Last but not least traduction Turc
296 traduction parallèle
And last but not least, well... here she is.
Son fakat en önemli kişi olarak da işte kendileri.
"last but not least."
"Son ama en son değil."
- Yes, and last but not least.
Evet, son olarak da...
Last but not least, under no circumstances may you enter into any connections with the house of the banker, Moro.
Son ama çok önemli, hiçbir koşul altında, Banker Moro ailesi ile hiçbir ilişkin olmayacak.
And last but not least,
Ve sonuncusu ama en önemlisi,
And last but not least... wine.
Hepsi bu kadar da değil... Şarap!
"You will apologize to the soldier you slapped... to all doctors and nurses present in the tent at the time... to every patient in the tent who can be reached... and last but not least to the 7th Army as a whole... through individual units, one at a time."
"Tokatladığınız askerden özür dileyin bunu, o gün olaya şahit olan, sağlık personeli çadırda bulunan bütün yaralılar ve 7'nci ordunun toplayabildiğiniz komuta birlikleri önünde, yapmanız gerekiyor."
And last but not least, except in stature our young David, who slew the Goliath of Blackfarm, if I may so describe it.
Son oyuncumuz ama boyu dışında dezavantajı olmayan genç David, Blackfarm canavarını yere serdi diyebilirim.
Und last but not least, die Spielknaben, The Toy Boys.
Und son olarak, die Spielknaben, The Toy Boys.
Last but not least, Edward McGowan's only daughter!
Nazik olun! Edward McGowan'ın tek kızıdır!
And last but not least here's our cute little banner story.
Sonuncusu ve de en önemlisi... İşte şirin, küçük başlığımız şöyle.
Last but not least, we are fortunate to have a straight -'A'student all the way from England, by the name of Michael Carrington.
En önemli konu, İngiltere'den gelen dört dörtlük bir öğrenci, Michael Carrington'ın aramıza katılmasından gurur duyuyoruz.
Last but not least, I need somebody to head up transportation.
Sonuncu ve bir o kadar da önemli olarak, ulaşımı kim sağlayacak?
And last but not least, yours truly Frank.
- Ve son olarak da bendeniz Frank.
Okay, and last but not least, nobody leaves this room... I mean, nobody.
Tamam, son olarak, hiç kimse bu odadan çıkmayacak, hiç kimse!
- Last but not least...
- Nihayet...
or her sister, who seems to be gifted with perennial youth and whose singing must have been a surprise and a revelation to us all to-night, or, last but not least,
Keza kardeşinin de. Ebedi gençliği ve bu gece söylediği şarkı hepimiz için bir sürpriz niteliğinde. Son olarak da, genç ev sahibemize gelelim.
And last but not least... this is the tennis court.
Son olarak da... burası tenis kortumuz.
I am confident that we are ushering in a new era of transatlantic cooperation and friendship and, last but not least, of prosperity.
Transatlantik işbirliğinin ve sonuncu fakat bir o kadar da önemli olan başarının yeniçağına öncülük ettiğimizden eminim.
And last but not least, the marina.
Son olarak da marina.
Last but not least...
Son ama en önemlisi...
At last but not least, my favorite.
Sonunda favorime sıra geldi.
Last but not least, the moment we've all been waiting for... Don Juan DeMarco.
Tamam, son ama aynı derecede önemli, hepimizin beklemekte olduğu an Don Juan DeMarco.
- Last but not least, my brother, Niles.
- ve son olarak, kardeşim, Niles.
And last but not least, the dilithium matrix is destabilized, so we can't get the warp engines running.
Ve son ama az bir şey değil, dilityum matrisinde bozulma devam ediyor, bu yüzden warp motorlarını devreye alamıyoruz.
One prize-winning chrysanthemum... one garden-variety clematis... and last but not least... one symbiogenetic alien orchid.
Bir tane kraysantemun... bir tane bahçe klematisi... ve sonuncu olarak ama daha az değil... bir simbiyogenetik yabancı orkidesi.
And last but not least,
Ve son fakat aynı derecede önemli
- Last but not least, he's a wonderful lover.
- Ve en önemlisi, o harika bir âşık.
Last but not least, my favorite plague...
