Lay still traduction Turc
246 traduction parallèle
Lay still a minute till you get your senses back.
Tamamen ayılana kadar biraz daha yat.
Just lay still and you'll be all right.
Sadece uzan, iyileşeceksin.
Now you lay still.
Şimdi biraz uzan.
- Hey, I'll do it. - Lay still...
- Hey, ben yaparım - ben yaparım.
You lay still, now.
İkisini hakladım.
Just lay still.
İkisini hakladık. İkisini hakladık.
Lay still.
Kıpırdama.
I wanted to run and put on my costume, but I just lay still...
Mayomu giymek istedim ama, popom havada,... karnımın üzerinde hareketsiz kaldım.
Now, you lay still.
Şimdi, kımıldamadan yat.
Lay still, boy.
Hala yatıyor.
I found it best to lay still.
Hiç kıpırdamadan yatmayı uygun gördüm.
I lay still half asleep.
Hâlâ uykulu halde uzanırım.
She lay still and let it happen.
- Üstelik devam etmesine de ses çıkarmadı.
YOU JUST LAY STILL. YOU JUST LAY STILL.
Sakin ol biraz.
JUST LAY STILL.
Sakin ol.
( Sybil as Peggy ) IF I LAY STILL, IT HURTS ME.
Sakin olursam, canım yanar.
YOU JUST LAY STILL.
İnsanlar.
YOU JUST LAY STILL.
Görüyorum.
- Lay still. Ambulance is on the way.
- Ambulans yolda.
Now lay there still and don't let me hear a peep out of you.
Şimdi kımıldamadan yat, sakın gıkın çıkmasın.
You still want me to lay off?
Hala geri çekilmemi istiyor musun?
Three days later, on July 20... while Rommel still lay unconscious in a hospital in France...
3 gün sonra, 20 Temmuz'da... Rommel, Fransa'da bir hastanede baygın olarak yatıyordu.
Jerry, I don't want you to say anything now but if you still want to marry me, I'd try being the kind of a wife you need.
Jerry, şimdi bir şey söylemeni istemiyorum ama hala evlenmek istiyorsan, sana layık olmaya çalışan bir eş olmaya çalışırım.
By evening they lay on the coffin still and dead
Akşama tabutta sessiz ve ölü yatarlar
But still... I would like to be sure that this thing you are going to do... is good... and worthy of him.
Ama yine de, her ne yapacaksınız bunun iyi ve ona layık bir şey olacağından emin olmak istiyorum.
He lay there for a while with his eyes closed, still.
Bir süre gözleri kapalı öylece yattı, hiç kıpırdamadan.
Meanwhile, the Army was frantically deploying troops along the 1200 miles that still lay between the Cheyenne and their homeland.
Bu esnada, Cheyenne'lerin halihazırda bulundukları yer ilekendi toprakları arasındaki 1200 millik araziye ordu yığınla birlik sevk ediyordu.
Two more years of struggle still lay ahead.
Daha iki mücadele yılı gerekecekti.
And... as it lay there so quiet and so still..... it quite touched me.
Ve... orada öyle sessiz yatıyordu ki bana dokundu.
When we got her home she lay abed other two months, still as death.
Onu eve götürdüğümüzde yatakta iki ay yattı, ölü gibi haraketsiz.
[in Hattie's voice] YOU JUST LAY STILL, YOUNG LADY.
İnsanlar.
And although he never fully recovered, his greatest achievements still lay ahead.
Hiçbir zaman tam anlamıyla iyileşemediyse de hâlâ önünde onu bekleyen büyük başarılar vardı.
I've always pretended it was just a rehearsal, that real life still lay ahead.
Hep her şey bir provaymış gibi gerçek hayat daha sonra yaşanacakmış gibi davrandım.
Katarina lay beside me. She was still immobile, fast asleep.
Katarina yanımda yatıyor.Hala hareketsiz, derin uykudaydı.
