Still breathing traduction Turc
761 traduction parallèle
He's unconscious, but he's still breathing.
Bilinçsiz durumda ama hala soluk alıyor.
She's still breathing.
Hala nefes alıyor.
Sure, I'm still breathing.
Tabi, hala nefes alıyorum.
Still breathing.
Hala nefes alıyor.
- Step on it again, it's still breathing.
- Hadi, bir daha bas. Hala nefes alıyor.
When my outfit got into the rubble the next day, they found 13 people still breathing...
Birliğim ertesi gün kasabaya girdiğinde hâlâ canlı 13 kişi buldu.
Still breathing?
Hala nefes alıyor musun?
He's still breathing.
Hâlâ nefes alıyor.
My dream died and I am still breathing.
"Hayalim öldü ve hala nefes olıyorum."
He's still breathing.
Hala nefes alıyor.
Father, is he still breathing?
Peder, hâlâ nefes alıyor mu o?
It's the only way he can prove to himself he's still breathing.
Kendine yaşadığını hissettiren tek şey bu.
No, he's still breathing.
Hayır, hala nefes alıyor.
She's still breathing.
Nefes alıyor.
You're still breathing. aren't you?
Ama hala nefes alıyoruz, öyle değil mi?
- He is still breathing.
- Hâlâ nefes alıyor.
This one's still breathing.
Bu hala nefes alıyor.
Not while that squinty-eyed son of a bitch is still breathing!
O kısık gözlü piç kurusu hayattayken asla!
Thirtytwo is still breathing.
Otuziki hala nefes alıyor.
- To see if we're still breathing.
- Hala nefes alıp almadığımızı görmek.
He liked watching the dogs feed on them while they were still breathing.
Hala nefes aldıkları halde köpeklerin onlar parçalamasını seyretmekten hoşlanırdı.
He's still breathing, though.
Ama hala nefes alıyor.
I feel he's still breathing.
Hala nefes alışını hissediyorum.
He is still breathing immediately get a doctor to detoxify the poison
nefes alıyor! Hemen doktoru çağırın!
I'm still breathing, partner.
Ben hala nefes alıyorum.
This one's still breathing, Paddy.
Hala nefes alıyor, Paddy.
He's still breathing.
Neyse, hala nefes alıyor.
When everything's been lost but a daybreak and yet we're still breathing?
Şafak hariç her şey yok olduğunda yine de hala soluk alabiliyor muyuz?
- We're gonna eat good. - He's still breathing!
- Hâlâ yaşıyor!
When we left for Hanoi, Morrison was still breathing, right?
Hanoi için ayrıldığımızda, Morrison hala nefes alıyordu değil mi?
He's still breathing, idiot.
Hala nefes alıyor gerzek.
Well, there's brain damage, but at least he's still breathing.
Şey, beyni zarar görmüş, ama en azından hala nefes alıyor.
He was brain-dead but still breathing when his body was released.
Cordell hapishanede öldü.
I have to call my daughter, and I'd like to call my agent in New York and let her know I'm still breathing.
Kızımı aramalıyım. New York'taki ajansımı arayıp hala nefes aldığımı bildirmeliyim.
Still breathing, Captain.
Hala nefes alabiliyorum, Kaptan.
He's still breathing!
Hala nefes alıyor.
See if he's still breathing.
Hala nefes alıyor mu bir bak.
None of my conquests... bothered to check if I was still breathing.
Fethettiğim kadınların hiçbiri, hâlâ nefes alıp almadığımı kontrol etme zahmetine girmedi.
Still breathing?
Hala nefes mi alıyor?
Something tells me the Professor wants to be found while he's still breathing.
Bir şeyler bana Profesör'ü hala hayattayken bulmamız gerektiğini söylüyor.
- Her breathing's still short.
- Nefesi hala kesik kesik.
Now, if any of you are excused boots, pack drill, breathing, have six toes, two heads or a dose of the clap, are pigeon-chested, walleyed or still have to be breast fed, speak up now.
Bot ve talim için mazereti olanlar, altı parmağı, iki kafası, cinsel hastalığı bulunanlar, güvercingöğüslüler, patlak gözlüler, hala anne sütü alması gerekenler şimdi konuşsun.
- He's still breathing.
- Yaşıyor.
Can you still hear me breathing?
Nefes alışımı halâ duyuyor musun?
Only a sure guarantee that you'll still be breathing when you return
Sadece döndüğünüzde hala nefes alıyor olacağınızı garanti edemem.
L mean, I've never seen nobody cut... that bad - that deep - and still be breathing.
Başına gelenleri neden anlatmıyorsun? Senin kadar kötü kesilen birini hiç görmedim. Bu kadar derin.
Be still, my heart, I'm hardly breathing
Sakin ol kalbim zorlukla nefes alıyorum...
The government's still breathing.
Bütün kabine Uzakdoğu'daydı.
This breathing is now... and now... and now... and still now.
Bu nefes alış şimdi oluyor... ve şimdi... ve şimdi... ve hala şimdi.
I still haven't done my breathing exercises yet.
Nefes egzersizlerimi yapmadım hala.
She's still a bit under the weather, but you didn't specify what condition she had to be in, long as she was breathing.
Hâlâ gazin etkisinde,... ama ne durumda olacagini belirtmemis nefes alsa yeter demistin.
breathing 114
breathing heavily 388
breathing shakily 35
breathing deeply 24
still 4121
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
breathing heavily 388
breathing shakily 35
breathing deeply 24
still 4121
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
still working 28
still alive 122
still here 218
still there 93
still the same 29
still me 27
still awake 22
still waiting 37
still sleeping 19
still missing 18
still alive 122
still here 218
still there 93
still the same 29
still me 27
still awake 22
still waiting 37
still sleeping 19
still missing 18
still hot 20
still working on it 47
still does 23
still no 38
still going 25
still looking 54
still am 36
still no pulse 27
still are 18
still asleep 18
still working on it 47
still does 23
still no 38
still going 25
still looking 54
still am 36
still no pulse 27
still are 18
still asleep 18