English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It never was

It never was traduction Turc

5,615 traduction parallèle
It never was.
Asla öyle değildi.
It never was a guy that was in control, was it?
Kontrol sahibi kişi bir adam değildi, değil mi?
In 2011, his organization was linked to an al-Qaeda front, but there was never any evidence to make it stick.
2011'de şirketinin El-Kaide bağlantısı ortaya çıkmış ama yeterli kanıt bulunamamış.
And what I did was, is that I started giving him stuff, and I never expected anything for it, and, you know, with me, I was always like, you know,
Yaptığım şey, ona bir şeyler vermeye başlamak oldu. Hiçbir şey beklemeden.
It was never meant to be like this!
Böyle olmaması gerekiyordu.
It was never your choice to eat souls or be the wicked witch of the east.
Ruh yemeyi çirkin cadı olmayı hiç istemedin.
Sir, if this transaction was somehow responsible for Cordero's death and we can't track it, then we may never be able to find his killer.
Efendim, bu hesap hareketinin bir şekilde Cordero'nun ölümüyle bağlantısı var ama biz izini süremediğimizden belki de katili asla bulamayacağız.
And I could never get angry because it was just so adorable.
O kadar tatlıydı ki kızamazdım bile.
I was so focused on what Slade might do to me... that it never even occurred to me what I could do to myself.
Slade'in bana ne yapabileceğine o kadar odaklanmıştım ki kendi kendime neler yapabileceğim aklıma bile gelmemişti.
No, Alec, it was never business.
Hayır, Alec. Aramızdaki asla iş olmadı.
It was just an experiment. It was never supposed to go online.
Sadece bir deneydi.
- It was never supposed to happen.
- Asla gerçekleşmemesi gerekiyordu.
I liked him, but he was stationed out in queens, So I never got to see him, and it sort of fizzled.
Hoşlandım ama Queens'te kalıyordu bu nedenle bir daha onu görmeye gitmedim ve bir nevi fos çıktı.
Oh, I was never in it for the money.
Ben bu işe para için girmedim.
We had a deal, and it was a simple one... that I was never to set eyes on you again.
Bir anlaşmamız vardı ve kurallar gayet basitti. Seni bir daha görmeyecektim.
It was never easy, Jack.
- Hiç kolay değildi Jack.
Honestly, I was trying to - - was trying to ram the paint through the canvas that day, which never really leads to good art, does it?
Açıkçası yapmak istediğim yağlı boyayı tuvale geçirmeye çalışmaktı. Bu da iyi bir sanata yol açmaz değil mi?
It was never about that.
Mesele asla bu değildi.
I never knew how beautiful the French language was, until I had to learn it to do your homework.
Fransızcanın bu kadar güzel olduğunu bilmezdim senin ödevini yapana kadar.
It was never supposed to be about the money.
Bu işi hiçbir zaman para için yapmadım.
- Can I talk to you? Schmidt fired me, and now I'll never get to use this briefcase I just bought, and it was $ 19!
Schmidt beni kovdu. 19 dolara yeni aldığım bu çantayı hiçbir zaman kullanamayacağım.
If only it was all billy clubs and bloody knuckles... If that was the case, I would never have left Whitechapel.
Sadece cop kulüpleri ve kanlı muştalar olsaydı bu durumda Whitechapel'den ayrılmama gerek kalmazdı.
It was never meant, Walt.
Bu hiç olmadı, Walt.
It's as if I never was.
Ben hiç olmamışım gibi.
I never thought it was right for me.
Bana göre olmadığını düşünmüştüm.
If it worked, I was gonna make breakfast, but... Oh, I never really got past the bacon.
Yapabilsem kahvaltı da yapacaktım sonra ama pastırmadan sonrasına geçemedim bir türlü.
It was just a combination of being stressed out here and not wanting to get shot and never seeing your family and everything and then, you get home, and it's just like... you know, you're like, "yes!"
Buradaki stresin ve vurulmak istememenin ve aileni bir görememenin bir karışımıydı, sonra eve döndüm ve sanki, "İşte bu!" demek gibiydi.
