English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / Is that a deal

Is that a deal traduction Turc

862 traduction parallèle
Is that a deal?
Anlaştık mı?
- Is that a deal?
Bunu sağlarım. - Anlaştık mı?
Dinner tonight for the hat, spats and tie. Is that a deal?
Şapka, tozluklar ve kravata karşılık akşam yemeği, anlaştık mı?
- Is that a deal?
- Anlaştık mı?
The deal with Madame Go is all over now. I even paid her a huge amount of money so that she never comes back again.
Tonla da para verdim, söylemesine imkan yok.
Regardless of what I think of you I believe that anybody who works with you and doesn't get a great deal out of it, is just plain dumb.
Sizin hakkınızda ne düşündüğüme bakılmaksızın sizin yanınızda çalışan ve bundan hiçbir şey öğrenmeyen biri sadece aptaldır.
You may not know that it is important, but nevertheless it is. Now, my facts alone are not worth a great deal.
Önemli olduğunu bilmeyebilirsiniz, ama yine de öyledir.
All that I possess... and I possess a great deal... all that is mine, I lay at your feet.
Sahip olduğum herşeyi, ki çok şeyim var, benim olan herşeyi, ayaklarınıza seriyorum.
You made a deal with Ficco to run the racket with a gun, And I'm in the way. Is that it?
Silah zoruyla dalavere çevirebilmek için Ficco'la işbirliği yaptın ve ben de ayak bağı oldum.
That is still a great deal of money, Doctor.
Bu yine de çok para, Doktor Bey.
That is a great deal of money.
Çok para bu.
That he had a deal cooking.
Bir iş yemeği vardı.
- Meaning that gunning a man like Billy Deal in self defense is one thing.
Billy Deal gibi bir adamı öldürmene kendini savunma denebilir.
You've got to take my deal because it's gonna be a hot night... and the world goes crazy on a hot night, and maybe that's what a hot night is for.
Anlaşmayı kabul edin, çünkü gece sıcak geçecek... Sıcak bir gecede dünya çıldırır, belki de geceler bunun için sıcaktır.
That is a damn distrustful way to start off a deal.
Bu anlaşma yapılmasına hiç uygun olmayan bir yol.
The thing for you to remember is that we made a deal.
Senin hatırlaman gereken, bir anlaşma yapmış olduğumuz.
Well, that's a great deal for a jaguarondi.
- Bu bir puma için, büyük iş.
That bastard Fardiano is saying I cut a deal to get back at me!
O şerefsiz Fardiano benden intikam almak için anlaşma yaptığımı söylüyor!
That bull is a thing that might tickle him a good deal.
Bu boğa onu bir hayli eğlendirebilecek bir şey.
Those two men that the Lieutenant is questioning, they are around a great deal.
Yüzbaşı'nın sorguladığı şu iki adam bir hayli zamandır buradalar.
One is not worth that much but altogether they're a good deal.
Ayrı ayrı, o kadar da değerli olmuyorlar, hep birlikte çok daha fazla kazanabiliriz.
The, uh, stewardess... is being very, very attentive... which may signify a great deal... or it may simply signify that I'm a very attractive fellow.
Hostes... çok, çok ilgi gösteriyor bunun çok anlamı olabilir. ... ya da çok yakışıklı biri olduğumdan başka bir anlamı yoktur.
The job that I have to do is tough enough without having to deal with a lot of people who want something.
Sürekli bir şey isteyenlerle uğraşmaya gerek bırakmayacak kadar zor bir işim var. - Kendimi ifade edebildim mi? - Evet, efendim.
So you feel that, just as you feel there'a reason for going on through the course this is the same way to try and deal with what you feel is wrong with the system in America?
Yani sen diyorsun ki yola devam etmenin geçerli bir sebebi var Yani sana göre bu, Amerika'daki yanlış sisteme karşı... mücadele etmenin bir başka yolu, öyle mi?
The only thing that's keeping you alive right now is you got to be fit enough to go tell that black punk in Harlem that he's got 24 hours to deal or he's got a dead daughter!
Seni öldürmememin tek bir sebebi var. Sağlam kal ki Harlem'deki o pisliğe gidip söyle. Anlaşmak için 24 saati var, yoksa kızı ölecek!
The deal is that Adler and Schene need a lot of wool.
Adler ve Scheme çok miktarda yün istiyor.
The idea... is... that destiny... is a very real, concrete thing that every person has to deal with.
Burada... ana fikir... kaderin... her insanın uğraşacağı ve çok gerçek, kesin olduğudur.
Don't intend to, no, but it seems to me that a deal more... Is written about the murderer than about his victims.
Öyle bir niyetim yok, ama bana öyle geliyor ki katil yerine kurbandan bahsetmek daha önemli.