Or if we were outside, say, with a group, that the flag could be the thing we lay on at night... and that somehow, between working on this flag and lying on this flag... this flag flying over us... that the flag would pick up vibrations of a kind... that would still be in the flag when I brought it home.
Diyelim ki bir grupla beraber dışarıdayız, gece yatarken altımıza bu bayrağı sereceğiz ve her nasılsa, çalışırken bayrakla, uyurken bayrakla bayrak yanımızda dalgalanacak bayrak bu heyecanı toplayacak ve eve döndüğümde de halen bunları taşıyor olacaktı.
" Some lay stiff and still, but many withered in the hot sun.
" Bazıları katılaşmıştı. Çoğu güneşin altında çürümeye terk edilmişti.
The grenades still used gunpowder, which was a plus because I could use it to lay a powder train, sort of an off-the-cuff, on-the-floor type of fuse.
El bombalarında hala barut vardı, bu iyiye işaretti çünkü baruttan bir tren yapabilecektim. Bu bir nevi yerde patlamaya hazır bir bomba olacaktı.
and i still have to lay out my clothes... for the rest of the year.
Ve hala geçen seneki çamaşırlarımı çıkarmadım.
You'd do me a greater still if you could lay your hands on the murderer of John Straker.
John Straker'ın katilini bulma konusunu da başarabilseydiniz, benim için daha fazlasını da yapmış olurdunuz.
Sensors still show nothing out there.
Algılayıcılar orada hala hiçbir şey göstermiyor.
Still no signs of them on sensors.
Algılayıcılarda hâlâ onlardan bir iz yok.
All external sensors still nonfunctioning.
Dış algılayıcılar hâlâ devredışı.
Can you still lay it in there anywhere you want to?
Topu hala istediğin yere gönderebiliyor musun?
I sure can. Can you still catch it anywhere I lay it?
Elbette.Sen hala nereye atarsam atayım, yakalayabiliyor musun?
He may still be on board, but undetectable to our sensors.
Hâlâ gemide olup, algılayıcılarımız tarafından saptanamıyor olabilir.
There may still be enough time, my son, to rid your soul of whatever sin there may be, and if you did this thing, simply to confess and lay it before God.
Hala ruhunu varolan günahlardan temizlemek ve eğer bunu yaptıysan, Tanrıya itiraf etmek için yeterince zaman olabilir.
Because while the University here in Cambridge it recognizes the strenuous work of his masculine students, it is still not adapted a delivery of diplomas for women.
Çünkü Cambridge Üniversitesi erkek öğrencilerinin sıkı çalışmalarını ödüllendirirken kadınları henüz diploma vermeye layık görmüyor.
When you just lay perfectly still and let me do everything.
Sadece öylece kıpırdamadan yattın ve herşeyi yapmama izin verdin.
he's still the type of dad that would lay two Dead tickets on you.
Baban sana hala Dead konserinin biletini veriyor.
The sensor probes still haven't detected any sign of the Maquis ships.
Algılayıcı sondaları hala Maquis gemilerinin izini saptamadı.
MY BODY LAY STATIC FOR WEEKS, BUT MY MIND TRAVELED TO PLACES IN FEVERS THAT ARE STILL VIVID IN ME.
Haftalarca kımıldamadan yattım ama zihnim sürekli içimdekilerle dolaşıyordu.
still 4121
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
still working 28
still alive 122
still there 93
still here 218
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
still working 28
still alive 122
still there 93
still here 218
still me 27
still the same 29
still awake 22
still sleeping 19
still waiting 37
still missing 18
still breathing 27
still hot 20
still no 38
still going 25
still the same 29
still awake 22
still sleeping 19
still waiting 37
still missing 18
still breathing 27
still hot 20
still no 38
still going 25
still working on it 47
still looking 54
still does 23
still no pulse 27
still am 36
still asleep 18
still warm 51
still do 40
still are 18
still no answer 37
still looking 54
still does 23
still no pulse 27
still am 36
still asleep 18
still warm 51
still do 40
still are 18
still no answer 37