Of course you don't traduction Turc
1,272 traduction parallèle
Unless, of course you don't trust me.
Tabii bana güvenmiyorsan.
Well, of course you don't.
Oh, elbette yağmıyordu!
So you don't want my help? Of course I welcome your help!
Yani yardımımı istemiyor musun?
Of course not, really. - Don't you lie to me punk!
Hayır, böyle bir şey yok.
- But, of course should you have other relations, I don't care to be briefed. I understand.
- Ama tabiî ki diğer adamla çıkacağından haberdar olmamın bir sakıncası olmazdı.
- Of course I don't believe you!
- tabiki inanmıyorum!
- You're better looking, of course. I don't mean that in an intimate way.
Ayıp anlamda söylemedim.
Of course, you don't, sweetie.
Elbette yoktur, tatlım.
Well, of course, I didn't want a racehorse in my living room. - But you don't say no to Spring Byington, do you?
Tabi ki oturma odamda yarış atı istemedim ama Spring Byington'a da hayır diyemezsin, değil mi?
- Of course, you don't have to use it.
Kullanmak zorunda değilsiniz tabii ki.
Of course you don't believe me.
Tabii ki bana inanmıyorsun.
Of course, you know that, don't you?
Tabii ki, bunu biliyorsun, değil mi?
- Of course you don't.
- Elbette istemezsin.
Of course you don't.
Elbette istemezsin.
Of course you don't know. There's great ignorance in the world.
Dünya vurdum duymazlarla dolu
No, of course, I don't think you killed him.
Elbette ki, hayır, onu senin öldürdüğünü sanmıyorum.
Of course But you don't have to leave I fear I do I'm finally coming to believe you Germans are in deadly earnest
Elbette sağlarım. Ama gitmen gerekmiyor. Korkarım gerekiyor.
Of course, you don't have to worry about that.
Elbette, bunun için endişelenmene gerek yok.
Of course you don't.
Elbette öyledir.
Of course, we don't just wanna sell it to you outright.
Tabii ki, bunu size tamamen satmıyoruz.
Now, I don't want you to take this the wrong way, if you need help I will, well, of course I'll help you.
- Uyuyamıyor musun? - Evet. - Özür dilerim.
Surely you don't want your glorious leader to live in a sty. Of course not.
Eminim ki şanlı liderinizin bir domuz ahırında yaşamasını istemezsiniz, hımm?
Of course, Al kind of looks like Bookman from Good Times... but don't let that fuck you up.
Elbette Al, Good Times'taki Bookman'a benziyor... ama bu sizin kafanızı bozmasın.
If you don't want me to come, of course I won't.
Gelmemi istemiyorsan gelmem tabi.
But, of course, you already know all that, don't you?
Ama tabi ki, bunu zaten biliyorsun değil mi?
- Of course you don't.
- Elbette bilmezsin.
"Well, of course we don't mind if you come in and look around," you'll say.
"Tabii ki içeri girip bakınmanızda sakınca yok" diyeceksin.
Of course you don't.
Elbette bilmezsin.
Of course, you don't.
Tabii ki, istemiyorsunuz.
Of course you don't like him.
Elbette kimse sevmiyor.
No,... of course you don't.
- Evet, hiç anlamıyorsun.
No, of course you don't, because you wouldn't have any patients.
- Tabii sevmezsiniz. Yoksa hiç hastanız olmazdı.
You'll be preserved in this Mylar pouch... forever remaining in... near-mint condition between Doctor Who and, of course, Yasmine Bleeth. - [Lisa] I don't think so.
Mylar saklama poşetinde sonsuza kadar taptaze kalacaksın Doktor Kim ile tabi ki Yasmine Bleeth arasında.
Of course, if you don't want to tell us about the Ethiopian boy...
Tabi eğer bize etyopyalı çocuktan bahsetmeyecekseniz...
No, of course I don't love her, I love you!
Hayır tabi ki sevmiyorum, ben seni seviyorum.
Of course you don't.
Elbette inanmazsın.
Of course you don't know what that means.
Elbette bilmiyorsun.
- So why don't you tell Deputy Stevens that it's okay to search the premises so we can clear up any misunderstanding... -... about who's responsible for what happened here? - Of course.
Böylece biz de burada olanların sorumlusunun kim olduğuna dair yanlış anlaşılmayı düzeltebiliriz.
Of course you don't care about the baseball, Mr. Mulder.
Elbette beysbolla ilgilenmezsin.
Well, of course. If you don't know your way around a kitchen these things are bound to happen.
- Mutfağa alışık değilsen olur tabii.
I don't know, 2,000.... Unless, of course, you'd prefer the Fellation Blowfish.
Bilemiyorum, 2,000.... eğer, tabii, oral seks yapan sazan istersen başka.
Of course you don't, my dear because you, like most people, never stop to look at the big picture.
Tabi ki anlamazsın tatlım çünkü sen, herkes gibi, büyük resme bakmayı bilmiyorsun.
Of course you don't. You never loved anybody except your mother.
Anlamazsın elbette, annenden başka kimseyi sevmedin çünkü.
You could do this afterwards, of course but you don't want to sieve through pigshit, do you?
Bunu daha sonra da yapabilirsiniz tabi ama domuz pisliklerinin icinde ugrasmak istemezsiniz, oyle degil mi?
We're just at the beginning... and I don't expect you or I to change... the course of where our lives were headed... because of one date.
Sadece başlangıcındayız... ve senin ya da benim hayatlarımızın... yeni yönlerinin bir randevu yüzünden... değişmesini beklemiyorum.
Don't you dare lie to me! - Of course not!
- Bana yalan söylemeye kalkışma!
Of course, you don't. Ugh! At least now I'm gonna get the respect I deserve.
Elbette, istemiyorsun.
Ah, of course you don't.
Ah, tabiki yapmazsınız.
Of course you don't.
- Tabii ki yok!
Of course I don't want to lose you, Joey.
Elbette seni kaybetmek istemiyorum.
Of course you do. Becaus E i don't know what she's doin'out there.
Çünkü dışarıda neler yaptığını bilmiyorum.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course i did 471
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course i did 471