Not that one traduction Turc
8,530 traduction parallèle
But not that one. Seems a little off.
Bu pek canlı gözükmüyor.
Well, not that one. I mean, he's a nice lad, but... I won't go into it.
Demek istediğim, bu iyi bir delikanlı neyse bu konuya girmeyeceğim.
Not that one!
O değil! - Ne?
Not the one that exists now.
Bugünkü Amerikada olmamalılar.
We should not lose sight of the fact that our armed forces are engaged on other battlefronts all over the world, and that no one front can be considered alone without its proper relation to war.
Silahlı kuvvetlerimizin Dünya'nın her yerinde yeni cephelerde savaşması gerektiği gerçeğini unutmamalıyız. X Kampı, Kanada Hiç bir cephe savaştan ayrı, tek başına bir yer olarak göz önüne alınmamalıdır.
I'm not a loser. I'm the one, and you're gonna be sorry that you ever let me get away.
Ben ezik değilim, ben özelim ve beni elinden kaçırdığın için çok üzüleceksin.
That's... that's not actually what brains are for, but... get behind me! Joe's gonna show me his cell, the one he doesn't think I'm good enough for.
Joe bana hücresini gösterecek hani şu yerleşmek için yeterince iyi olmadığımı düşündüğü yeri.
Not about to be one of those women that sits at home, waiting on you, making excuses for all your bad behavior.
O kadınlardan biri olmak istemiyorum evinde oturup, seni bekleyen, bütün yaptığın saçmalıklar için bahaneler bulan.
Well... no, I'm not one of those people that gets addicted to stuff easily.
Hayır, ben o bazı şeylere kolayca alışan insanlardan değilim.
Mars is our generation's space race, and my team's gonna be first... not the Chinese or Mars one or that puffed-up movie producer, Sir Ian Rasher.
Mars, bizim jenerasyonumuzun uzay yarışı ve benim ekibim ilk olacak, Çinlilerin, Mars 1'in ya da o kendini beğenmiş film yapımcısı Sör Ian Rasher'ın aksine.
Remember that I am not the one who had his face surgically altered so that he could infiltrate our crew.
Unutma, cerrahi olarak yüz nakli yaptıran sonra da mürettebatın arasına sızan kişi ben değilim.
Well, considering what this last one did, that might not be so easy.
Bulduğun pederin ne yaptığını düşününce bu iş kolay olmayacak gibi.
Not many people buy that tea, and only one has been doing so since the killings first began, and he has a record.
O çaydan alan çok insan yok. Sadece birisi cinayetler başladığından beri alıyor ve kaydı var.
Not that one!
- O olmaz!
I know that this filthy maggot blotted your honour... But we've learned he's not the only one guilty.
Pis solucanın majestelerini lekelediğini biliyoruz ama onun tek suçlu olmadığını öğrendik.
At first I almost missed it because there's not even a file for him, but I triple-checked the inmate manifest, cross-checked that with the attendance logs, and it turns out that one day 3 months ago he just vanished.
Önce gözümden kaçtı çünkü bir dosyası yok, ama mahkum listesini üç kez tarayıp kayıt günlükleriyle karşılaştırdım. Görünüşe göre 3 ay önce ortadan kaybolmuş.
You're forgetting you're not the only one on this ship that knows how to open doors.
Bu gemide kapıları açmayı beceren tek kişinin sen olmadığını unutuyorsun.
Okay, first of all, no one says that, and also, you're not a detective.
Tamam, ilk olarak, kimse böyle demez. Ayrıca, sen de dedektif değilsin.
I'm not the one that went and got myself indentured.
Burada gidip sözlemşmeli köle olan tek kişi ben değilim.
Not bad. I felt that one.
- Fena değil, bunu hissettim.
I mean that I want to see your heart, Kenna, and not just one part of it, the entire truth of it, no matter how dark.
Senin kalbini görmek istiyorum, Kenna, ve sadece bir parçasını değil, bütün gerçekliğini, ne kadar karanlık olursa olsun.
My fear is that one day, she'll slip into lunacy... And not return.
Bir gün bu deliliğe kapılacağından ve geri dönmeyeceğinden korkuyorum.
It's not that bad. That's pretty bad. It's just like the one my mom had.
o kadar kötü değil oldukça kötü annem de ki gibi aynı güzel olur sahilden gidebiliriz umarım gördüğüm en iyi sandalyedir bebekleşme yolda yemek alabiliriz baronu uzun süre yalnız bırakmak istemiyorum
I couldn't let anyone else touch this one, not the least of which due to the fact that before 1830, almost all American shelf clocks had wooden works because brass was so expensive.
Başkasına elletemezdim hayatta. 1830'dan önceki neredeyse bütün Amerikan masa saatleri pirinç çok pahalı olduğu için tahta mekanizmaya sahipti çünkü.
- All right, that one's not good.
- Kötü çıktı bu.
So? The one who must take responsibility for that tragedy is you, not In Ha.
