English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It's about trust

It's about trust traduction Turc

176 traduction parallèle
He says, being an enemy and, technically, our prisoner, perhaps you wouldn't want to trust him with the operation, but he's willing to do it. What the devil does he know about it?
Düşmanımız ve esirimiz olduğundan ona güvenmiyor olduğumuzu ama bunu yapabileceğini söylüyor.
No, it's not about trust.
Hayır, güven meselesi değil.
And while I'm on about it... I trust none of you lot are signing'on as well.
Sırası gelmişken hiçbirinizin attığı imzaya da güvenmiyorum.
'CAUSE, TRUST ME, HE'S THE ONLY ONE THAT WANTS TO TALK ABOUT IT ANYMORE.
Peki sen onu neden dikkate almıyorsun?
I personally feel that it's all about trust.
Şahsen ben bunun tamamen güvenle ilgili olduğunu hissediyorum.
It's about trust.
Bütün mesele güvenmekte.
I know what you said about wanting to help me... But if there's one thing I've learned, it's that you can't trust anyone.
Bana yardım etmekten bahsettiğini biliyorum... ama öğrendiğim tek birşey varsa, o da herhangi birine güvenemezsin.
It's never about trust!
Güvenle ilgisi hiç olmadı!
I'd rather not talk about it here but trust me, she's no threat to anyone.
Bu konuyu burada konuşmak istemiyorum ama inan bana, o hiç kimse için bir tehdit değil.
And I think you need to trust me on this because I know something about it.
Bu konuda bana inanmalısınız, çünkü bu konuda bilgim var.
- Listen, it's about trust.
- Dinle, bu hayatın gerçeği....
But it's fairly evident what the brain trust is about just by its name.
Ancak bu sadece isimde danışmanlığın ne ile ilgili olduğunu açıkça belirtiyor.
It's all about trust, honey.
Bütün mesele güven, hayatım.
This isn't about logic, it's about trust.
Bu şey mantıkla alakalı değil, güvenle alakalı.
Yeah, I trust you, Mulder, it's the Three Stooges I'm not so sure about.
Sana güveniyorum Mulder ama o Üç Ahbap Çavuş'tan pek emin değilim.
No, it's about his character... and whether he has the type ofcharacter that would lead anyone to trust him... with shared custody ofa young boy.
Hayır, ama karakteriyle ilgisi var. Ve bu karakterde bir adamın küçük bir çocuğun velayetini alacak kadar güven telkin etmesiyle ilgili.
It's all about trust today.
Bugün birbirimize güvenmeyi öğreneceğiz.
It's about trust, and frankly... I don't think i trust her anymore.
Bu güvenle ilgili ve açıkçası artık ona güvendiğimi sanmıyorum.
It's all about trust, my dear.
Her şey güvenle alakalı tatlım.
- It's not about trust.
- Bunun güvenle alakası yok.
It's about trust.
Güvenle ilgili.
I'll make your life miserable. Trust me about making people miserable, it's my specialty.
Bu konuda bana güvenebilirsin.
IT'S ALL ABOUT TRUST, YOU KNOW.
Bu tamamen güvenle ilgili.
It's all about trust, otherwise you end up dead.
Her şey güvene dayalı, yoksa ölürsün.
It's more about trust,
Bu biraz da güven konusu.
But it's not about being in control, it's about trust.
Ama onu kontrol etmekle ilgili değil, güven ile ilgili bir şey.
It's about trust.
Bu güvenle ilgili.
- Ultimately, it's all about trust.
- Sonuçta her şey güvene dayanır.
IT'S ABOUT TRUST ;
Konu güven.
[Bridget] It's all about confidence and trust.
İlişki karşılıklı güvene dayanır.
It's all about trust, right?
Bu bir güven meselesi değil mi?
This isn't about sex, Gary, it's about trust.
Burada konu seks değil Gary, güven.
It's not about trust but about safety.
Bunun güvenle ilgisi yok... güvenlikle ilgili.
Trust me, once you're completely mad about me... it is back to cornflakes and beer.
Güven bana. Bana deli olmaya başladığında mısır gevreği ve biraya döneriz.
Well, when you're working with someone else, it's all about trust.
Şey, başka biriyle çalıştığında, herşey güven demek.
As your best man, trust me, it's not about the style, it's about the fit.
Haydi ama. Sağdıcın olarak bana güven.
I don't think it's about trust.
Bunun güvenle alakası olduğunu sanmıyorum.
Look, I'm sorry we bothered you about this. It's nothing, trust me.
Seni bununla meşgul ettiğimiz için üzgünüm.
It's not just about trust.
Ama bunun güvenle ilgisi yok. Yani...
And it's OK to open yourself up to someone that you trust... and care about and love.
Güvendiğin, ilgilendiğin ve sevdiğin birine kendini açmak iyi bir şey.
So if there's no hard copy, and if marco is the only one we even trust to even talk about it with, then we're at a dead end.
Eğer yazılı çıktısı yoksa, ve Marco bu konudan bahsetmeye güvenebileceğimiz tek kişiyse, o zaman çıkmaz sokaktayız demektir.
It's not gonna be about the acting, bro, trust me.
Oyunculukla ilgisi olmayacak kanka, güven bana.
Yeah, it's about trust.
- Evet, güvenle ilgili.
It's not about trust anymore, baby.
Artık sorunumuz güven değil bebeğim.
It's about two people who trust each other and are willing to go through life together, no matter how difficult it gets.
Birbirine güvenen iki insanın tüm zorlukları birlikte aşarak yaşamasıdır. Bunu sana öğrettik sanıyordum.
- Trust me, it's all about me now.
- İnan bana, sadece benimle ilgili.
Trust me, if Omicron was making Sentox legally or illegally, Henderson knew about it.
Bana güven. Eğer Omicron Sentox'u yasal veya yasadışı bir şekilde yapıyorduysa, Henderson'ın bundan haberi vardır.
What is it that you trust about Dr. Baltar's research?
Dr. Baltar'ın araştırmalarına güvenmenizin sebebi ne?
Oh, trust me. When DiNozzo thinks he's ready for his own team, you'll know about it.
İnan bana, DiNozzo kendi ekibi için hazır olduğunu düşündüğünde bundan haberin olur.
It's about building trust.
Bu güven kazanmakla ilgili.
If anyone can gain Paynton's trust, dazzle him with the possibilities of a global holy war and find out everything about his army of martyrs, it's Adam Morgan.
Paynton'ın güvenini kazanacak,... bir global kutsal savaş olasılığı konusunda onun gözlerini kamaştıracak ve şehit ordusu hakkındaki her şeyi ortaya çıkartacak biri varsa,... bu Adam Morgan'dır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]