Just do that traduction Turc
9,267 traduction parallèle
Why did you just do that?
Neden böyle yaptın şimdi?
Let's just do that and go to sleep happy.
Bunu yapalım ve huzur içinde uyuyalım.
How do you... how do you just live knowing that's the world?
Peki siz asıl dünya bu hâldeyse nasıl yaşayabildiniz?
- Please. I know that we disagree about technology, Harold. But to do this just to discredit me, it's despicable.
Teknoloji konusunda hemfikir olmadığımızı biliyorum Harold ama beni kötülemek için böyle bir şey yapman alçakça bir hareket.
You just don't do that. On a Monday?
- Pazartesi günleri bu yapılmaz.
We just have to show the committee that, and to do that, we need you.
Komiteye bunu göstermek zorundayız ve bunun için sana ihtiyacımız var.
And to do that as a woman, yet alone as sitting first lady, that's not just hard, it's all but impossible.
Bunu yalnız bir First Lady olarak başarabilmek ise... zor değil, imkansız.
I know you said that when I get hit I'd know what to do, but I just got hit, and I don't know what to do!
Darbe alınca ne yapmak gerektiğini bilirsin demiştin ama şimdi darbe yedim ve ne yapacağımı bilmiyorum.
Well, what do you suggest we do, just wait here until that psycho shows up?
Sen ne yapmamızı önerirsin, o sapık gelinceye kadar burada mı duralım?
It's just I know that you would do anything to help me, and in this situation, you know, there's just nothing to be done.
Bu durumda bana yardım etmek için her şeyi yapacağını biliyorum ve yapılacak bir şey yok.
( Schmidt continues ) I know that would do anything for anybody, but right now, I just need you to... be there for me and hold my hand, okay?
Herkes için her şeyi yapacağını biliyorum ama şu anda yanımda olup elimi tutmana ihtiyacım var, tamam mı?
See, that wouldn't work, because it's likely in the deepest recesses of your lungs, mixed in with thousands of other innocuous viruses, so what I'm gonna need to do is just flush out the poisonous one.
Bu işe yaramaz çünkü muhtemelen binlerce zararsız virüs ile birlikte ciğerlerinin en derin dokularında gizleniyordur. Bu yüzden yapmam gereken zararlı olanı dışarı çıkartmak.
I did what I had to do. I don't know if that's oedipal or just mercenary.
Bunu annene olan sevginden mi yoksa menfaatin için mi yaptın bilemedim.
I just always wanted a little girl that I could do ribbons and bows and ruffled dresses.
Her zaman kurdelelerini takabileceğim kat kat elbisesi olan küçük bir kız çocuğu istemişimdir.
Any other supernatural details that I need to know about or do we just stitch her up and hope for the best?
Bilmem gereken başka bir doğa üstü detay var yoksa sadece dikiş atıp onun için en iyisini mi dileyelim?
I mean, do you really believe that out of the millions of people in this country, there aren't more than just a handful of sickos, hmm?
Bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın arasından sadece bir avuç sapığın çıkacağına inanıyor musun gerçekten?
And I just couldn't do that.
Ben bunu yapamıyordum.
So, the night that she disappeared, that Sunday night, or the last night that you saw her, do you want to just take me through what you remember happening that night?
Peki, onun ortadan kaybolduğu gece, Pazar gecesi ya da onu en son gördüğünüz ana gidip... o geceye ait neler hatırladığınız bana anlatır mısınız?
Their plea that they came up with, accidental and self-defense, is brilliant because if it's just two people in a room, how do you disprove self-defense?
Kaza ve meşru müdafaa savunması yapmaları zekice çünkü odada sadece iki kişi varken meşru müdafaanın... aksini nasıl ispatlarsınız?
Just do what I fucking want, Gadg, that's the fucking problem.
İstediğim boku yiyorum Gadg, lanet sorun da bu işte.
- She thinks your... - I can't do it, Wood, I've just been packing shit, blubbing my eye's out and I can't let her see me like that, so,
- Yapamam Wood, ıvır zıvırları toplarken hıçkıra hıçkıra ağlamamı görmesine izin veremem.
So, I'll tell you what, if I want to take something to get remotely rid of all this shit I have got on my back, then just be a mate and let me do it cos that's what I'd do for you cos I know what you're doing.
Bak sana ne diyeceğim, tüm bu pislikten kurtulmak için bir şeyler almak istersem arkam sağlam, yani dostum olun ve bana izin verin çünkü ben sizin için bunu yapardım çünkü ne yaptığını biliyorum.
Could you just not do that?
Bunu yapmasan olur mu?
So just sit back and let that tattoo dry or set, or whatever it is tattoos do and I'll handle the negotiations on our behalf.
O yüzden, arkana yaslan ve dövmenin kurumasını ya da yerleşmesini ya da dövmelere ne oluyorsa onu bekle işte ve ben de bizim adımıza pazarlıkları yapayım.
I'll do that, and you just answer my colleague's questions. Okay?
Ben bunu yaparken siz de meslektaşımın sorularına cevap verin, olur mu?
You don't have to do all that just for me.
Tüm bunları benim için yapmak zorunda değilsin.
But, nah, that's not true. Those of us that... do what we do, we're just burdened with so much information.
