English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Jud

Jud traduction Turc

199 traduction parallèle
Says it's worse. Oh, Jud Tavis.
Fena olduğunu söylüyor.
Let me have that.
- Jud Tavis. Bir konuşayım.
Jud?
Jud?
How's your back, Jud?
Sırtın nasıI, Jud?
RACKNELL : You don't say. JUD :
Söyleme.
Would you please call Judd and have him come up and fix that thing - before you wreck it?
Lütfen Jud'u ara ve onu iyice bozmadan onarmasını söyle.
Well, this is a receiver, and I do wish you'd call Judd.
Bu bir alıcı ve ben Jud'ı aramanı istiyorum.
Dad, I do wish you'd call Judd and let him come up and fix that.
Baba! Lütfen Jud'u ara da gelip, onarsın.
I guess maybe you'd better call Judd, huh?
Bence belki de Jud'u arasan iyi olacak, ha?
Judd says he'll be up in a little while.
Jud birazdan burada olacağını söyledi.
Tod : That's Jud Kelly.
Jud Kelly.
- Jud Kelly. - What are you doing here?
Jud Kelly.
They're planning to assassinate the president, Judd.
Başkan'a suikast yapmayı planlıyorlar, Jud?
Shut up, Jud.
Kes sesini, Jud.
You know, I was thinking, Jud, if you were to clamp the main plate lead to a good ground like to that table there, you'd get a better picture.
Biliyor musun, düşünüyordum, Jud. Eğer ana plaka telini şuradaki masa gibi iyi bir topraklama yapacak olsaydın, daha iyi görüntü elde ederdin.
That's right, Jud. All it needs is a high potential ground.
Tam öyle, Jud, tek gerekli olan yüksek potensiyel topraklama.
Wouldn't you think... wouldn't you think that with so many, my jud... my jud might be amongst them?
Tamam, beni takip et.
And tell her when you get settled, to please come over. Though i expect she'll want to keep you to herself. I know if it were jud... if it were jud come home to me, i'd hold him close, so close, i'd not let him leave again.
Ama eğer bu mağara resimleri gerçekse belki 12 bin senelik olabilirler.
? i love...? Jud, my husband, he... he used to sing that song.
Bir rakun mağaralara girmiş olabilir.
Oh, jud, please... please, oh... i've been ill, jud.
Fikrin var mı? Kayıp bir kuzu için daha az endişelenmem. Kim kuzu dedi?
We can paint and we can plow the fields, and we can buy seed... what's the matter, jud?
Burada çalışıyorum. O fenerlerle kazı yapmıyorsun. Neler oluyor?
Jud, what's happened?
Evet? Ee?
Yes, like all those men on the road. Mine came at yellow tavern with a bullet, and yours came here with a fever. No, jud, no.
ve orada o sadece dairenin diğer tarafında değil ondan uzağa da bakıyor.
And i don't want to leave here because if i do, it means that i've given up everything. But there's nothing to give up. Jud, don't leave me.
Bilmiyorum doktor, oyun oynamak isteyen birileri içeri girmiş ve resimleri değiştirmiş olmalı.
I'll meet you at the end of the road. Oh, jud.
Mağaranın dışına hayvan ölülerini bırakan kişi.
Jud, come back to me! Jud, come back!
Belki Jim Hilsen hakkında haklıydın.
Jud... you're staying behind, my dear?
Belki o seni korkutmaya çalışıyor. Ben Jim Hilsen'in bir hayranı değilim..
Jud!
Gece geç saatlerde burada bir şeyler oluyor.
Jud Spangler will be raiding Shelby before the day's over.
Jud Spangler gün bitmeden Shelby'e saldıracak.
Hi, Ju...
Selam, Jud...
- Jud?
- Jud?
- Set clock on for me, Jud. For seven.
- Saati benim için kursana, Jud.
Our Jud, he's taken t'bike.
Bizim Jud, bisikleti almış.
- How's yer horses gone on, Jud?
- Atların ne durumda, Jud?
And don't you be comin'home blind drunk again, Jud.
Eve yine öyle körkütük gelme de, Jud.
- I'm sick on it, Jud. I am, pig sick.
- Bıktım bundan Jud, bıktım usandım.
I don't know whether our Jud wanted to be a miner.
Bizim Jud madenci olmak istiyor muydu, bilmiyorum.
-'Ey up, Jud.
- Hey, Jud.
- Tha wouldn't say that to our Jud.
- Böyle bir şeyi Jud'a söyleyemezdin.
- Your Jud's nowt. What?
- Jud da kimmiş?
"Jud".
"Jud."
- They're our Jud's.
- Onlar bizim Jud'ınkiler.
- What's up with thee, Jud?
- Senin neyin var, Jud?
'Ey up, Tibbut, has tha seen our Jud?
Hey, Tibbut, bizim Jud'ı gördün mü?
- Has tha seen our Jud? - Yeah.
- Sen bizim Jud'ı gördün mü?
- Hello, Jud.
Merhaba, Jud.
You heard him, Jud.
Onu duydun, Jud.
How's Jud?
Jud nasıl?
Jud! How fares my wife?
Hayvanlar bu mağaraya çekilmiş... ve muhtemelen burada pişirildi.
Jud?
Hayır, hayır, bak.
Jud!
Bu tek açıklaması.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]