Is he in trouble traduction Turc
377 traduction parallèle
- Is he in trouble again?
- Yine mi başı belada?
I mean on the Q.T., is he in trouble?
Başı derttemi?
is he in trouble again?
Yİne sorun mu çıkardı?
- He ain't in trouble, is he?
Başı belada değil, değil mi?
He's in trouble.What is it?
Ne oldu?
Trouble is, after he's left my business... ... he'll set up his own office in opposition.
Sorun şu ki, benden ayrıldıktan sonra bana rakip olarak kendi ofisini kuracak.
The trouble with Gallardo is he has cats in his belly.
İşin aslı Gallardo bir kedi gibi tırsaktır.
And the trouble with this country is that every second man thinks he's born to be a missionary... and every third man has a bee in his bonnet.
Bu ülkenin sıkıntısı da, her ikinci adam misyoner olarak doğduğunu düşünürken her üçüncü adamın da aklını bir şeylerle bozmuş olması.
He is always in trouble.
O da incir paketleyicisi, ama kötü biridir.
The trouble with David is, he doesn't have to study.
Aslında David'in çalışmasına hiç gerek yok.
I wanted to say Henry never came back from that telephone call... and he is in trouble...
Henry'nin telefonla görüştükten sonra yanıma gelmediğini söylemek istiyorum. Başı belada.
Trouble is, he's got a vinegar-puss in every race track town in the country.
Asıl sorun, yarış pisti olan her şehirde böyle bir ekşi suratlı var.
Trouble is, even if he gets just three months he'll still be in the stockade for the boxing finals.
Sorun şu ki, sadece üç ay ceza alsa bile... boks finalleri sırasında hala hapiste olacak.
- I'm in no trouble, he is.
- Derdim falan yok, onun var.
- What kind of trouble is he in?
- Başı ne tür bir belada?
- I'm in no trouble, he is.
- Başı belada olan ben değilim, o.
Mike... Monk's not gonna be in big trouble, is he?
Mike, Monk'un başı belaya girmez değil mi?
Charlie, if he was in on a million-dollar job, he might give us some trouble, you know.
Charlie, adam 1 milyon dolarlık iş yapmış bir adamsa başımıza dert açabilir.
- Hey, Jack. If we can't catch up with that truck and pass him by the time he gets this far, we're in real trouble.
- Bak, Jack eğer buraya gelene kadar o kamyonu yakalayıp geçemezsek bu iş yatar.
He is in a lot of trouble.
Başı büyük belada.
Trouble is, it's gone the moment he sets his foot in the exchange.
Problem şu ki, bir kaç dakika önce onları takas etti ne yazık ki.
He has promised his wife he will stay out of further trouble with the law... but he is three months behind in the rent.
Karısına bir daha beladan uzak duracağına dair söz verdi fakat ; üç ay sonra ayrıldı.
Wait a second, he says, "The trouble with the world today is that if a guy wants to play golf in the street people stare at him."
Dur bir dakika, dedi : "Günümüz dünyasının sorunu sokakta golf oynamak isteyen biri varsa insanların ona bakmasıdır." - Sana inanmıyorum.
Is he in some kind of trouble?
Onun başı bir tür dertte mi?
I said, is he in some kind of trouble?
Dedim ki, başı bir tür dertte mi?
Actually, I think he ran into trouble after the war and there's some kind of ex-Nazi thing which is based in the Mediterranean.
Aslında, sanıyorum savaştan sonra başı derde girdi Akdenizdeki bir çeşit eski Nazi bağlantısı var.
He is in terrible trouble.
Başı fena hâlde belada.
One of us is in trouble, he yells and they all come running.
Birimizin başı beladaysa, milleti çağırırız onlarda koşarak gelirler.
If he's half the genius they say he is, we're in for real trouble.
Dediğinin yarısı kadar bile akıllıysa başımız belada demektir.
Is he in bad trouble, that hero of yours?
Şu senin yiğidin başı, çok mu dertte?
"The planet is in trouble"... and I recommend that anybody who really wants to know read his suppressed... and secret evidence... in which, uh, he outlined his... stand judicially.