Felaketlerin sonuncusu ve en korkuncu.
And last but not least, she has a daughter about your age, who will come and live with us and be a sister for you.
Ve onun da senin yaşında bir kızı var, gelip bizimle yaşayacak ve kardeşin olacak.
And last but not least, metal.
Ve en sonuncusu, metal.
You might start at Jilly's... where there's a fun couple... named Danny Yale... and a butch girlfriend named Seymour... or you could find Al Mungar... and lean on him a little bit... and last, but not least... there's a very good-looking broad... who's got a crazy breaststroke named Kit Forrest.
Jilly's'den başlayabilirsin çok şirin bir çift var orada, adları Danny Yale ve erkeksi kız arkadaşı da Seymour. Veya Al Mungar'ı bulup onunla konuşabilirsin. Ve en sonunda da şahane kulaç atan, çekici bir kadın var, adı Kit Forrest.
But at least he's not talking the kind of rot he did last week.
Ama en azından, geçen haftaki gibi saçma laflar etmiyor.
Last, but not least, this.
- son, fakat yeterli değil - Bu
Last, but not least, send no more mail to the A.P.O., fill the icebox with beer, get the civvies out of the mothballs, fill that car with gas and get the women and children off the street, baby,
Son olarak ama en kötüsü değil, "Havacılık Dairesine daha fazla posta gönderecek, " buzdolabını bira ile dolduracak, "
Last, but not least. "Spaceballs" - the doll.
En son ve en güzeli. "Spaceballs" - bebek.
And last, but certainly not least, not in any way Officer Thomas Conklin.
Son olarak da, en unutulmaz adamımız... memur Thomas Conklin.
And last, but I'm thinking, not least, we got Leo Johnson, murderer.
En sonunda da, özellikle... elimizde "Katil Leo Johnson" var.
And last, but I'll bet not least...
ve sıradaki, ama pek tabii sonuncu değil...
And last, but I'll bet not least...
Ve son olarak özellikle bahse girerim...
And of course last, but not least the violets standing in for a woman's unconscious need to be violated.
Ve tabii sonuncusu, ama çok önemlisi menekşeler kadının bilinçaltındaki, zorla sahip olunma isteğini ifade eder.
And last, but not least although by far the ugliest and hairiest the virtuoso of the crystal ball :
Son ama bir o kadar da önemli,... her ne kadar aramızdaki en kıllı ve çirkin şey de olsa kristal küre virtüözü ;
Last, but certainly not least there is her extraordinary ZVF sensor system.
Son olarak da olağanüstü ZVF sensör sistemi.
And last, but not least, the wonderful crew at McDonald's for spending hours making those Egg McMuffins without which I might never be tardy.
McDonald'ta o güzelim yumurtalı tatlıyı yapan harika ekibe teşekkür ederim. Onlar olmasa belki bu kadar geç kalmazdım.
Last, but not least, the hated peach.
Son olarak, nefret ettiğimiz şeftali rengi.
And last, but not least....
Ve sonuncusu ama en kötüsü değil...
And last, but not least, the Guiding Tree.
Ve son olarak Rehberlik Ağacı'ndan küçük değil.
And last, but not least Miss Amphipolis.
Ve sonuncusu ama en azı değil... - Bayan Amphipolis.
And last, but not least a tragic death in the family.
Sonra, ama son değil aileden trajik bir ölüm.
Last, but not least, Joey Potter.
Sonuncu olarak, Joey Potter.
I didn't know that. Last but not least... Last but not least...
Son olarak ama en önemlisi annenin arabasını alabilirsin.
but not least 20
last tuesday 30
last night 2619
last summer 85
last stop 43
last call 86
last year 868
last weekend 41
last night was fun 21
last christmas 29
last tuesday 30
last night 2619
last summer 85
last stop 43
last call 86
last year 868
last weekend 41
last night was fun 21
last christmas 29
last name 76
last time i saw you 136
last week 809
last chance 330
last month 210
last time 380
last warning 37
last day 16
last question 43
last friday 30
last time i saw you 136
last week 809
last chance 330
last month 210
last time 380
last warning 37
last day 16
last question 43
last friday 30