- Bu trajedinin sorumluluğunu siz almasınız, In Ha değil.
And not one word or I'll tell McGee that song you sing in the shower.
Yoksa, McGee'ye duşta söylediğin şarkıdan bahsederim.
Glad I'm not the only one that happens to.
Bu tür olayların sadece benim başıma gelmediğini bilmek güzel.
You know, I got one once saying that dancing was not my forte.
Bana da bir keresinde dans etmenin bana göre olmadığını söyleyen bir mesaj çıkmıştı.
But the critical thing, the one thing that I want you to take away from this meeting is that Coca-Cola is not a brand.
Ama bu toplantı sonucunda düşünmenizi istediğim esas nokta şu ki,... Coca-Cola bir marka değil.
Kind of into having a newbie, especially one that's not me.
Sanki yeni bir çömez gelmiş gibi, ama bu sefer ben değilim.
Yeah, I've had headaches, that wasn't not one.
- Benim de başım ağrır ama böyle değil.
Not that I don't love this one.
Bunu sevmiyor değilim.
Now, I, for one, am not satisfied with that.
Şahsen ben bu durumdan memnun değilim.
World War One started because of the assassination of the Archduke Franz Ferdinand, a man that 99 % of the planet had never even heard of, so not only is it possible, but it's happened already.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlama sebebi Arşidük Franz Ferdinand'ın öldürülmesiydi dünyanın % 99'unun adını bile duymadığı bir adam yani mesele olur mu olmaz mı değil ; oldu bile.
We gonna tell him someone we know, but can't disclose, has been bitten by a deadly snake that may or may not be native to this area, and he just has to trust us and give us that snake, even though venomous snakes are regulated by the state, and giving us one could land him in prison?
Müdüre, adını veremeyeceğimiz bir tanıdığı ölümcül zehirli bir yılan ısırdı o yılan da bu bölgenin yılanı olabilir de olmayabilir de diyeceğiz o da lafımıza güvenip, zehirli yılanların eyalet denetiminde olması ve birini bile bize vermesi hapse sokabilecekken, o yılanı bize teslim edecek öyle mi?
This is a field where one does not write a principia which holds up for 200 years or paints a painting that'll be looked at for centuries, or builds a church that will be admired and looked at in astonishment for centuries.
Burası hiç kimsenin 200 yıl boyunca geçerli olacak bir prensip yazmayacağı, yüzyıllarca seyredilecek bir tablo yapmayacağı veya yüzyıllar boyunca hayranlık duyulup şaşkınlıkla bakılacak bir kilise inşa etmeyeceği bir alan.
It's not easy, and there is one ingredient that's almost impossible to get.
Kolay değil ve bulması neredeyse imkânsız bir şey gerekiyor.
Uh, after eating one of Adalind's cookies and devouring half my carpet, I'm not all that keen, but whatever you guys need.
Adalind'in kurabiyelerinden birini yiyip halımın yarısını öğütmemden sonra çok da istekli sayılmam ama ne lazımsa hallederim.
Of the six greasy spoons that Chili visited in D.C., he gave all but one a positive review.
Chili, DC'de gezdiği altı lokantadan biri hariç hepsine iyi not vermiş.
Yeah, and it's one that you're not gonna like.
Evet ve pek hoşuna gitmeyecek.
But in one colossal way..... I'm not sure that it's worked at all.
─ Fakat aslında..... tam olarak çalıştığından emin değilim.
I'm not gonna let one psycho ruin all that.
Bir manyağın bunu bozmasına izin vermem.
Swear to God. Last one till dinner. Not that.
Yemin ederim, akşam yemeğine kadar bu son.
Moving to a foreign country on this show is not as disruptive as you might think because one of the two crews that you've already worked with here goes there.
Bu dizide farklı bir ülkeye gidip çekim yapmak sanıldığı kadar rahatsız edici bir şey değil. Çünkü birlikte çalıştığımız iki ekipten biri de aynı zamanda oraya gidiyor.
You were the one who could not deal with the fact that I am now cyborg!
Bir sayborg olduğum gerçeğiyle yüzleşemeyen sendin.
That's a new one. Not my first boarding school case.
İlk yatılı okul vakam değil.
Might I remind the generous Mr. Hathorne that Salem will not be ruled by one man?
Size salem'in tek bir kişi tarafından... yönetilmediğini hatırlatayım mı bay Hathorne?
We can assume since we're just hearing about this one now that this beast has only recently arrived. Perhaps it has not had enough time to feed to leave the area yet.
Şu an sadece bu olayı duyduğumuzu varsayarsak bu yaratık daha oraya yeni gitti, belki de orayı terk etmek için yeterli besini henüz alamadı.
Oh, no, not that one.
Hayır, o bildiğiniz değil.
The one found in Maria's purse... the one that said
Maria'nın cüzdanında bulunan not.
not that i know of 367
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that long ago 19
not that 758
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that long ago 19
not that 758