Bizim yaptığımız işi yapanlarda bilgi fazlalığından ağır bir yük oluşur.
Do you really want to do that movie, or are you just making up any kind of excuse because you really don't want to renew your contract?
Gerçekten o filmde oynamak istiyor musun? Ya da sözleşmeni yenilememek için bir mazeret mi?
It just means Cha Do Hyun has that much charm.
Demek ki Cha Do Hyun da o kadar çekici.
And that's something you know just as much as I do.
Bunu benim kadar sen de biliyorsun.
No, you're gonna do it because the day we file bankruptcy, every truck in that fleet's going straight to Canada. And that 50 cents on the dollar just hit 25.
- Yapacaksın çünkü iflası ilan edince o filodaki her kamyon direkt Kanada'ya gidecek ve o "1 dolara karşılık 50 sent" in 25'e inecek.
Okay, Max, when Joe gets here, I'm just gonna tell her that me managing an underage twink has nothing to do with me managing her restaurant which sells overpriced twink... ies.
Pekala Max, Joe geldiğinde ona reşit olmayan bir ergene yaptığım menerjerlikle idare edeceğim pahalı tatlılar satan restoranın bir alakası olmadığını söyleyeceğim.
He's got to that place where you don't think, where it's just your five senses, where all you do is react, where killing is as easy as buttoning your shirt.
O buradaydı. Ne düşündüğünü bilmiyorum ama.. Onun beş duyusu farklı işliyor.
I just... you just don't like to talk about something that doesn't have anything to do with you.
Sadece.. o böyle şeyleri konuşmaktan hoşlanmaz.
But if you'd just, for one moment, stop cowering behind the misogyny of your viewers and admit that today, in the 21st century, a first lady should be allowed to do more than tend to the White House garden
Sadece bir anlığına senin ve seyircilerinin kadın düşmanlığının arkasına saklanmaktan vazgeçip bir itirafta bulunması gerektiğine inanıyorum. 21. yüzyılda..
All you have to do is just hug this side, and there's no way that you're gonna fall off this thing.
Tek yapman gereken bu tarafa yapışmak. ... böylece düşmen imkansız.
Oh, it's not that we couldn't do it, We just thought it was a waste of time.
Beceremediğimizden değil, vakit kaybı olduğunu düşündük.
Others have urged me to do just that.
Diğerleri bu şekilde yapmam için ısrar ettiler.
But do you just throw that term around?
Şimdi bu sözü yok mu sayıyorsun?
Congress just wants us gone, and once they achieve that, and that day is coming, do you honestly think those millions of poor out in the villages, who've never so much as laid eyes on an Englishman,
Kongre gitmemizi istiyor. Bir kez amaçlarına ulaştılar mı ki o gün de yaklaşıyor. Köylerin dışındaki yaşayan ve bir İngiliz kadar dikkatle bakılmayan milyonlarca fakir insanın hayatının şu yüksek kast sınıfındaki Brahmalar yönetmeye başlayınca bir nebze de olsa değişeceğini gerçekten düşünüyor musunuz?
It's just that, you know, at one point she said she was going to do things, but I said it was hard.
Sadece... Bir zamandan sonra bir şeyler yapacağını söyledi ama ben zor dedim.
Just tell me what you did to Elena. Oh, I can't do that.
- Elena'ya ne yaptığını söyle yeter.
Well, if they're willing to kill him just because of that, then... we need to do exactly what Julia said and keep our heads down.
Onu sırf bu yüzden öldürmek istiyorlarsa o zaman aynen Julia'nın dediğini yapıp başlarımızı eğmeliyiz.
I know that I can do this, all right? - And you're willing to do whatever it takes? - I just need to do it alone.
Başarabileceğimi biliyorum ama yalnız olmam lazım.
I represent the end of the Holmes line, and that just won't do.
Ben Holmes ailesinin sonuncusunu temsil ediyorum ve bu onun hoşuna gitmiyor.
Yeah, let's do just that.
Evet, hadi kaynaşalım.
You're saying I got to do that, what I just did?
Az önce yaptığımı yapmam gerek diyorsun yani.
Oh it's not that we couldn't do it, we just thought it was a waste of time.
- Beceremediğimizden değil, vakit kaybı olduğunu düşündük.
Jocelyn, the people who win these cases walk into my office spitting fire, and I need that fire, because winning has just as much to do with perception as it does with the law.
Jocelyn, bu tür davaları ofisime gelip ağızlarından ateş püskürtenler kazanır ve benim o ateşe ihtiyacım var. Çünkü kazanmak hukukun yanında algıyla olur.
I just said, I don't wanna do that.
- İstemiyorum dedim.
I'm sorry I had to do that to you, but we just cannot go on with you treating me like I don't exist.
Bunu sana yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama yokmuşum gibi davranırsan seninle anlaşamayız.
just do it 1237
just do your job 49
just do your best 22
just don't 272
just don't move 45
just do it already 31
just don't tell anyone 20
just don't do it 26
just don't worry about it 19
just don't hurt me 25
just do your job 49
just do your best 22
just don't 272
just don't move 45
just do it already 31
just don't tell anyone 20
just don't do it 26
just don't worry about it 19
just don't hurt me 25