Not all the way traduction Turc
824 traduction parallèle
Well, I expected to lose my leg, sir, but not all the way up to the neck.
bacağımı kaybedeceğimi düşünüyordum, ama sanırım yola dayanabilirim efendim.
Not all the way. Mustn't ruin my reputation.
Yolu fazla uzatma da, kimselere görünmeyelim.
Not all the way, Orv, just loosen it.
Hepsi değil, Orval, onu gevşet biraz.
Not all the way, of course, but enough to get you to the station.
Sonuna kadar değil, tabi, fakat seni durağa götürecek kadar.
Not all the way down.
Tamamen aşağıda değil.
- No, not all the way, Susy.
- Hayır, tamamen değil, Susy.
Even now, not all the way.
Şimdi bile, tamamen anlamış değilsin.
And "C," it's not all the way round.
ve "C," o kadar uzatılmaz..
But not all the way down.
Ama bütünüyle değil.
The living must go on living. All I've done is not forget those words that you told me 15 years ago and I'm living the way that you told me to live.
"Her şeyi unut, hayattaki kişinin yaşaması gerekir." demiştin.
You're not walking all the way to Frankfurt?
- Evet. Frankfurt'a kadar bütün yolu yürümeyeceksin ya?
You stand in the way not merely of an individual but of a mighty organization, the full extent of which even you with all your cleverness have been unable to realize.
Siz şu anda, sizin bile bütün bu zekanıza rağmen algılayamayacağınız, sadece bireysel değil aynı zamanda çok güçlü bir örgütün yoluna çıkıyorsunuz.
I'm not that way all the time.
Hep böyle değilimdir.
But the lie was in the way I said it, not at all in what I said.
Fakat yalan olan söyleyis seklimdi, söylediklerim degil.
It's not at all the way I'd like it.
Böyleyken sevmiyorum.
If not... We shall all go the same way.
Yoksa hepimiz aynı yolun yolcusu oluruz.
It's all right, but it's not bouncing along the way it used to.
Fena değil ama eskisi gibi akıp gitmiyor.
Well, I guess not many women would climb all the way up here to see you.
Seni görmek için, buraya kadar çıkmayı çoğu kadın göze alamaz derim.
But might be old Cookie might not like... grubbing the trip all that way.
Ama belki ihtiyar aşçı bütün yol boyunca yemek yapmaktan hoşlanmayabilir.
All I know is, the way it is now, it looks like I'm not going to win.
Tek bildiğim, böyle giderse kazanamayacağım gibi görünüyor.
We've all received the calling, only not in the same way.
Hepimiz çağrıya davet edildik.
He's not the way you are at all.
Sana hiç benzemiyor.
You're not gonna be mad at me all the way, are you?
Bütün yolu yalnız başına gitmiyeceksin öyle değil mi?
I'm not gonna stand all the way.
Bütün yol boyunca ayakta duramam.
They got out of Stalag 17 all right, only not quite the way they wanted to go.
Stalag 17'den çıkabildiler. Ama tam istedikleri gibi olmadı.
For my 45th birthday they made it, and all the way from Rangoon, through every inch of the way, I kept telling myself, "McNab, whatever else you may lose, you'll not be losing that tablecloth the girls gave you."
45inci yaş günüm için yaptılar ve Rangun - dan buraya kadar yolun her santiminde diyordum ki, "McNabb başka ne kaybedersen kaybet kızların sana verdiği masa örtüsünü kaybetme."
Of course, the species are not the same, but the way of acting is the same in all tropical forests.
Tabikii, türler aynı değil, Ama yapılış yönü tüm tropikal ormanlarda aynı.
What is war, after all, if not the most convenient means to force men to think and act in the way that most suits their leaders?
Savaşanların liderlerinin yaptığı gibi düşünmelerine ve hareket etmelerine zorlamanın en uygun davranış olmaması savaşı anlamsız kılmaz mı?
I mean, not a word all the way back from the theater.
Sinemadan dönerken yol boyunca tek kelime etmedi.
Since I was already a thief, why not go all the way?
Madem ki artık bir hırsızdım, niçin sonuna dek gitmeyeyim?
I have ridden all the way from Boston to see Madeline, and I do not intend to leave without seeing her. Now, if...
Boston'dan buraya Madeline'i görmek için at sürdüm ve onu görmeden gitmeye niyetim yok.
THAT'S NOT THE WAY IT HAPPENED AT ALL.
Hayır, bay Penell.
