Not that it matters traduction Turc
384 traduction parallèle
Not that it matters very much.
Çok da fark etmez ya.
Not that it matters what you say. Or what I say, either.
Aslında bizim fikrimizin hiç önemi yok.
Not that it matters, but I'm just curious and I would appreciate an honest answer.
Önemli bir şey değil, ama merak ediyorum ve dürüstçe bir cevap verirseniz memnun olurum.
Not that it matters, because there is nothing you'll be able to do about it.
Onun önemi yok. Çünkü bu konuda elinden bir şey gelmez.
Not that it matters.
Önemli olduğundan değil tabii.
Not that it matters if he insists on 1000 a month.
Aslında ayda 1.000'e ısrar edecekse fark etmez.
Not that it matters, Paul, but I didn't know that Harry was what he is.
önemli değil, Paul, fakat O adamın Harry olduğunu bilmiyordum.
Not that it matters, but I didn't have a date with him.
Bu önemli değil, fakat ona randevu vermedim.
Well, not that it matters.
Evet. Hiç önemli değil, madam.
Not that it matters at all.
Aslında hiç önemi yok.
Not that it matters.
Çok da tın.
Not that it matters, but that was under the pillow all the time.
Sorun değil, fakat tüm o zaman boyunca yastığın altındaydı.
Not that it matters.
Önemli olduğundan değil.
Not that it matters.
Yine de hiç istemem ki, sizin gibi hoş bir... erkek beni umutsuz bir çatlak sansın. Aslında umurumda değil.
Not that it matters, but how did you know about Quinlen?
Önemli değil ama, Quinlen'in ne yaptığını nasıl anladın?
- Not that it matters.
- Önemli olduğundan değil.
- Not that it matters.
Kiminle konuştun sen?
Not that it matters much.
Düşündüm de, fark etmez.
Not that it matters, but yes.
Fark etmez ama evet.
Not that it matters but yes.
Fark etmez ama evet.
Not that it matters.
Bir şey farketmez gerçi.
Anyway, while you were out showing real estate I dropped half my body fluid, not that it matters to you.
Her neyse, sen o mülkü göstermek için dışarıdayken ben vücut sıvılarımın yarısını kaybettim. Tabii, bunun sizin için bir önemi yok.
Not that it matters now, but no.
Bunun şimdi hiçbir önemi yok ama, hayır.
Not that it matters, but... one wouldn't want to keep bumping into wilcoxes.
Önemli değil zaten. Ama yine de kimse Wilcox'larla sürekli sürtüşmek istemez.
Not that it matters.
Aslında fark etmez.
Not that it matters, but I thought you'd like to know somebody admitted murdering Ralph.
Belki önemli değildir, ama yine de bilmeni istedim. Biri, Ralph cinayetini itiraf etti.
Not that it matters much, Commander Sinclair because wherever you are, wherever you go... you're mine.
Ama önemli değil, Yarbay Sinclair çünkü nerede olursan ol, nereye gidersen git benimsin.
Not that it matters. I'm not confessing anything.
Önemli olduğundan değil ama ben bir şey itiraf etmiyorum.
All that matters is that I found out whatever it is that I need to know. I'm not curious to know how you found out about it.
Nasıl öğrendiğini merak etmiyorum.
It's not what she says that matters, but why she says it.
Önemli olan ne söylediği değil, bunu neden söylediği.
Still, it's not the subject that matters, but how it's painted.
Önemli olan nesnenin ne olduğu değil, resme nasıl döktüğün.
Not that it really matters because you're quitting it.
Zaten önemi yok, çünkü ayrılacaksın.
It's not one brother that matters, it's a million brothers.
Önemli olan bir kardeş değil, milyonlarca kardeş.
But it's not all of this that matters so much.
Olanlar aslında o kadar önemli değil.
- It is not a district that matters.
- Önemsiz bir mahalle.
But it's not so much beauty that matters.
Ama önemli olan güzellik değil.
- It's not the smoke that matters.
- Sorun duman değil.
Because what matters is that I believe it, or rather, no... not that I believe it, but that I believe it.
Çünkü asıl önemlisi buna inanıyor olmam, daha doğrusu, hayır... buna inanıyor olmam değil, buna "benim" inanıyor olmam.
Not that it matters.
Mühim değil.
It is not what you want that matters.
Senin ne istediğinin bir önemi yok.
It's reality that matters, not words.
Önemli olan gerçek, sözcükler değil.
It is not the size of a nose that is important it is what is in it that matters.
Önemli olan burnun büyüklüğü değil içindekidir.
Hey, it's not what I believe that matters, man.
Hey, mesele benim inanıp inanmamam değil dostum.
It's not the size of a guy's IQ that matters.
Birisinin IQ sayısı önemli değildir.
It's not the trophy that matters, it's the title.
Önemli olan kupa değil, önemli olan unvan.
It's not what's on the outside that matters.
Aslında, mesele dışından görünen değil.
It is not what I owe them that matters.
Önemli olan onlara olan borcum değil.
It's not how long you live that matters.
Bu durumda ne kadar uzun yaşadığınız önemli değil.
No, it's not how much you work on something that matters.
Hayır, önemli olan üzerinde ne kadar çalıştığın değildir.
You know that it is not my work that matters, but their destruction
İşimin önemli olan yanı, onları yapmam değil, yok etmem.
It's not what I am that matters.
Önemli olan ne olduğum değil.
not that i know of 367
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that many 24
not that i can think of 48
not that 758
not that long ago 19
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that many 24
not that i can think of 48
not that 758
not that long ago 19