset.
Kızgınlığınızı anlıyorum.
I understand you're upset, but just tell me one thing.
Üzgün olmanı anlıyorum ama bana bir tek şey söyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]