They'll not only hear me there, they'll hear me all the way to Paris!
Sesimi sadece orada değil, ta Paris'ten duyacaklar!
If this is the only way of convincing Nicholas that he did not bury his wife alive then I say by all means - do it.
Eğer bu Nicholas'ı, karısını diri diri gömmediğine inandırmanın tek yolu ise, o zaman bırakalım yapsın.
It does not consider that we have to go all the way to the marketplace to sell it.
Bu kadar yolu tepip, pazara götürüp satmamızı beklemez.
Not unless you strap me in the chair and throw the switch yourself all the way.
Beni sandalyeye bağlayıp, şalteri indirmediğiniz sürece yardımı olmaz.
The way things are going, it had better be soon or not at all.
Gidişata bakılırsa, ya çok çabuk olmalı, ya da hiç.
I'm old enough not to screw all the way.
O tür şeyleri biz de düşünüyoruz elbet.
For all those men, a road was not the way to their family, pleasures or work, but a way of bypassing or attacking, a house was not the hearth and home, but the ambush position,
Bütün bu adamlar için, yollar arfık ailelerine ulaşma imkanı değildi, işlerine ya da eğlencelerine ulaşmak demek değildi, ama sadece saldırının yoluydu. Arfık evler aile ocağı değil, pusu noktasıydı.
It's not the way it looks at all!
Göründüğü gibi değil!
Lookin'the way you do, just... goin'about your business, not talkin'all the time like some...
Senin gibi düşünürsek sadece işimize bakarız, ve sürekli konuşarak...
It'll be the way I say or not at all.
Ya dediğim gibi olur, ya da hiç olmaz.
Hey, I'm not trying to take anything away from you, but you gotta admit that this little guy backed you all the way.
Hey, Senden bir şey götürmeye çalışmıyorum, ama bu küçük adamın sana her türlü destek olduğunu itiraf etmen gerekiyor.
Oh, you're not going all the way uptown to the convent at this hour?
Bu saatte şehir dışına manastıra kadar gitmeyeceksin, değil mi?
I mean, what good is all them pelts if we are dead? But not the way we're headed now.
Başsız olmamız doğru değil.
If I seem less than enchanted with all of you... it's only because I do not like the way you led my son... the horse's ass, into the path of lawlessness.
Eğer size pek bayılmış görünmüyorsam, bunun sebebi... oğlumun kanunsuzluk yoluna sokup, hayatını bok etmiş olmanızdır.
But that's not the way we feel about it, at all.
Ama şu an böyle hissettiğimizi söyleyemeyiz doğrusu.
Perhaps you will see other things you do not know at all but the puzzle, grasshopper, that is to find a way so that others may see you.
Belki hiç bilmediğin başka şeyler göreceksin ama çekirge ; bu bilmece başkalarının da seni görebilmesinin bir yoludur.
This is different from some of the times he behaves this way but not different from all the times?
Şimdi, bu durumu doğru bir şekilde ele almayı bana bırakın. Bu sefer, kocanızın davranışı bazı zamanlardaki tutumuyla farklı ama her zamankinden farklı...
We can't go back to the old way of living. Leastways, not all of it.
Artık eski yaşam biçimimize dönemeyiz, en azından tamamen değil.
Coming all the way to propose and not even bringing a change of underwear.
Her soruna bir çözümün var ama değiştirecek çamaşırın yok.
not allowed 48
not all at once 17
not all of us 56
not all of them 194
not all 133
not all of it 125
not all the time 106
not all of' em 17
all the way up 39
all the way home 19
not all at once 17
not all of us 56
not all of them 194
not all 133
not all of it 125
not all the time 106
not all of' em 17
all the way up 39
all the way home 19
all the way down 60
all the way back 32
all the way 252
all the way in 16
the way i see it 340
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
all the way back 32
all the way 252
all the way in 16
the way i see it 340
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way 34
the way i heard it 23
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
the way 34
the way i heard it 23
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not at this time 60
not a bit 123
not at 40
not a bad idea 73
not another word 129
not always 307
not at first 142
not a clue 146
not a chance 697
not at this time 60
not a bit 123
not at 40
not a bad idea 73
not another word 129
not always 307
not at first 142
not a clue 146
not a 133
not a big deal 105
not a thing 280
not at night 20
not a chance in hell 32
not at the same time 17
not a good time 105
not a big deal 105
not a thing 280
not at night 20
not a chance in hell 32
not at the same time 17
not a good time 105