"Gezegenin başı belada." oldu. Kanunen, gerçekten kim öğrenmek istiyorsa ana hatlarıyla ortaya koyduğu bastırılmış ve gizli bulgularını okumasını tavsiye ediyorum.
I'm in no trouble, he is.
" Benim sor unum yok onun var.
Maybe he has mentioned her to you lf he is seen we're in big trouble
Eğer görülürse, başımız derde girer
'Doctor. he is in trouble.
Doktor. Başı dertte.
- The trouble is, he's madly in love with Edie.
- Sorun, Edie'ye çılgınlar gibi aşık olması.
Edward George Ruddy was the chairman of the board of the Union Broadcasting Systems and he died at 11 : 00 this morning of a heart condition, and woe is us, we're in a lot of trouble.
Edward George Ruddy kanalımızın yönetim kurulu başkanıydı ve bu sabah 11 sularında sahip olduğu kalp sorunları yüzünden öldü ve bu, başımızın büyük belaya gireceğinin bir işareti.
No matter how much trouble the hero is in, don't worry just look at your watch, at the end of the hour he's gonna win!
Kahramanımızın başı ne kadar belada olursa olsun hiç endişelenmeyin yalnızca saatinize bakın, film bitince kazanan mutlaka o olacaktır.
He's in great trouble, if you know where he is, tell us.
Başı büyük belada. Nerede olduğunu biliyorsanız, söyleyin.
His friend is in some kind of trouble and he won't be able to be back until 6 : 30.
Bir arkadaşının başı dertteymiş bu yüzden ancak 6 : 30 gibi dönebilecekmiş.
Balboa is in trouble now. He's in trouble.
Balboa'nın şimdi başı dertte.
Well... er... Miss Miss Blake, you're gonna save you a lot of trouble by finding this uh, this Ted from out of town and getting him in town and down town and in here to sign this statement as to exactly what he saw and when he saw it. How the hell am I supposed to know where he is?
Bayan Blake, şu şehir dışından gelmiş olan, Ted'i bulup, bu şehre ve bu merkeze getirip, tam olarak ne gördüğünü ve ne zaman gördüğünü anlatan bir ifade verdirirseniz, başınızı büyük derde sokmaktan kurtulursunuz.
But he is in grave trouble now, your Lordship. If the farm is taken from him, the family will starve.
Ama şu an büyük sıkıntıda Lordum çiftlik elinden alınırsa ailesi sefil olur.
I think the trouble is he just got in with real bad company.
Bence asıl sorun onun kötü insanlarla takılıyor olması.
- Is he in a lot of trouble?
- Başı dertte mi?
He is in serious trouble.
Başı ciddi dertte.
The trouble is, when Sam met this artist Semenko, he hated him.
Buradaki sorun, Sam'in Semenko ile görüştüğünde ondan nefret etmesiydi.
- Is he in some kind of trouble?
- Başı belada mı?
Then he is in trouble.
Öyleyese başı dertte.
He is a 1 4-year-old kid from Santa Monica who's in a lot of trouble.
O aynı zamanda başı büyük bir belada olan Santa Monica'Iı 14 yaşında bir çocuk.
He is trouble. He always gets in the way.
bu sorun her zaman bir şekilde olur
The head is in trouble if he beats One-Eye.
Eğer Tek-Göz'ü yenerse kellesi tehlikede.
is here 159
is he your boyfriend 48
is he 1761
is he alive 166
is he around 61
is he gone 103
is he dead 518
is he ok 129
is he home 42
is he okay 663
is he your boyfriend 48
is he 1761
is he alive 166
is he around 61
is he gone 103
is he dead 518
is he ok 129
is he home 42
is he okay 663
is he sick 52
is he breathing 52
is he in 100
is he there 104
is he here now 16
is he good 46
is he here 369
is he serious 69
is he insane 17
is he going to be okay 37
is he breathing 52
is he in 100
is he there 104
is he here now 16
is he good 46
is he here 369
is he serious 69
is he insane 17
is he going to be okay 37