It was never solved.
Ama çözülememiş. - Ne olmuş?
I mean, we never told you- - we didn't think it was a big deal.
Sana bundan hiç bahsetmedik.
- Yeah, I did, but I never thought that it was for real.
Evet yaptım ama bunun hiç bir zaman gerçek bir şey olduğunu düşünmemiştim.
It was never about the store.
- Mesele hiçbir zaman dükkan olmadı.
Three weeks ago, while it was on a routine test flight, it was hijacked, never recovered.
Üç hafta önce, rutin bir test uçuşu sırasında kaçırılmış ve hiç bulunamamış.
You could never steal that amount of anthrax without someone noticing it was gone from a secure lab.
Birilerine çaktırmadan bu kadar miktarda şarbonu asla böylesine güvenli bir laboratuvardan çalamazsın.
It was convoluted and buried in the fine print, and something Louis Litt never would have missed.
Gayet iyi basılmış ve ciltlettirilmişti ve Louis Litt'in asla gözünden kaçmayacak bir şeydi.
It was a rotten thing to do, and I promise I will never lie to you again.
Yaptığım kötü bir şeydi ama sana bir daha yalan söylemeyeceğime söz veriyorum.
It was already built into my encryption, never changed it.
Zaten şifrelememin içine kuruluydu. Hiç değiştirmedim.
♪ Never really knowing it was always ♪
* Hiç bilinmez, bu her zaman *
It was a girl and she never saw her again.
Bir kızmış ve onu bir daha asla görmemiş.
But the most pathetic part isn't that my father doubled down on the wrong bets over and over again, it's that he was never man enough to admit to himself that he was a sinking ship.
Babamın sürekli sürekli yanlış bahsi oynuyor olması asıl acınası olan şey değildi. Asıl acınası olan şey, batan bir gemide olduğunu kabul edemiyor olmasıydı.
Mr. Reese, it was never my intention for people to be killed because of the Machine.
Bay Reese, amacım hiçbir zaman makine yüzünden insanların öldürülmesi olmadı.
From the day the machine went online, part of me knew that I would never be able to sever myself from it... and that anyone I ever cared about was in danger.
Makinenin çalışmaya başladığı ilk günden beri bir yanım biliyordu kendimi ondan asla ayıramayacağımı. Ve değer verdiğim herkesin tehlikede olduğunu.
Shaw, this was never about turning it off.
Shaw, konu hiçbir zaman onu kapatmak değildi.
He was never gonna be there, and you know it.
Oraya asla gelmeyecekti ve sen bunu biliyordun.
Was waiting for a gentleman to visit before putting it on, but I suppose it's best I never did.
Giyilmek için bir beyefendinin ziyaretini bekliyordu ve sanırım yaptığım en iyi şeydi.
And it's like you had a mission to keep us underwater, never coming up, even for a breath of air, and you said that it was to push us, but I really don't think that's what you wanted,
Ve sanki bizi suyun altına nefes almamıza izin bile vermeyecek şekilde çekmeyi kendine görev edinmiştin. Ve bunu bizi zorlamak için yaptığını söylemiştin. Ama asıl istediğinin bu olduğunu sanmıyorum.
Never afraid to stand up for what he believed in, even if it was, uh, unpopular.
Rağbet görmese bile, inandığı şeyi savunmaktan asla korkmazdı.
Yeah, that's'cause it was never about exoneration.
Evet çünkü amacı temize çıkmak değildi.
And I thought it was kind of suspicious that Odum never told me he was on that subway platform.
Odum'un bana o platformda olduğunu söylememesi oldukça şüpheli geldi.
We should never have got back into bed together, it was stupid.
Ayrıca birlikte yatmamalıydık, saçmasapandı.
Because last Tuesday the alarm was disarmed and it was never turned back on again.
Çünkü alarm geçen Salı kapatılmış ve bir daha açılmamış.
I get that it was rough growing up, your mom was alcoholic, your old man, he was never around,
Zorluk içinde büyümenin nasıl olduğunu bilirim. Annen alkolikmiş, baban ortalarda yokmuş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]