That wouldn't be quite so meaningful, except today she came on to me and that lady is about to come into a great deal of money.
Çok önemli değil belki ama bugün bana yanaştı üstelik yakında çok parası olacak.
When they open the will and when you find out what is your part, then come to me so that we make a deal.
Vasiyeti açtıklarında ve sende payını aldıktan sonra, bana gel ve biz de bir anlaşma yapalım.
Colonel Smith, I'm happy to see that you think this is a good deal.
Albay Smith, bunun iyi bir anlaşma olduğunu düşünmenize sevindim.
Is that such a big deal?
Bu o kadar kötü bir şey mi?
Listen, the thing is that a lot of people have been making a big deal... I'd like to meet you, too.
Dinle, çoğu insan büyük bir şeymiş gibi bahsediyor... Ben de seninle görüşmek isterim.
Look, what I understand is, you made a deal for 1 50 compact disc players... that haven't been paid for yet.
Bak, benim anladığım, bana 150 CD player için sipariş verip... sonra da ödeme yapmadığın.
When you consider that... finding pleasure once every fifty to a hundred years is not a big deal.
Sen bunu düşündüğün zaman 150 yaşamın pek de önemli bir şey olmadığını anlarsın.
Have I got a wine for you and the price is right you know what I mean... a good deal, I can throw a cart into the bargain, how many was that you wanted?
Senin için şarabım var ve ücreti de iyi, bilirsin yani... iyi iş, bir araba dolusuna anlaşabiliriz. - Kaç tane alırdın? - Sadece bir.
As you can see, we have a great deal to offer, but that is small compared to what we don't know about whales.
Gördüğünüz gibi, paylaşacak pek çok şeyimiz var, ancak bu, balinalar hakkında bilmediklerimizle karşılaştırınca çok az.
Because part of you is growing inside of me... and that's a fact, Dan, and you'd better start... learning how to deal with it.
Çünkü senin bir parçan benim içimde büyüyor.. ve bu gerçek Dan, ve sen bir an önce... nasıl başa çıkmayı öğrensen iyi olur.
In spite of the unfavorable prize, a great deal of money has been placed upon him, so it is obvious, therefore, that there are many people with the strongest interest in preventing Silver Blaze from being there at the fall of the flag.
Avantajsız ödüle rağmen üzerine bir hayli para yatırıldı bu yüzden Silver Blaze'in yarış başladığında orada olmasını engellemek isteyen birçok insan olduğu çok açık.
What kind of a deal is that?
Ne çeşit bir anlaşma bu?
Look, we're in a business deal together now, and I just don't think we should get involved that way.
Bak birlikte bir iş anlaşması yapıyoruz ve böyle bir ilişkiye girmemeliyiz diye düşünüyorum.
But the situation is such that, I've been thinking a great deal about just that coming to pass.
469 ) } Baron Flegel hudut bölgesindeki sistemleri geri almaya gitti.
Anyway, what I am going to do is I'm gonna give you the number of a guy that can give you a great deal on a good used car.
Her neyse. Sana çok iyi kullanılmış araba satan bir adamın numarasını vereceğim.
The reason we're not gonna be doing this sketch is that it is a sketch which contains a great deal of sex and violence.
Bu skeci yapmıyoruz çünkü fena derecede seks ve şiddet içeriyor.
I think you have something inside of you... that is worth a great deal.
Bence senin yüreğinde çok değerli şeyler var.
He was expecting a business colleague to arrive by train that afternoon, to talk over some financial deal or rather.
Öğlen trenle gelecek bir iş arkadaşını bekliyormuş. Bazı mali konularda konuşacaklarmış.
- What I'm talking about is a crappy deal... and the fact that you're taking advantage of Anaïs... and Hugo, too.
- Bu ufak paydan ve Anaïs'ten faydalanmandan bahsediyorum. Tabii Hugo'dan da.
You don't tell old friends a deal's going to cost one million dollars and then come back and say that it's two, or three, or four.
İnsan dostuna gelip bir iş bir milyona olur dedikten sonra gelip iki ya da üç ya da dört olacak dememeli.
Now what kind of a deal is that cop gonna have to come up with to beat that?
O polis bunlardan daha iyi ne önerebilir ki, pazarlık yapalım?
Raider Sir Lawrence Wildman has bought a substantial block of Bluestar and is going to announce a deal tomorrow at 18 that includes the support of the unions.
Yağmacı Sir Lawrence Wildman devreye girdi ve büyük miktarda Bluestar aldı... ve yarın sendikaların desteğini içeren bir anlaşmayı bildirecek.
From these scans, a good deal of that cargo is weaponry.
Taramalara bakılırsa ben derim ki o kargo tam bir silahlık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]